Bu ülkede yaşamak zor ama ölmek, işte o tam bir zulüm...
Görüyoruz işte, Barış Manço’nun ardından Cem Karaca’nın ruhunun da en yakınları tarafından nasıl iğdiş edildiğini.
O tatil sitesi benim, bu piyano da benim, devlet Barış’ın mallarıyla müze kursun, halılarımızı geri versin, hatta bizi vergiden muaf tutsun...
‘Yaz dostum, güzel sevmeyene adam denir mi? / Yaz dostum, selam almayana yiğit denir mi? / Yaz dostum, altı üstü beş metrelik bez için / Yaz dostum, boşa geçmiş ömre yaşam denir mi? / Yaz dostum, yoksul görsen besle kaymak bal ile / Yaz dostum, garipleri giydir ipek şal ile / Yaz dostum, öksüz görsen sar kanadın kolunu / Yaz dostum, kimse göçmez bu dünyadan mal ile / Yaz dostum Barış söyler, kendi bir ders alır mı? / Yaz dostum su üstüne yazı yazsan kalır mı? / Yaz dostum bir dünya ki haklı haksız karışmış / Yaz dostum boşa koysan dolmaz, dolusu alır mı? / Yaz tahtaya bir daha, tut defteri kitabı / Sarı çizmeli Mehmet Ağa bir gün öder hesabı.’
Hakikaten de bu dünyadan kimse mal ile göçmüyor.
Bu sözleri yazmış adam, terk-i álem eylemiş, cevap hakkı, şusu busu yok. Ölünün arkasından konuşulmaz, dolayısıyla Barış Manço için söylenebilecek bir şey de yok.
Ancak şurası kesin ki eşi Lale Manço’nun mal peşindeki maceraları, Arsen Lüpen tefrikalarına rahmet okutuyor. Üstelik Arsen’in en azından şahane esprili bir tadı var. Lale Manço’nun çevirdiği geyik ise, yavan geven gevişi getirilen bir keçi boynuzunu andırıyor.
Daha önce de dediğimiz gibi, bu ülke böyle kardeşim; yaşasan bir dert, ölsen ayrı dert....
Buradan geliyoruz, vokal ve gitarda Deniz Yılmaz, davulda Burak Gürpınar, bas ve geri vokalde Kerem Tüzün, gitarda Özgür Kankaynar’dan oluşan Kurban’ın -mükerrer seferler huzura gelen bir şaka gibi- her seferinde olduğu üzre yine Kurban Bayramı döneminde çıkartmış olduğu harikulade albüme: ‘Sert.’
Albümü alanlar almayanlara, olmadı, hakkında çıkmış haberleri okuyanlar okumayanlara anlatsın: ‘Sert (Ters)’ Kurban’a ait sadece üç parça ihtiva eden Lambaya Püf De’den, Namus Belası’na birçok klasiğin Kurban’ca yorumlandığı bir cover albümü.
Barış Manço klasiği Sarı Çizmeli Mehmet Ağa ise bu şapşahane albümden klip çekilen ilk parça. Ben ki cover albümlerinden pek hazÊetmeyen ve son zamanlarda iyice ayyuka çıkan cover patlamasından ikrah getirmiş durumdayım, Kurban’ın önünde, ceketim olsaydı, düğmelerini saygıyla iliklerdim yani...
Hatta ne bileyim, böyle şeylerin saygı göstergesi olduğuna inanmam ama gerekiyorsa karşılarında bacak bacak üstüne atmaz, hatta hürmetin cılkını çıkartmak gerekiyorsa, bünyeyi zorlayabildiğim kadar zorlar, yanlarında sigara bile içmezdim.
Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’nın Kurban yorumu için ne denir bilemiyorum. Daha doğrusu biliyorum da söylemeye korkuyorum. Hani fanatikleri beni topuklarımdan vurdurabilir ama yine de cesaretimi toplayıp söyleyeyim: Bence Kurban, şarkıyı rahmetli sahibinden çok daha iyi yorumluyor.
Çünkü cover icra ederken, önemli olan getirdiğin yorumsa, Kurban, şarkıyı hakikaten yorumluyor. Yanisi, birçok ismin yaptığı gibi, şarkıyı orijinal hálinin motamot kopyası şeklinde icra etmiyor, arslan gibi, kendi sesini katıyor.
Ve bu sayede, senelerdir aynı şekilde dinlene dinlene, kulakta paslı bir tat bırakır olmuş Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, botox’lanmış-detokslanmış bir edayla, taptaze, dinç, genç, aktif, dinamik, heyecanlı bir şekilde huzura geliyor.
Klip de gayet başarılı çekilmiş bir performans çalışması...
Cesedi çiğnene çiğnene bir hál olan, hatırası mundar edilen Barış Manço, yaşasaydı herhalde durumu şükranla karşılar ve şöyle derdi: ‘Aferin çocuklar. Biz kulaksak, siz boynuz olmuş, bizi geçmişsiniz. Belli ki çocukken ıspanak yemeyi ihmal etmemişsiniz...’