NE zaman birileri ‘‘çok parlak bir fikir’’le ortaya çıksa, hemen anlarım ki işin gerisinde bir mekán rantı apartasyon tertibi vardır.
Mesela bir belediye, halk pazarı kurmaya, şenlik tertiplemeye veya ramazanda bedava iftar yemeği dağıtmak gibi bir sosyal faaliyet yapmaya karar vermişse, bilin ki şehir planında yol, meydan, kaldırım veya park olarak tefrik edilmiş bir mekánın kullanım maksadı değiştirilecektir. Şehrin randımanı düşürülerek yaratılacak rant, biraz halka ve biraz da eşe dosta dağıtılacaktır. Devam edelim. Mesela İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Ayazağa'da harika bir yerleşkesi var. Ne zaman İTÜ'den fuar tertiplemek veya teknopark kurmak gibi parlak bir fikir ortaya atılsa, bakıyorum girişimin esas amacı, bu araziden İTÜ'ye rant geliri yaratmak. Diyelim Nişantaşı'nda sanat şenlikleri tertip edilecek diye bir haber okudunuz. Bilin ki, sokaklar ve kaldırımlar işgal edilecek, trafiğin canına okunacak ve yaratılan mekán rantı bölüşülecektir. Eski yerindeyken, altı metrekare satış alanı için, mafyaya ayda birkaç yüz milyon ‘‘kira’’ (haraç) ödenen Ulus Pazarı, sosyetik bir mekán rantı otlağıydı.
* * *
İstanbul'un en ünlü mekán rantı talanlarından, bir ikisini daha sıralayayım: Beşiktaş meydanındaki eski tramvay deposunun bulunduğu ve tepesinden üst yol geçen park alanı. ‘‘Kamyon Pazarı’’ adıyla, belediye tarafından başlatılan bu mekán yağması, şimdi yerleşik düzene geçti. Bir diğeri ‘‘geçici ucuz giyim fuarı’’ numarasıyla başlayan Bostancı Tren İstasyonu ve çevresinin yağmalanması projesidir. Bu da çok gaddar derin kesmelerdendir. Tabii rekor, İstanbul'un Anadolu yakasında, hem trafik rahatlasın hem de ‘‘yeşil kuşak’’ oluşsun diye doldurulan sahilde, Maltepe Belediyesi tarafından organize edilen devasa kaçak yapılaşmadadır. Fenerbahçe burnunun başta spor kulüpleri olmak üzere resmi kuruluşlarla yağmalanması, hepimizin ibretle izlediği en dokunulmaz olaylardandır. Deniz doldurularak kazanılan Mersin sahilinin, nasıl örgütlü bir biçimde yağmalandığını, orayı yeni temizleyen şimdiki vali anlatabilir. En taze mekán talanı ise, Boğaziçi'nin Avrupa yakasında ‘‘yola sıfır’’ deniz üstünün yüzer lokantalarla yağmalanmasıdır. Örnekler saymakla bitmez.
* * *
Gelelim işin başka bir veçhesine. 770 bin kilometrekare Türkiye'de araziden bol bir şey yokken, en kıt kaynak topraktır. Bugün, dürüstlükten ayrılmadan ciddi bir iş yapmaya karar verin. Bunun için de 300 dönüm araziye ihtiyacınız olsun. İnanın rüşvet vermeden, ona buna para yedirmeden böyle bir arazi parçasının mülkiyetini elde edip, üzerine ruhsatları tamam bir tesis kurmanız mümkün değildir. Mutlaka ama mutlaka, bir usulsüzlük yapmanız şarttır. Sistem o şekilde inşa edilmiştir ki, hukuka uygun davranmak isteyenlerin hayat alanları sıfırdır. Bu durum, zannedilmesin ki birkaç kötü adamın eseridir. Hayır. Bunun sebebi, halkın ‘‘milli geliri ve milli serveti’’ yeniden dağıtma mekanizmasını işler tutma azmidir. Bu gerekçeyle Hazine, elindeki toprakları planlı bir şekilde halkın kullanımına açmaz. Açarsa, arazi arzı artar. Arz artınca, ‘‘kıtlık’’ kalkar. Kıtlık kalkarsa rant biter. Halbuki, kişilerin ve kurumların zengin olması için, rant bölüşümüne ihtiyaç var. Rant olmazsa, zenginleşme durur.