Paylaş
Gelin hep birlikte yeni bir oyun oynayalım. Oyunumuzun adı, ‘‘Ben, senim; sen de ben.’’ Bu oyuna katılmak isteyenler önce, en çok nefret ettikleri, fikirlerine ve söylemine en fazla bozuldukları üç kişiyi belirleyecek. Bunların adını bir kâğıda yazıp, imzalayacak. Oyun ekibi tamamlanınca, kâğıtlar birer birer ele alınarak, herkese en fazla nefret ettiği kişiyi oynama görevi verilecek. Eğer, aynı rol daha önce başkasına verilmişse, ikinci veya üçüncü isme geçilerek rol dağılımı tamamlanacak.
O andan itibaren oyuncular, rolünü üstlendiği kişi gibi düşünmeye, onun fikirlerini savunmaya, onun söylemini kullanmaya mecbur. Hatta isteyen, makyaj yaparak en nefret ettiği kişiye görünüş olarak da benzeyebilir.
Oyunumuzun birinci bölümü gazete okumak. Oyuncular sırayla günün gazetelerini alıp, TV'lerde veya radyolarda yapıldığı gibi haber veya köşe yazılarını yüksek sesle okuyup, yorumlayacak. Aynen eskiden yaptığı gibi, beğenmediği, hilaf-ı hakikat bulduğu yazıları okudukça köpürecek, elinin tersiyle gazeteye vuracak, ‘‘Satılmış, vatan haini, hırsız bunlar... Topunu asmalı’’ diye bağıracak. Ama bir farkla; gerçek hayattaki değil, oyundaki kimliğiyle.
Oyunumuzun ikinci bölümü, tartışma. Tartışma konusu, ‘‘Niçin geri kaldık, nasıl kalkınırız?’’ Oyuncular, bu kez de rolünü üstlendikleri kişinin düşünce tarzıyla ve lehçesiyle, milletçe niçin geri kaldığımız ve nasıl ileri gidebileceğimiz konusundaki görüşlerini sunacak. Herkes tezini sunduktan sonra, diğerleri (rol icabı büründükleri kişiliğin mantığı ve değer sistemi içinde) gaddar sorular sorarak, tezi çürütmeye ve karşı tarafı perişan etmeye çalışacak.
Oyunumuzun üçüncü bölümü, ‘‘Tarih konuşuyor beyler, işte kanıtlar’’ başlıklı yazılı ödev hazırlamadır. Oyuncular, tarih kitaplarını veya içinde tarihi bilgiler bulunan kitapları tarayarak, rolünü üstlendikleri kişinin dünya görüşünü savunacak bilgiler derleyecek. Bu verilere dayanarak, görüşün isabetini anlatacak. (Nasıl olsa, her görüşü haklı gösterecek tarihi bilgi mevcuttur. Bu bakımdan ödev hazırlamakta bir sıkıntı olmaz). Ödevde, yazarın kişisel görüş ve yorumları kesinlikle yer almayacaktır. Söylenen her şey, bir kitaptan alınmış olacaktır.
Oyunun son bölümünde kişiler, hayattaki özgün rollerine geri dönecekler ve yukarıda açıklanan üç bölümü tekrar edecekler.
***
Dilerseniz, bu oyunu tek başınıza da oynayabilirsiniz. Mesela, en nefret ettiğiniz kişiliği, bir ay süreyle ‘‘rol’’ olarak oynayın. İsterseniz Şevki Yılmaz, Çiller, Perinçek veya Baykal olun. Daha keyifli olmasını istiyorsanız, en nefret ettiğiniz köşe yazarını ‘‘en beğendiğiniz yazar’’ kabul edin. Her gün onun yazısını okuduktan sonra kendisine telefon ederek tebrik edin. Çok doğru düşünüyorsunuz, düşünceleriniz ‘‘aynen benimki gibi’’ deyin.
Size garanti ediyorum, hayatı çok daha iyi anlayacak, en önemlisi mutlu bir insan olacaksınız.
SON SÖZ: Aklını pek beğenen, aklı sevemez.
Paylaş