Paylaş
Instagram çağında moda endüstrisi içerisindeki pek çok dinamik evrildi. Defileler, tasarımlar, çekimler artık tamamen bir akıllı telefon ekranından nasıl görüneceği düşünülerek dizayn edilmeye başlandı. Nitelik yerine nicelik, yüksek moda yerine ulaşılabilirlik, tanrıça kıvamındaki süper modellik yerine de mükemmel olmayan, stil sahibi veya sosyal medya fenomeni model kavramı geçer akçe olmaya başladı.
Commes Des Garcons markasının dahi tasarımcısı Rei Kawakubo’nun 2012 sonbahar-kış koleksiyonunda öngördüğü ve sunduğu gibi - koleksiyondaki tüm kıyafetler kağıt bebeklerin elbiseleri gibi iki boyutluydu, sadece önden görmek için tasarlanmıştı- hepimiz gelecekte beşinci boyuta geçmeyi beklerken o gelecek en ironik haliyle 2D, yani iki boyutlu oluverdi!
Bu dijital medya devriyle modellik sektörü ve kriterleri de elbet değişim gösterdi. Peki modeller de iki boyuta mı indi, yani yüzeyselleşti mi? Aslında bu sorunun cevabı hem evet hem hayır. Her konuda olduğu gibi modellerin de artık alternatifi çok, dijital çağla görünürlükleri, ulaşılabilirlikleri ve kendilerini sosyal medyadan fazlaca teşhirleri hızla tüketilmelerine, patlama etkilerinin daha kısa süreli olmasına neden oluyor. Çünkü, yenisi hemen bitiveriyor zaten. İnsanlar her şeyden çok çabuk sıkılıyorlar artık, yüzler hızla eskiyor.
Güzellik tanımı değişirken
Oysa 90’lı yılların ikonik modelleri Cindy Crawford, Linda Evangelista, Claudia Schieffer, Christy Turlington, Helena Christensen, Naomi Campbell dönemi süper modelliğin dönemiydi. Bu modeller öyle bir güç sahibiydiler ki eğer Naomi bir defile kadrosuna alınmazsa hiçbiri çıkmayacak, koskoca moda evlerine, tasarımcılara, milyon dolarlık kontratlara rest çekecek kadar. Linda Evangelista’nın 10.000 doların altına yataktan kalkmayacağını açıkladığı dönemler bunlar tabii. Alternatifsiz, rakipsiz, ulaşılamaz starlık dönemleri... Bu dönemin sonlarına doğru Kate Moss ile başlayan naif, lolita, androjen, anti-seksi model dönemi; Gisele Bündchen ile tekrar bir top model ve star model dönemine doğru manevra yaptı. Bu geçişlerde genel geçer güzellik tanımlarının da değişimini gözlemliyoruz elbet. Kadın gibi kadın, kusursuz tanrıça modelden; tam zıttı incecik, neredeyse anoreksik, erkeksi veya androjen, kusurlu güzellik yıllarına bir geçiş... Ve döngü devam ederken yüksek moda tarafından küçümsenen kusursuz güzellik, hatları dolgun vücut tipi ve seksilik, Gisele ile tekrar genel beğeni olmaya başladı. İç çamaşırı modelleri olarak ünlenen Adriana Lima, Doutzen Kroes, Alessandra Ambrosio’nun Prada ve Louis Vuitton defilelerine çıkmaları büyük bir kırılma noktasıydı. Böylece yüksek moda, kusursuz vücutlu iç çamaşırı modellerini kucaklamaya başlamış oldu. Aradaki sınırlar, ayrımlar flulaştı.
Instagram etkisi
Şimdilerde ise öyle bir dönemdeyiz ki, tıpkı her sezon, eğilimleri ve trendleri konuşurken, tek tip bir akımdan söz edemiyoruz. Modeller için de farklılık, çeşitlilik, bireysellik ve özgünlük sürekli altı çizilen kavramlar oldu. Her zevke göre bir güzellik tanımı ve onu temsil eden bir model var. Son beş yıldır, sosyal medya fenomenliğiyle, sokak stili fotoğraflarıyla karakter olmuş, stil sahibi modellerin veya geçmiş dönem model ikonlarının benzerleri dönemi başladı. Mesela Cara Delevigne fenomeninde Instagram’ın etkisi büyük... Lara Stone, Joan Smalls, Anna Ewers, Andreea Diaconu 90’lar süpermodel havalarıyla, Saskia De Brauw, Eddie Campbell, Sam Rollinson ve en yeni olarak Binx de eksantrik tip ve değişik saç kesimli kontenjanından yükselebiliyor. Julia Nobis, Amanda Murphy klasik güzellik dışı kontenjanından, Hanne Gaby Odiele de sokak stili ikonu olarak bu dönemin süper olmasa da top modellerinden diyebiliyoruz.
İki boyutlu gelecekte, modellik kriterleri tek bir kutuya girmez oluyor yani. Tasarımcıların, moda fotoğrafçıları ve editörlerinin de yaratmak ve parlatmak istedikleri karakterlerle paralel birçok farklı tarzda, etnik kökende model görülebiliyor artık podyumlarda ve dergi sayfalarında. Bu da aslında boyut tartışmasından çok podyumların demokratikleşmesi olarak da tanımlanıyor.
Paylaş