Paylaş
Yapay zekâ destekli kişiselleştirilmiş öğrenme sistemlerinden otomatikleştirilmiş idari süreçlere kadar geniş bir fırsat yelpazesi mevcuttur. Ancak bu ilerleme, özellikle adil erişimi sağlama, veri gizliliğini koruma ve eğitimin merkezinde yer alan insan odaklı değerleri sürdürme açısından kritik etik soruları da gündeme getiriyor. İstanbul Üniversitesi’nin 2023 tarihli bir çalışması, Türkiye’nin eğitim sistemine yapay zekâ entegrasyonuna olan ilgisinin arttığını ortaya koyarken, bu teknolojinin etik sonuçlarını yönetme konusunda olası zorluklara da dikkat çekiyor. Yapay zekânın daha yaygın hale gelmesiyle birlikte, Türkiye, yalnızca yapay zekânın faydalarından yararlanmakla kalmayıp, aynı zamanda bunu sorumlu bir şekilde yapacak bir eğitim çerçevesi oluşturma göreviyle karşı karşıyadır. Yapay zekânın Türk eğitimini nasıl dönüştürdüğünü, ortaya çıkardığı etik ikilemleri ve Türkiye’nin yenilik ve etik bütünlük arasında nasıl bir denge sağlayabileceğini inceleyelim.
TÜRK EĞİTİMİNDE YAPAY ZEKÂNIN POTANSİYELİ
Yapay zekâ, eğitim sistemi içinde kişiselleştirilmiş öğrenme platformlarından öğretmenlerin geri kalan öğrencilere yetişmesini sağlamak için risk altındaki öğrencileri tanımlamalarına yardımcı olan öngörücü analizlere kadar geniş bir uygulama yelpazesi sunmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 raporuna göre, yapay zekâ destekli araçlar, öğretmenlerin eğitim içeriğini bireysel öğrencilerin ihtiyaçlarına göre uyarlamalarına yardımcı olmada umut verici sonuçlar göstermiştir; bu da daha kapsayıcı ve uyarlanabilir bir öğrenme ortamına olanak tanımaktadır. Örneğin, yapay zekâ algoritmaları, bir öğrencinin güçlü ve zayıf yönlerini gerçek zamanlı olarak değerlendirerek bilgi eksikliklerini kapatmak için hedeflenmiş kaynaklar ve egzersizler sağlayabilir. Bu yaklaşım, özellikle yetenek seviyelerinin önemli ölçüde farklılık gösterdiği matematik ve dil öğrenimi gibi derslerde yararlı olmuştur. Yapay zekâ, sınıfın ötesinde de idari işlevlerde dönüştürücü bir potansiyel sunmaktadır. Chatbotlar ve otomatik sistemler, öğrenci sorularını yanıtlama ve başvuru süreçlerini yönetme gibi rutin görevleri basitleştirmek için kullanılmakta, böylece eğitimcilerin daha anlamlı etkileşimlere odaklanmaları için zaman yaratmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde bazı yapay zekâ projelerini pilot olarak uygulamış olup, bu uygulamaları ülke geneline yaymayı hedeflemektedir. Yapay zekânın özel eğitimde kullanımı da umut vaat ediyor. Yapay zekâ destekli araçlar, engelli öğrenciler için özel öğrenme programları geliştirmek, içeriği onların özel ihtiyaçlarına göre uyarlamak ve daha adil bir eğitim deneyimi yaratmak için kullanılabilir. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Dr. Ayşe Demir, “Yapay zekâ, geleneksel eğitim ortamlarında sıklıkla ortaya çıkan boşlukların kapatılmasına önemli bir destek sağlayabilir, özellikle çeşitli öğrenme gereksinimlerine sahip öğrenciler için. Bu teknoloji eğitimi gerçekten kapsayıcı hale getirme gücüne sahip, ancak bu dikkatli bir planlama ve gözetimle uygulanırsa mümkündür” diyor.
ETİK ZORLUKLAR: VERİ GİZLİLİĞİ VE GÖZETİM
Yapay zekânın Türkiye’nin eğitim sistemine entegrasyonu umut verici olsa da veri gizliliği konusunda ciddi etik zorluklar da sunmaktadır. Yapay zekâ sistemleri, etkili bir şekilde çalışmak için genellikle öğrencilerin akademik kayıtları, davranışsal modeller ve hatta sosyo-ekonomik geçmiş gibi kişisel bilgileri gerektiren büyük hacimli verilere ihtiyaç duyar. Bu da veri güvenliği, rıza ve kişisel bilgilerin potansiyel kötüye kullanımıyla ilgili endişeleri artırmaktadır. 2023 yılında, Türk Kişisel Verileri Koruma Kurumu (KVKK), eğitim ortamlarında veri şeffaflığı ve minimum veri kullanımı gerekliliğini vurgulayan kılavuzlar yayımladı. Ancak İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından yapılan bir ankette, ebeveynlerin neredeyse yüzde 60’ının çocukları hakkında toplanan verilerin boyutundan rahatsız olduğu görüldü. Veri gizliliği uzmanı Profesör Cem Tuncer, “Ebeveynler ve öğrenciler, verilerinin nasıl kullanıldığını bilme ve isterlerse bu kullanımdan vazgeçme hakkına sahip olmalıdır” diyor. Tuncer, yapay zekâ destekli eğitim araçlarına güven oluşturmak için net bir iletişim ve sağlam veri koruma önlemlerinin gerekliliğini vurguluyor. Bir diğer endişe, özellikle okullarda yapay zekânın gözetim sağlamasıdır. Bazı okulların, devamsızlık ve güvenliği izlemek için yüz tanıma teknolojisini kullanmayı düşünmesiyle, öğrenci gizliliği ve gözetimin normalleşmesi hakkında sorular ortaya çıkmaktadır. Bu teknolojiler sorumlu bir şekilde ele alınmazsa, öğrencilerin sürekli olarak izlendikleri bir ortam yaratma riski taşır, bu da onların psikolojik refahını ve kişisel özerklik duygusunu etkileyebilir.
