İKTİSADİ olaylar, göründüğünden daha karmaşıktır. Çünkü hayatın kendisi karmaşıktır.
Bu karmaşıklığın iki boyutu vardır. Birincisi, sonuçlar, tek değil çok sebebe bağlıdır. Kesin fizik kanunları bile zannedildiği gibi sonuç yaratmaz. Ortam sıcaklığı sıfırın altına düşünce su donar dense de İstanbul’da deniz donmaz. Çünkü deniz suyu tuzludur. Tuz, donma derecesini düşürür. Demek ki suyun kimyası da önemlidir. Hakeza, suda akıntılı olup olmadığı, suyun bulunduğu zeminin deniz seviyesinden yüksekliği ve daha bir sürü sebep donmaya engel olabilir. Karmaşıklığın ikinci boyutu, sebep-sonuç ilişkisinin doğrusal olmamasıdır. Yani ne kadar çok o kadar iyi veya ne kadar az o kadar iyi diye bir sebep-sonuç ilişkisi yoktur. Atalarımızın dediği gibi "ne ifrat, ne de tefrit" herşeyin kararında olması gerekir. Üstüne, bir de zamanlama meselesi vardır.
* * *
Konumuz yine "faiz-enflasyon-devalüasyon/revalüasyon" ilişkileri. Birkaç ay önce máli piyasalarda bir çalkantı oldu. Dışarıdan kaynaklanan bir tetiklemeyle, döviz fiyatları % 30 kadar arttı. Ekonomide "mucize yarattık efsanesi" bitecek diye, hükümetin dizinin bağı çözüldü. Döviz alıp başını gidecek, peşinden enflasyonu da sürükleyecek diye Merkez Bankası’nın ödü koptu. Derhal faziler arttırıldı, Merkez ve TMSF piyasa döviz sattı; piyadan TL çekildi, bu arada dış piyasalar sakinledi ve kur fırtınası durdu, hatta terse döndü. Şimdi kara kara düşünüyoruz : Yahu döviz fiyatları böyle düşmeye devam ederse, tekrar bir çalkantı ortamı oluşmaz mı diye. Hemen hemen bütün iktisatçılar bu tehlikede hemfikir. Bazılarımız Merkez Bankası’nın faizleri tekrar düşürmesinin zamanı geldi diyor. Ama karşımıza meşhur "faizler düşerse, enflasyon yükselir" öcüsü çıkıyor.
* * *
Türkiye gibi parası yumuşak ülkelerde, ekonomiyi esas yönlendiren, ulusal para değil, "sert para" ( hard currency) yani dövizdir. Sadece piyasadaki ulusal paranın miktarı ve faizi değil, ondan daha çok, piyasadaki döviz miktarı ve faizi, ekonominin genişlemesini veya daralmasını belirlemektedir. Türkiye’de TL’nin faizi ve miktarı, doğrudan değil, piyasaya giren döviz miktarı ve faizini belirlediği için "dolaylı olarak" ekonomiyi etkilemektedir. Burada çok ilginç bir ilişkiye dikkatleri çekmek istiyorum. Ulusal paranın faizi yükselince, eğer dış ortam da müsaitse, ülkeye sıcak para girişleri başlıyor. Giren dövizler, hem döviz fiyatlarını düşürüyor hem piyasadaki para miktarını arttırıyor hem de enflasyonu düşürüyor. Bu yüzden TL faizleri düşse bile, sıcak para akmaya devam ediyor. Para miktarı arttığı ve TL’li bonoların "döviz cinsinden faizi giderek yükseldiği" için, TL faizleri tekrar düşmeye başlıyor. Böylece, tam bir "gevşek para" ortamı oluşuyor. Bu sayede ekonomi büyüyor. İlk turda, ulusal paranın değerlenmesiyle düşen enflasyon, ikinci turda artan iç taleple yükselmeye başlıyor. Bu sefer de faizler düşük kalıyor. Faizler arttırılmazsa, sıcak para kaçıyor. Haydi sil baştan.