Ben mi deliyim, dünyanın geri kalanı mı?

Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü’sünün -ki şahane bir başucu kitabıdır- 20. Yüzyıl’ın Delileri Artık Özgür Değiller başlıklı bölümünde der ki: ‘Gerçeğe, benzersiz bir bakış açısından bakmak, deliliğin doruk noktasını oluşturur.

Gerçi, Shakespeare’in dediği gibi, deliliğin bir yöntemi olabilir belki, ama her delinin yöntemi bambaşkadır. Anarşistler bile ortaklaşa kabul edilmiş kara bir bayrağın çevresinde toplanırlar. Oysa, deliler için hiç de öyle değildir. Her biri kendi havasını çalar; istediği zaman değiştirir bu havayı ve yine de kendine özgü delilik yolunu izlemeye devam eder.’

Athena’nın, grupla aynı adı taşıyan altıncı albümünden, Çatalyürek’in ardından klip çekilen ikinci şarkı olan Kime Ne’sini her gördüğümde aynı şey geliyor aklıma... Soytarı makyajlı, punk tarzı giyimli, hare-yogi kılıklı, sokak ayyaşı görünümlü, farklı farklı hallerde koşup duran Gökhan’a bakıyorum ve aynı şeyi düşünüyorum. Esasında sadece o klibi izlerken değil, çok ama çok sık, hatta ha bire, hatta hep ama hep aynı şeyi düşünüyorum: Ben mi deliyim, dünyanın geri kalanı mı?..

İstiklal Caddesi’nin yaya trafiğini düzenleyen bir adam vardı. Meydanda durur ve Tünel tarafına doğru bağırırdı: ‘Gidişler sağdan, gelişler soldan!’ Bildiğiniz, mahallenin delisi... Onun yaptığını caddede, üniformalarıyla yapan adamların o iş için maaş alıyor olmasını bir yana bırakın, zırt fırt birbirine bindiren yurdum insanının kendisine kulak vermesinde de sonsuz fayda olduğunu düşünürdüm. Ve hazır kafayı sıyırmış, cezai ehliyetten yırtmış, bir yerlerde çok daha zevkli işlere yayılması mümkünken insanları nizama sokmaya çalıştığı için ‘fazla’ akıllı bir deli olduğunu... Ya da işte, ne bileyim; aptal...

‘Yasaklanmış dört bir yanımız / Yol vermiyor kör duvarlar / Kalmadı anlamımız...’ Böyle diyor şarkıda Athena.

Tanıtım bültenine göre, Devrim Yalçın’ın yönettiği ve 16 mm. çekilen klipte, görüntülerde boyutsal değişim ve minimallikle, insanın kendini ifade edebilme háli, çeşitliliği ve sonsuzluğu gösterilmeye çalışılmış.

Önyargılar yüzünden hayatını yaşayamayan insanların, farkına varmadan kendini ifade etme şeklini seçme özgürlüğünün ellerinden alınışı sergileniyormuş.

Ve seçimlerine saygı duyulmadan yargılanıp dışlanan insanlar, klip süresince Gökhan Özoğuz’un tiplemeleriyle anlatılıyormuş.

Ata Stüdyoları’nda çekilen klipte, diğer grup elemanlarını da performans esnasında izliyoruz, ki bildiğiniz gibi o grup elemanlarından biri, Kurban’ın dağılmasıyla Athena’ya katılan davulcu Burak Gürpınar...

Klip böyleyken böyle... De... Benim aklımda yine o hiç aklımdan çıkmayan soru var: Ben mi deliyim, ben deli miyim?..

Nerdeee... Sanırım o mertebeye ulaşamayacak derecede ödlek, sıradan biriyim... Bireysel açıdan yani... Yoksa, elbette kolektif deliliğin basit bir dişlisiyim.

Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü’de, bireysel deliliği, kolektif deliliğe yeğ tutar.

‘‘Deli sözcüğünü hafife almamalı; bu ayrıcalık pek az insana verilebilir, çünkü beraberinde çok büyük acılar getiren bir ayrıcalıktır bu. Deli öylesine yalnızdır ki tuttuğu yolda, dünya ve evrenle duygu birliği içinde olsa bile, övgü ve cezanın da ötesindedir o.’

Neyse işte... Şu yazıyı acilen postalamam lázım. Gazeteden aramaları an meselesi... İş var, güç var... Ödül var, ceza var... Bilirsiniz işte, kolektif mevzular...
Yazarın Tüm Yazıları