Devlet batıran Aysel'ler

BİR erken genel seçime daha giriyoruz. Hayırlısı olsun. Bana sorarsanız, Türkiye'de bir ‘‘erken’’ seçime hiç ihtiyaç yoktu.

Ancak, başta iş álemimiz olmak üzere, ülkemizin ‘‘sivil zinde güçleri’’ böyle münasip gördüler. Medya ile kaldıraçlayıp, hükümeti kündeden aktardılar. Ecevit'in hastalığı işin bahanesi oldu. Gazete arşivlerini karıştırsanız, hükümette değişiklik taleplerinin Ecevit'in hastalığından çok önce başladığını göreceksiniz. Şimdi hükümeti deviren aynı ‘‘sivil zinde güçler’’, gitmek üzere olan hükümet tarafından uygulanan IMF destekli istikrar paketi, nam-ı diğer ‘‘Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’’, acaba yeni hükümet tarafından da uygulanacak mı telaşına düştü. Eğer yeni hükümet, mevcut hükümeti teşkil eden partiler tarafından değil, muhalefet tarafından kurulacaksa, ki öyle gözüküyor, bu programın uygulanmaması lazım. Yoksa mevcut hükümeti değiştirmenin bir anlamı kalmaz. Bu tez karşısında söylenecek ‘‘Program çok iyi, ancak uygulayıcılar kötüydü; dolayısıyla program değil, uygulayıcılar değişecek’’ savunması, doğrusu pek çocuksu kalır.

* * *

İktisat yazarları, iktidara aday partilerin ekonomik felsefelerini sorguluyor. Deniz Gökçe, AKP'nin programını incelemiş. Bir dizi yazı yazdı. AKP'nin yazılı ekonomi görüşünün altına, ben de imzamı atarım diyor. Deniz Gökçe'yle bu kadar hemfikir olan bir AKP, beni hayal kırıklığına uğrattı. Diğer taraftan yılların eskitemediği Deniz Baykal, yanında IMF programları uygulama uzmanı Kemal Derviş olduğu halde, seçmene haykırıyor, ‘‘CHP, IMF'ye teslim olmayacak’’ diye. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? İzninizle ben, siyasi partilerin iktisat ideologlarına somut tek bir soru soracağım. İktidara gelince Aysel'i (Aycell) ne yapacaksınız?

* * *

Türkiye'de Atatürk zamanında teorisi geliştirilen ‘‘devletçilik’’, ülkenin ihtiyacı olan, ancak özel girişimcilerin gücünün yetmediği üretim alanlarına, devletin ‘‘malik-müteşebbis’’ olarak yatırım yapmasıdır. Yine o devirde dahi, bu yatırımların, zamanı gelince özel sektöre devredilmesi derpiş edilmiştir. Devletçiliğin, gelişmiş ekonomilerde kabul görmüş en genel gerekçesi ise, hem haksız rekabete, hem de serbest rekabet ortamında girişimcilerin, ‘‘gereksiz’’ yatırım yaparak ‘‘kaynak israfına’’ sebebiyet vermesine engel olmaktır. Bu da ‘‘regülasyonlarla’’ temin edilmeye çalışır. ‘‘Üst Kurul’’lar (Regulatory Boards) bunun için vardır. En önemli regülasyon (tanzim) aracı ise, yatırım teknolojisi icabı, doğal tekel veya oligopol olması gereken sektörlerde, özel sektöre sınırlı sayıda ‘‘kurma ve işletme imtiyazı’’ vermektir. Bu sektörlerin başında da ulaşım, iletişim, enerji, su gibi ‘‘kamu hizmetine dönük’’ (public utilities) sahalar gelir. Devlet, özel sektörün yeterli yatırım yaptığı, yani arz noksanı olmayan sahalara asla yatırım yapmaz. Hele hele, kamu finansman açıkları yüzünden ekonomisi krize girmiş, Hazine'si fahiş reel faizle ödünç alan bir ülkede, bir kamu kuruluşunun böylesi fuzuli bir yatırım yapması, ekonomiyi istikrara getirme gayretlerini sabote etmektir.

SON SÖZ: Onu yapma, bunu yapma; yandaşlara nasıl para dağıtacağız?
Yazarın Tüm Yazıları