Perakendecilik

TÜKETİCİ ile ürünü buluşturmaya "perakendecilik" denir. Bu buluşma herhangi bir yerde olabilir. Hatta sanal ortamda da cereyan edebilir.

Sorun, bu buluşmanın kimin işine gelen yerde olacağıdır. Yani buluşma noktası, satıcıya mı, yoksa alıcıya mı yakın olacaktır. Eğer satıcı, alıcının ayağına giderse; ulaşım ve taşıma giderleri satıcıya ait olur. Eğer alıcı, satıcının ayağına giderse müşterinin ulaşım giderleri ile ürünün taşıma giderleri alıcıya ait olur. Görülmüştür ki; tüketiciler, fiyat karşılaştırması yaparken, genellikle ulaşım ve taşıma taşıma maliyetini ihmal etmekte ve ürünlerin sadece raftaki fiyatlarına göre kıyaslamaktadır. Bu sebeple perakendecilikte rekabet stratejisi "müşteriyi ayağına getir, ama fiyatı düşük tut" olmuştur. Pek tabii perakendeciliğin, küçük dükkanlardan büyük dükkanlara (süpermakketlere ve ’department store’lara) kaymasında, özellikle ABD’de ailelerin gitgide daha fazla şehir dışında müstakil evlerde oturmaya başlamasının etkisi büyüktür. Otomobil ve müstakil ev, yaya müşteri sayısını azaltırken, arabalı müşteri sayısını hızla artırmıştır. Bu da perakendeciliği, gitgide daha büyük arazilerde yapılabilen bir iş türüne dönüştürmüştür. Araba parkları dahil, büyük mekanlar, ancak şehir dışında kurulabilmektedir. Bu yüzden perakendecilik ister istemez, şehir dışına itilmiş, bu da müşterilerin ulaşım ve taşıma giderlerinin artmasına neden olmuştur.

* * *

Neticede ’iktisadi yaratık’ olan müşteri, ulaşım giderleri ile satın aldığı ürünlerin taşıma giderlerinin kendi cebinden çıktığınının farkına varmıştır. Bu giderleri düşürmenin yolu, bir seferde çok ve çeşitli mal almaktır. Bu da alışverişin, günlük olmaktan çıkıp, haftalık hale dönüşmesi ve satın alınan ürün tiplerinin çoğalması sonucunu doğurmuştur. Müşterinin bu tür bir alışveriş ihtiyacı, "dev bir süpermarket ve onun hemen yanında yeralan şık uzman dükkanlar" şeklinde oluşan AVM’ler (Alışveriş Merkezleri) mimari konsepti oluşmuştur.

* * *

İstanbul, son zamanlarada sayıları bir hayli artmasına rağmen, insanların, şehrin çevresinde müstakil behçeli evler yerine, daha çok şehir merkezinde apartmanlarda oturduğu bir kenttir. Aslında şehirde yaşama, bir çok ülkede yeniden moda olmuştur. Kaldı ki büyük şehirleri ziyaret eden milyonlarca turist de şehir merkezindeki otellerde kalmaktadır. Dolayısıyla şehir merkezlerinin, yaya veya kitle taşıma araçlarıyla ulaşılabilen AVM’lere ihtiyaç duyduğu orta çıkmıştır. İstanbul’da bunun ilk başarılı örneği Akmerkez’dir. Akmerkez, Batı’da mall diye bilinen "kapalı çarşı"nın modern bir yorumudur. Burada, şehirdışı AVM’lerde olduğu gibi cazibe merkezi bir süpermarket değil, uzmanlaşmış mağazalardır. Ama her AVM’de bakkal irisi bir süpermakket de yer almaktadır. Akmerkez örneğinden sonra İstanbul’da inşa edilen ve içinde hem sinemaları hem de lokantaları olan AVM sayısında bir patlama yaşanmıştır. Bu akım artarak devam etmektedir. Çünkü bu AVM’ler, artık sadece alışveriş için değil daha çok "sosyalleşmek" için de gidilen yeni "cámi" (toplanma yeri) lerdir.

Son Söz: Bir dükkánla, çarşı olmaz.
Yazarın Tüm Yazıları