YAPAY ZEKÂ ALGORİTMALARINDA ÖN YARGI: EŞİTSİZLİĞİ GÜÇLENDİRME RİSKİ
Yapay zekâ algoritmaları, yalnızca eğitildikleri veriler kadar tarafsızdır ve ön yargılı algoritmalar, eğitimde mevcut eşitsizlikleri farkında olmadan güçlendirebilir. Türkiye gibi sosyoekonomik, kültürel ve bölgesel farklılıkların eğitim erişimi ve kalitesini etkilediği çeşitli bir ülkede, yapay zekânın bu eşitsizlikleri daha da pekiştirme potansiyeli acil bir endişe kaynağıdır. Örneğin, başvuru veya değerlendirme süreçlerinde kullanılan yapay zekâ sistemleri, şehirli, varlıklı öğrenci popülasyonlarını yansıtan verilere dayalı olarak eğitildiyse, kırsal veya dezavantajlı kesimlerden gelen öğrenciler için etkili bir şekilde çalışmayabilir. Sabancı Üniversitesi tarafından 2023 yılında yapılan bir çalışma, öğrenci değerlendirmelerinde kullanılan yapay zekâ sistemlerindeki algoritmik ön yargıların, belirli öğrenci grupları için haksız avantajlar veya dezavantajlar yaratabileceğini ortaya koymuştur. Çalışmayı yöneten Profesör Elif Arslan, “Yapay zekâ araçları dikkatle kalibre edilmezse, başarı farkını kapatmaktan ziyade genişletebilirler. Hükümet, bu algoritmaların Türkiye’nin öğrenci popülasyonunun çeşitliliğini yansıtmasını sağlamak için test edilmesine ve rafine edilmesine yatırım yapmalıdır” uyarısında bulunuyor. Bu zorlukları ele almak için çaba gösterilmektedir; Milli Eğitim Bakanlığı, Türk toplumunun geniş yelpazesini daha iyi yansıtan çeşitli veri kümeleri oluşturmaya çalışmaktadır. Ancak, bu sürekli izleme, geri bildirim ve rafine edilme gerektiren zorlu bir görev olmaya devam etmektedir.
EĞİTİMDE İNSAN UNSURU VE YAPAY ZEKÂ: BİR DENGE SAĞLAMAK
Eğitim her zaman öğrenciler ve öğretmenler arasındaki ilişkilere dayalı olarak derin bir insan faaliyeti olmuştur. Yapay zekâ öğrenmeyi destekleyebilir ve süreçleri basitleştirebilir, ancak insan etkileşiminin yerine geçmemelidir. Öğretmenler, duygusal destek sağlama, yaratıcılığı teşvik etme ve eleştirel düşünmeyi özendirme gibi yapay zekâ sistemlerinin taklit edemeyeceği temel bir rol oynamaktadır. 2023 yılında Türk Eğitim Derneği tarafından yapılan bir ankette, öğretmenlerin yüzde 70’inden fazlası yapay zekânın tamamlayıcı bir araç olarak kullanılmasını, geleneksel öğretim yöntemlerinin yerine geçmemesi gerektiğini düşündüklerini ifade etmiştir. Öğretmenler, yapay zekâya aşırı bağımlılığın anlamlı öğrenci-öğretmen etkileşimleri için fırsatları azaltabileceği ve ekip çalışması ve empati gibi bütüncül eğitim için hayati öneme sahip yumuşak becerilerin gelişimini sınırlayabileceği endişesini dile getirmiştir. “Yapay zekâ inanılmaz bir kaynak olabilir, ancak öğrenmenin ilişkiye dayalı yönlerini aşındırmamasına dikkat etmeliyiz” diyor eğitim alanında.
Günün Sözü: “Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri ulusumuzun geleceğini yoğuran bilim ordusudur.” (Mustafa Kemal Atatürk)
EĞİTİMDEN, BİLİMDEN, BAŞÖĞRETMENİN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.
Paylaş