Hem oku hem söylen

TAHMİN ediyorum, siz de benim gibi gazete okuyorsunuz. Yani hem okuyor hem de okuduklarınıza káh içinizden, káh yüksek sesle tepki veriyorsunuz.

Tabii aynı tavır TV seyrederken de geçerli. Yeni gelinin, baba evinden (yoksa ana ocağı mı demeliydim?) ayrılırken ‘‘hem giderim, hem ağlarım’’ dediği gibi, ben de hem okuyorum hem söyleniyorum. Şüphe yok, aynı haber veya yoruma, farklı kişiler farklı tepki verir. Hatta bu tepkiler, birbirine taban tabana zıt olabilir. Aşağıda benim tepkilerimi bulacaksınız. Sizin tepkilerinize, uysa da olur, uymasa da.

DAYATMA

İran, siyasi rejimi ne olursa olsun önemli bir ülkedir. Bizim komşumuzdur. ‘‘İslamist’’ bir devlet kurulduğundan bu yana, İran'ın özellikle Hıristiyan Batı ile olan ilişkileri kötüleşmiştir. Bu böyle devam edemez. Hem İran'ın Batı'yla hem de Batı'nın İran'la ilişkilerini düzeltmesinde yararı vardır. İran Cumhurbaşkanı Hatemi, güzel ve güler yüzlü hoş bir insan. İran'ın Batı ile barışmasını sağlamak gibi tarihi bir misyonu üstlendiğini sanıyor(d)um. Şu günlerde Hatemi, İspanya'yı ziyaret ediyor. Daha gezisi başlamadan, iki ülke arasında gerginlik çıktı. Çünkü Hatemi, inancı icabı alkollü içki içmiyor. Onuruna verilecek yemekte, ‘‘Ben içki içmem, bana şarap ikram etmeyin, meyve suyu ikram edin yeter’’ dese, hiç mesele yok. İspanyollar bunu doğal karşılayacak. Hatta, ona saygı duyacaklar. Ama o, bununla yetinmiyor. Daha yola çıkmadan İspanyollara kesik atıyor. Benim bulunduğum yemekte siz de içki içemezsiniz diyor. Anlayacağınız, İspanyollara İspanya'da yasak koyuyor. Kendi inancını, başka inanç sahiplerine dayatıyor. Her türlü girişime rağmen, geri adım da atmıyor. İspanyollar, yemeği iptal ediyor. Haberi okuyunca ‘‘İspanyollar da çok menfaatperestmiş; ben olsam ziyareti iptal ederdim’’ diye homurdandım. Derken ziyaret başladı. Hatemi, kadın olduğu için Kraliçe'nin elini sıkmadı. İspanyollar bir daha sarsıldılar. Bunun üzerine ikinci törende, İspanyol erkekleri tavır koymuş olmak için Hatemi'nin elini sıkmamış, kendisini başlarıyla selamlamışlar. Sevsinler protestolarını. Haberi okuyunca, ‘‘Ödlek çıkarcı İspanyollara meheldir, beter olsunlar’’ diye bağırdım.

OKUL TEMİZLİĞİ

Kadınhan'daki okullarda müstahdem kalmamış. Okulun temizliğini öğrenciler yapmış. Bu olay üzerine Milli Eğitim Müdürü ‘‘Çocukların hastalanacağından korkuyorum, onlar tuvalet temizliğinden ne anlar?’’ diye beyanat vermiş. Haberi birlikte yorumlayalım. Bir ilçedeki bir okulda (veya bütün okullarda) hiç hademe kalmamış. Bu durumda ne olacak? Okullar temizlenemeyecek. Öğrenciler, her tarafını bok götüren, pislik içinde bir okulda ders yapacaklar. Çözüm ne? Hademe işi halledilinceye kadar (veya hiç halledilemeyecekse, sürekli olarak) başlarında müdür ve öğretmenleri olmak üzere, öğrencilerin kendi okullarını, kendilerinin temizlemesi. Zaten de böyle yapılmış. Yani, doğru çözüm bulunmuş. Çünkü, helaların temizlenmemesi ‘‘çocukların sağlığı için daha tehlikeli’’. Kaldı ki, eğer çocukler hela temizliğinden anlamıyorsa, okul müdürü ve öğretmenleri de mi anlamıyor? Hocalar, çocuklara bunu öğretemez mi? Japonya'da ilkokulların temizliğini çocuklar yapıyor, İngiliz veliahtının gittiği ortaokulda öğrenciler, sırayla her tür temizliği yapıyor. Hademesiz kalmak da bir eğitim fırsatı değil mi?

SON SÖZ: Pislikten korkan, pis yaşar.
Yazarın Tüm Yazıları