Gerek virüse yakalanma korkusu, gerekse de sokağa çıkma kısıtlamaları sebebiyle insanlar hayatlarına evlerinde devam ediyor. Çetin geçen kış şartlarında da olduğu gibi izolasyon sürecindeki çiftler cinsel ilişkiyi sıklıkla ‘zaman geçirme aracı’ olarak kullanıyor. Kısıtlamalar sebebiyle sevgilileriyle buluşamayan ve bu sebeple yalnız kalan kişiler de bireysel izolasyon süreçlerinde cinsel ihtiyaçlarını gidermek için kendi kendilerini tatmin etme yöntemlerine yöneliyor. İşte bu nedenlerle, izolasyon sürecinin sıkıcılığından kaçan çiftler ve yalnız kalan bireylerin cinsel hayatlarına farklı renkler / zevkler katma isteği artıyor. Bu sebeple yenilik arayışındaki çiftler ya da yalnız bireyler seks oyuncaklarına ve fantezi ürünlerine yöneliyor.
Seks oyuncakları güvenli mi?
Hollanda'da erotik ürün satışı yapan en büyük iki online şirketten yapılan açıklamaya göre, seks oyuncaklarına yönelik talep COVID-19 pandemisi süresince iki katına çıktı. Aynı şekilde İtalya, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da da seks oyuncaklarının satışında ciddi artış gözlendiği rapor ediliyor. Peki, seks oyuncakları her zaman güvenli mi?
-Seks oyuncağı alınırken dikkat edilmesi gereken ilk nokta, ne tür bir seks oyuncağına ihtiyaç olduğunun belirlenmesidir. İhtiyacınıza yönelik alacağınız seks oyuncağı sizin için daha işlevsel olacaktır. İsteğiniz dışında bir amaca hizmet eden oyuncaklardan uzak durmanız ve arzu ettiğiniz ürünler hakkında partneriniz ile konuşmanız kendiniz için en uygun ürünü seçmenize yardımcı olur.
-Bir diğer önemli nokta ise oyuncağınızın vücudunuzdaki etkisidir. Uzmanlar vücuda zarar verebilecek materyallerden yapılan oyuncaklardan uzak durmanızı tavsiye ediyor. Bu alandaki klinik bulgular 4 materyalin %100 güvenli olduğunu ortaya koydu; tıbbi kullanıma uygun silikon, sert ABS (Akrilonitril Bütadien Stiren) plastiği, paslanmaz çelik ve cam. Bu materyallerden yapılan seks oyuncaklarının vücuda herhangi bir zararı olmadığı için güvenle kullanılabiliyor.
-Bu oyuncakların temizliğine dikkat etmeniz sağlığınız için önem arz ediyor. Aldığınız ürünün yıkanabilir olması ve her kullanımdan sonra iyice temizlenmesi tavsiye ediliyor. Üreticiler ve uzmanlar bu oyuncakların temizliği için özel bakım ürünleri tavsiye etseler de sıcak su ve sabun kullanarak temizlemede herhangi bir sakınca olmadığını belirtiyor.
Sonuç olarak yukarıdaki uyarıları dikkate alarak seks oyuncakları kullanmak, koronavirüs salgını nedeniyle zor ve sıkıcı zamanlar geçirdiğimiz şu günlerde çiftlerin ve bekar kişilerin hayatına renk katabiliyor. Bu ürünler hakkında daha detaylı bilgi almak ve kendileri için en uygun ürünü belirlemek isteyen kişilerin cinsel sağlık uzmanlarıyla görüşmeleri tavsiye ediliyor.
Referanslar:
Sperm sayısı ve kalitesi üzerine etki eden faktörlerden biri de aşırı alkol tüketimi. Yapılan klinik araştırmalar çok fazla alkol tüketen erkeklerin baba olma ihtimalinin azaldığını ortaya koyuyor. 2014 yılında yapılan bir araştırmaya göre, haftada düzenli olarak en az 5 kadeh alkol tüketen erkeklerin sperm sayısı ve kalitesi belirgin biçimde azalıyor. Bu durum da erkeklerde infertilite sorununu ortaya çıkarıyor.
Alkol tüketiminin sperm kalitesini nasıl bozduğuna dair elde kesin veriler bulunmuyor. Ancak uzmanlar alkolün üreme hormonlarını olumsuz şekilde etkileryerek testis fonksiyonlarını bozabileceğini ileri sürüyor. Ayrıca alkol ile birlikte görülen sigara kullanımı da sperm DNA yapısında hasara yol açarak çocuk sahibi olma ihtimalini daha da azaltıyor.
