Paylaş
Birkaç hafta önce bir fatura fotoğrafı dolaşıyordu etrafta. Bodrum’da lüks bir otelin plaj restoranına aitti ve 1.5 porsiyon döner 38 Euro yazıyordu. Ortalık inledi. “Müşteri şok geçirmiş!”, “Bodrum nereye doğru gidiyormuş?” vs. vs... İnsanın aklına hemen şu sorular geliyor: Müşteri, ultra lüks bir otelin plajında dört tane 1.5 porsiyonluk döner sipariş ederken menüye hiç mi bakmamış? Peki, geceliği binlerce Euro olan otelde kalan birine, dönere 38 Euro ödemiş olmak dokunmuş mudur?
Oteller açılır mı, turizm canlanır mı diye tedirginlikle beklerken daha sezon başında “Bodrum pahalı” algısı yaratıp tabir yerindeyse kendi bacağımıza sıktık. Yanlış anlaşılmasın, fahiş ve hak etmeyen fiyatları savunmuyorum. Ama her şey, her yerde aynı fiyat olacak diye bir şey de yok.
Tünelin sonundaki ışık yakında mı?
Her şeyi ucuz tutarak, o yurtdışından gelmesini beklediğimiz paralı turisti daha çok bekleyeceğimiz kesin. Çünkü para harcamaya gelen turist belli standartlarda hizmet ister, servis bekler. Bu lüksün, hizmetin ve servisin de elbette bir bedeli vardır. Yıllar öncesinin 50 liralık lahmacun örneği var. O lahmacunu satan Maça Kızı halen açık ve yıllardır da Bodrum’un en iyi iş yapan yerlerinden biri. Hep konuşulan ve Türkiye’nin St. Tropez’si olacak gözüyle baktığımız Bodrum’la alakalı anlaşılamayan bir şeyler olduğu kesin. ‘Izgara Gönen kuzu pirzola’, Kars gravyerli
Bu sezon başında Kaya Demirer’in Bodrum’da iki mekân birden açacağını duyunca epey şaşırdım. Çünkü birkaç konuşma esnasında, Bodrum’da 24 yaşında zor şartlar altında açıp beş yıl çalıştırdığı ilk restoranından sonra bu sayfayı kapattığını söylüyordu sürekli. Üstelik bu yıl öyle kolay bir sezon olmayacağı en başından belliydi. TURYİD Başkanı ve sektörün tecrübeli isimlerinden Kaya’nın 25 yıl sonra bir anda fikrini değiştiren şey acaba neydi? Yoksa tünelin ucundaki ışık, sandığımızdan yakında mıydı?Milas nektarinli ‘yaz bahçe salatası’
Kaya, temmuz başında markası Frankie’yi, Susona Otel içinde Beach Club konseptinde franchise olarak açtı, ayrıca bir de Malva adıyla yeni bir restoran yarattı aynı yerde. Kaya’ya göre Bodrum’un yeni konsepti bu. Yani sağlam bir otel markası bünyesinde, daha düşük risklerle açılan iyi restoranlar.
“Edition Otel, Peru’dan şef Diego Munez’i getirdi; Caresse Otel bünyesinde Buddha Bar’ı açtı; Maça Kızı yıllardır bunu Aret Şef’le yapıyor. Mandarin Oriental’in gelmesi dünyada ses getirdi. Akfen Loft’a dünya jet-setinin gelmemesi için tek bir neden yok. Artık bir kitle var ki, özel bir şey verdiğin zaman almaya ve yüksek fiyat ödemeye hazır. Bu üst segment oteller sayesinde alım gücü, sosyoekonomik ve kültürel seviyesi yüksek turisti çekebiliyorsun. Uluslararası iyi markaların gelmesi müşteri profilini yukarı çektiği gibi, Bodrum’un sezonunu da uzatabilir.
“Burada olanlarla yurtdışı da ilgileniyor”
Bünyesinde açıldığımız Susona Otel, Hilton grubunun yeni çıkan LXR (luxury-lüks), yani en üst segmentinde ve dünyada açılan dördüncü. Ana teması senin geçen haftaki yazında da yeni lüksün tanımında anlattığın gibi yerellik ve deneyim. Dolayısıyla da gastronomi bunun en önemli parçalarından. Buradaki operasyon yurtdışının dikkatini fazlasıyla çekti ki bu da uluslararası bir arena açabilir bize. Düşünsene Frankie’nin başka ülkelere gidip Hilton’ların Beach Club’larını yönetmesi... Heyecan verici” diyerek anlatıyor durumu Kaya.
Ne dersiniz, Bodrum St. Tropez olur mu? Dünya markaları yatırım yapmaya devam eder, bizim şef ve işletmecilerimiz de dünya standartlarındaki hünerlerini göstermeye devam ederse (ve tabii her şey normale dönerse) niye olmasın?
LÜKS MUTFAK VE AMBİYANSIN LEZZETE KATKISI
Toprağa dönüş ve bunu yaparken çevreye daha az zarar vermek, karbon ayak izini azaltıp yakından tedarik yapmak, mevsiminde yerel ürün kullanmak. Son zamanların bu bohem lüks mutfak anlayışına en iyi örneklerden biri Malva. Ürünlerini Bodrum Yarımadası ve Gökova Körfezi’ndeki küçük işletmeler ve işin ustalarından alıyorlar. Bir gece fırında pişirip yörenin lokum diye adlandırılan kesme eriştesiyle servis ettikleri kuzu porchetta bana göre menünün yıldızı. Meşe kömüründe kaburga altı, kimsenin yüzüne bakmadığı, istilacı ve göçmen aslanbalığıyla yaptıkları çeviçe, közde pişirdikleri Bargilya karidesi diğer dikkat çekenler. Eti çok lezzetli olan aslanbalığına talep yaratılması, türlerin dengesine katkısı açısından da önemli.
Bu yazın en merak edilen yerlerinden biri Bodrum Loft’un içinde açılan Elia. Mürver’in kardeşi olarak aynı mutfak yapısıyla açılan Elia’nın başında da şef Yılmaz Öztürk var. Yılmaz’ı mesleğe ilk başladığı günlerden beri tanır ve restoranlarına gözüm kapalı giderim. Çünkü her daim bilirim ki orada özel bir şeyler oluyordur. Elia da beni şaşırtmadı. Mürver’de de servis edilen közde ahtapot ve dana kuyrukla yapılan mantı yorumu burada ufak dokunuşlarla farklılaştırılarak sunuluyor. Lagos yanında peynir dolgulu kabak çiçeği, nefis bir domates sosla veriliyor. Tüm bunları zeytin ağaçları altındaki hoş ambiyansta yiyince, ortamın lezzet algısındaki önemini bir kez daha anlıyor insan.
Paylaş