Alkolün erkek sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri sadece sperm sayı ve kalitesindeki bozulma ile sınırlı kalmıyor. Aşırı alkol tüketen erkeklerde, erkeklik hormonu olarak bilinen testosteron seviyelerinde azalma meydana gelebiliyor. Erkeklerin cinsel sağlığı için oldukça önemli olan testosteron hormonunun kandaki seviyesinin azalması libidoda (cinsel istekte) düşme ve sertleşme bozukluğuna yol açabiliyor. Konsantrasyonda bozukluk, kemik ve kas kitlesinde azalma, göbek çevresinde genişleme, depresyon, kronik yorgunluk gibi bulgular da testosteron seviyesindeki azalma nedeniyle ortaya çıkabiliyor.
Alkol problemi olan ve sperm değerlerinde bozukluk olan erkeklerin, bu alışkanlıklarını bırakmaları halinde sperm değerleri genellikle 3 – 6 ay içerisinde iyileşebilmektedir. Alkol alışkanlığını bırakamayan ve alkolizm sorunu yaşayan erkeklerin, bu alanda uzmanlaşmış hekimlere veya merkezlere başvurmaları gereklidir.
KAYNAK:
Jensen TK, Gottschau M, Madsen JOB, et al. Habitual alcohol consumption associated with reduced semen quality and changes in reproductive hormones; a cross-sectional study among 1221 young Danish men. BMJ Open 2014;4:e005462. doi:10.1136/bmjopen-2014-005462
Pornografik içerik sunan popüler web sayfalarının sadece birinin 2019 yılında 115 milyon kullanıcı tarafından, toplamda 42 milyar kez ziyaret edildiği ve 18.073 terabit data transferi gerçekleştirildiği bildirilmiştir. Bu veriler internet tarafından sunulan pornografik yayınların boyutlarını gözler önüne sermektedir.
Bununla birlikte geçmiş yıllarda yapılmış çalışmalar stres faktörleri arttıkça porno film izleme sıklığının arttığını, porno film izlemenin insanları geçici de olsa rahatlattığını ortaya koymuştur. Mevcut kaygı ve üzüntünün bir süreliğine akıldan çıkmasına olanak veren pornografik içerikli film izleme alışkanlığının, koronavirüs pandemisi sebebiyle tüm dünyada yaşanan yalnızlık ve stresten ne şekilde etkilendiğine ilişkin ilginç bir çalışmanın sonuçları geçtiğimiz günlerde yayınlandı.
Dünyanın en prestijli cinsel sağlık dergilerinden biri olan Internation Journal of Impotence Research adlı dergide geçtiğimiz hafta yayınlanan bu çalışmada, koronavirüs pandemisi süresince pornografi tüketiminde bir artış olduğu ve özellikle “koronavirüs temalı” porno filmlere olan ilginin arttığı rapor edildi. Dünya çapında kullanılan bir arama motoru olan Google aracılığıyla yapılan aramalara ilişkin istatistiksel verileri kullanıcılara sunan Google Trends adlı servise başvuran araştırmacılar, pandemi süresindeki pornografik içerik aramalarının son 4 yıla göre %25 oranında arttığını ortaya koymuştur. İlginç olarak bu artışın koronavirüs önlemlerini sıkı şekilde uygulayan ülkelerde belirgin olduğunu kaydeden araştırmacılar, pandemi önlemleri almayan Amerika Birleşik Devletleri ve İsveç gibi ülkelerde ise porno film izleme oranının değişmediğini belirtmiştir.
Koronavirüs salgını nedeniyle ortaya çıkan COVID-19 pandemisinin, günlük hayatımızın birçok alanı gibi porno film alışkanlıklarını da etkilediği izlenmiştir. Bu tür sosyal krizlerin neden olduğu cinsel davranış farklılıklarının altındaki sebepleri anlamak için psikolojik çalışmalara ihtiyaç vardır.
Kaynak:
Zattoni, F., Gül, M., Soligo, M. et al.The impact of COVID-19 pandemic on pornography habits: a global analysis of Google Trends. Int J Impot Res (2020). https://doi.org/10.1038/s41443-020-00380-w
Değişen yaşam koşullarımız, yiyeceklerimizdeki katkı maddeleri, sigara ve çevre kirliliği gibi birçok faktör erkeklerin sperm sayısında azalmaya ve infertilite sorununun ortaya çıkmasına neden oluyor. Bununla birlikte yeni bir çalışmanın sonuçlarına göre infertilite sorununa sahip erkeklerin bilişsel yeteneklerinde de azalma görülebiliyor.
Baylor Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan bir çalışmada, azospermi (menide hiç sperm olmaması) ya da ileri derecede oligospermi (menideki sperm konstantrasyonunun 10 milyon altında olması) hastaları ile kısır olmayan hastaların IQ değerleri karşılaştırıldı. İnfertilite sorununa sahip olan erkeklerin ortalama IQ değerlerinin, sağlıklı erkeklerden 7,1 puan daha düşük olduğu saptandı. Her ne kadar bu sonuç istatistiksel olarak anlamlı olsa da çoğu uzmana göre günlük hayatta anlaşılamayacak kadar küçük bir fark olarak yorumlandı. Ayrıca infertilite sorunu yaşayan erkeklerin yıllık gelirinin, sağlıklı erkeklere göre daha düşük olduğunu (76,474 dolara karşı 97,340 dolar) saptandığı çalışmada, infertil erkeklerde başka sağlık sorunlarının görülme sıklığının daha fazla olabileceği kaydedildi.
Bu ilginç çalışmanın baş araştırmacısı Dr. Jonathan Beilan’a göre, erkek kısırlığına yol açan genetik kaynaklı nedenlerin bu IQ farkına yol açabilir. Ayrıca menisinde çok az sayıda sperm olan bireylerde, normal sperm sayısına sahip olanlara kıyasla daha düşük testosteron seviyeleri saptandığını belirten Dr. Beilan, infertilite sorununa sahip erkeklerde artmış kanser riski nedeni ile beklenen yaşam süresinin daha kısa olduğunun altını çiziyor. Bu durum da infertilite sorunu yaşayan erkeklerde düşük sperm sayısına sebep olan genetik bozuklukların sadece üreme sistemini değil, birçok vücut sistemlerini de etkileyebileceğini gösteriyor. Bu nedenle erkek infertilitesi sorunuyla karşı karşıya olan bir çiftin mutlaka bir üroloji uzmanı tarafından titizlikle değerlendirilmesi gerekiyor.
Referanslar
Cinsel sağlık sorunları, antidepresan kullanan kişilerin en sık yakındıkları şikayetler arasında. Her nasıl depresyon cinsiyet ayırmaksızın ortaya çıkabilen bir durumsa, antidepresanların cinsel yan etkileri de hem erkekleri hem de kadınları etkileyebiliyor. Günümüzde yaygın olarak kullanılan selektif serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI) grubu antidepresanların, merkezi sinir sistemindeki serotonin aktivitesini arttırarak depresyonu iyileştirdiği biliniyor. Ancak artan serotonin seviyeleri insanları sakinleştirerek cinsel istekte azalmaya neden olabiliyor. Bununla birlikte antidepresan alan birçok kişide sertleşme bozukluğu (erektil disfonksiyon) ve vajinal kuruluk gibi uyarılma zorlukları veya orgazm bozuklukları gibi cinsel yan etkiler ortaya çıkabiliyor. Bu yan etkiler zaman zaman hastanın ilacı bırakmasına ve tedavinin aksamasına yol açabiliyor. Altta yatan başka bir hastalık nedenli değilse, antidepresanlara bağlı bu yan etkileri yönetmenin birkaç yolu mevcut
1. İlaç dozunu yeniden ayarlamak
Antidepresanların cinsel yan etkileri hemen her dozda görülebilir. Bununla birlikte, daha yüksek dozlarda cinsel yan etki riskinin artması doğaldır. Antidepresan kullanımından sonra cinsel yan etkiler belirgin hale gelmişse, tedaviyi düzenleyen doktor ilacın dozunu azaltabilir. Birçok hastada bu basit önlem bile, can sıkıcı hale gelen cinsel yan etkilerin önüne geçmek için kâfidir.
2. İlacı değiştirmek
İlacın dozajını değiştirmek, cinsel problemleri çözmede başarısız olursa, cinsel yan etkilere neden olma ihtimali daha düşük bir antidepresan ilaç ile tedaviye devam edilebilir.
3. İlaca zaman tanımak
Cinsel işlev bozukluğunun en basit çözümlerinden biri beklemektir. Genel bir kural olarak, antidepresanlara alışmak zaman alabilir ve bu yan etkilerin ortadan kalkması da haftalar sürebilir. Yeni kullanmaya başlanılan ilaca biraz zaman vermek mantıklıdır. Bazı yan etkiler bir süre sonra kaybolabilir.
4. Ek ilaca başlamak
Vücudun herhangi bir bölgesinde cilt sıcaklığını etkileyen faktörler ortam ısısı, havadaki nem, ter bezi aktivitesi ve en önemlisi de kan akımıdır. Penis cildinin sıcaklığı da aynı şekilde hava sıcaklığı ve nem gibi çevresel faktörlerden etkilenir. Ayrıca penis ısısı bu organın deri dokusundaki terlemeyle ve cinsel uyarının neden olduğu kan akımıyla da değişebilir.
Cinsel uyarı ile beraber penisteki kan akımı artar ve ereksiyon (erkek cinsel organında sertleşme) başlar. Penis damarlarında kan akımı artışı, bu organın ısısında yaklaşık olarak 3,3 °C yükselmeye neden olur. Genç erkeklerde bu sıcaklık artışı daha belirgin şekilde izlenirken, yaşla beraber ereksiyon sırasındaki ısı artışı daha düşük seviyede gerçekleşir. Yine şeker (diyabet), kalp, yüksek tansiyon ve kolesterol hastalarında da ereksiyon sırasındaki ısı artışının daha az olduğunu saptayan araştırmalar mevcuttur.
Cinsel uyarılmayla beliren kan akım artışı penis başında, penisin diğer bölgelerine göre daha azdır. Bu da görece olarak penis başının daha soğuk hissedilmesine yol açabilir. Cinsel uyarılmadaki yetersizliğin de penise giden kan akım miktarını azaltabileceği ve bu duruma cinsel isteksizlik ve sertleşme problemlerinin de eşlik edebileceği unutulmamalıdır. Özellikle penis başının kanla dolmasını etkileyen ateroskleroz (damar sertliği) veya genital bölge travması gibi faktörler, penis başına giden kan miktarını daha da azaltıp, bu bölgenin daha da soğuk hissedilmesine neden olabilir. Bununla beraber nörolojik (sinir sistemi) hastalıklar veya daha önceden geçirilen penis ameliyatları da penis başı üşümesinden sorumlu olabilir. Özellikle multiple skleroz (MS) ve diyabet gibi tüm vücuttaki sinir iletimini olumsuz yönde etkileyen hastalıklar, penis sinirlerini de etkileyerek peniste hissizlik ve soğukluk gibi durumlara yol açabilir. Prostat iltihabı (kronik prostatit) de idrarda yanma ve genital bölgelerde ağrı gibi semptomların yanı sıra peniste üşüme hissi ile belirti verebilir. Bazen bu şikayetlere peniste ıslaklık hissi veya ağrı da eşlik edebilmektedir.
Peniste üşüme veya soğukluk gibi şikayetleri olan hastaların, bu bulgulara neden olan hastalıkların etkin şekilde teşhis ve tedavi edilmesi için profesyonel yardım alması gerekebilir. Bu şikayetin nedenleri arasında gerek cinsel problemler, gerekse de penisi doğrudan veya dolaylı yoldan etkileyen hastalıkların olabileceği akılda tutulmalı ve özellikle bu şikayetleri uzun süre devam eden hastaların ilk başta bir üroloji uzmanına başvurmaları önerilmektedir.
Kaynaklar:
Amerikalı bilim adamlarının yaptığı yeni bir araştırmaya göre, cinsel ilişki sıklığı ile ölüm oranı arasında ters bir ilişki olabileceği saptandı. Bu ilişki hem kansere bağlı ölümlerde hem de diğer hastalıklara bağlı ölümlerde gözlendi. Geçmiş yıllarda yapılan bir çok araştırmada cinsel ilişkinin sağlık, yaşam kalitesi ve genel iyilik hali için çok önemli olduğu ortaya konulmuştu. Ancak, cinsel ilişki sıklığı ile ölüm riski arasında bir ilişkinin olup olmadığı konusu net değildi.
Amerika Birleşik Devletleri’nde, 2005 ile 2016 yılları arasında gerçekleştirilen bu ilginç çalışmanın sonuçları geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Yaşları 20 ile 59 arasında değişen toplam 15.269 kişinin cinsel davranış bilgilerini derleyen araştırmacılar, bu veriler ile ölüm riski arasında bir ilişki olup olmadığını analiz ettiler. Yaş ortalaması 39 olan 7.765 erkek ve 7.504 kadın katılımcı, son 12 aydaki cinsel aktiviteleri ile ilgili sorulara cevap verdi. Katılımcıların %7’sinin yılda bir veya daha az sayıda cinsel ilişkiye girdikleri, %14’ününse yılda 104 veya daha fazla sayıda cinsel ilişkiye girdiği saptandı. Geri kalan katılımcıların büyük bir kısmının yılda 2-11 kez ile 52-103 kez cinsel ilişkiye girdikleri izlendi. Cinsel ilişki sıklığı erkekler ile kadınlar arasında benzer olduğu görüldü.
Ölüm oranları ile ilgili veriler için 12.598 katılımcı ortalama 5,7 yıl süreyle takip edildi. Bu süre zarfında 228 kişinin öldüğü rapor edildi. Bu ölümlerin 69’unun kanserden kaynaklandığı, 29'ununsa kalp - damar hastalıkları sonucu gerçekleştiği görüldü.
Yapılan ileri analizlerde cinsel ilişki sıklığı arttıkça, ölüm oranlarının düştüğü saptandı. Yılda en az 52 kez cinsel ilişkiye girenlerde, kalp - damar hastalıkları veya kansere bağlı ölüm oranları, yılda bir kez cinsel ilişkiye girenlere veya hiç girmeyenlere göre daha düşüktü.
Araştırmacılar, cinsel ilişki ile sağlık durumu arasındaki bu pozitif ilişki için dikkat çeken açıklamalarda bulundular. Cinsel ilişkinin sportif egzersizle karşılaştırabilecek düzeyde bir fiziksel aktivite olduğunun altını çizen uzmanlar, sık cinsel ilişkide bulunan kişilerin kalp – damar sağlıklarının daha iyi olmasını bu benzerliğe bağladılar. Ayrıca cinsel ilişki ile birlikte salgılanan endorfin adlı maddenin mutluluğu artıran bir madde olduğunun altını çizen araştırmacılar, endorfinler sayesinde kişilerin ruh sağlığına iyi gelebileceğini belirttiler.
Ancak cinsel ilişkinin direkt ölüm riskini azalttığını söylemek için henüz erken. Birçok ölümcül hastalığın herhangi bir semptom vermeden önce kişinin cinsel aktivitelerinde düşüşe neden olabileceği biliniyor. Bu nedenle herhangi bir cinsel sağlık sorunu yaşayan kişinin, olası bir hastalığın erken teşhisi ve tedavisi için mutlaka bir hekime başvurması gerekiyor.
Kaynaklar:
Cao, Chao, MPH, et al. “Trends in Sexual Activity and Associations With All-Cause and Cause-Specific Mortality Among US Adults”
Gebe kalmaya çalışmanın stresi, cinsel aktivitelerin takvime bağlanması, gebelik gerçekleşmediğinde ortaya çıkan hayal kırıklıkları, hormon tedavilerinin yan etkileri, endişe ve depresyon hali evlilikte birtakım sorunlara yol açabilir. Bu zamanlarda çift olarak güçlü olmak ve keyifli cinsel birlikteliği sürdürmek oldukça önemlidir.
Tüp bebek tedavisi sırasında uygulanan hormon ilaçları bu durumu daha da olumsuz yönde etkileyebilir. Özellikle kadın partnerlerin kullandığı yüksek dozdaki hormonlar, kadının zaten son derece kırılgan olan ruh halini daha da olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle tüp bebek tedavileri sırasında çiftlerin, bu tür duygu durum değişikliklerinden haberdar olmaları ve olası sorunlarla nasıl başa çıkabilecekleri konusunda bilgilendirilmeleri gerekir.
İnfertilite tedavileri sırasında çiftlerin karşılaştığı bazı zorluklar arasında şunlar bulunmaktadır:
1. İsteksiz cinsel ilişkide bulunmak: Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler, sperm ile yumurtanın birleşme ihtimalini arttırmak için, özellikle yumurtlama dönemlerinde cinsel birliktelik kurmaya çalışırlar. Bu nedenle “doğru zaman” geldiğinde, cinsel istek olmasa bile kadının yumurtlama dönemi boşa gitmesin diye cinsel birliktelik kurulmaya çalışılır. Bu da cinselliği zevk veren bir eylem olmaktan çıkarır ve adeta bir görevmişçesine yapılan bir eyleme dönüştürür. Bu durum çiftlerin birbirlerine duydukları cinsel çekimi azaltabilir.
2. Gebe kalma baskısı: Eşlerden birinin gebelik konusunda öbüründen daha ısrarcı olması, cinsellik üzerinde olumsuz etki yaratır. Bu tür hallerde eşler arasında iletişim kopukluğu ortaya çıkar ve taraflar birbirlerine karşı agresif tavırlar sergileyebilir. Bu davranışlar da ilişkiyi derinden sarsarak eşlerin birbirlerinden duygusal olarak ayrışmalarına sebep olur.