22 Mayıs 2008
Kadınların yüz estetiğinde burun ve kırışıklık giderici uygulamalar kadar tercih ettikleri işlemlerin başında "dudak estetiği" geliyor. Ancak estetik için dudak yapısının uygun olması gerekiyor. Dudak yüzün en çok göze çarpan yeri ve hareketli olduğundan, dudak yapısı uygun kişilerde "büyütme" işleminin yapılması kadının güzelliğini de etkiliyor. Kötü bir uygulama, çok güzel bir kadını bakılması zor bir duruma da düşürebiliyor. Dudak M şeklindeki dış çizgisel yapısı ve bir de içindeki kırmızı bölümden oluşuyor. Bazı kişilerde alttaki kımızı dudak hattı kısa olabiliyor. Bazılarında da M çizgisi yeterince oluşmuyor. Her iki durum için de farklı estetik işlemler uygulanıyor. Dudaktaki kırmızı çizgiyi belirlemek için iç kısmını belirgin bir şekilde doldurmak lazım. Bunu yaparken dudak burun mesafesine dikkat edilmesi önem taşıyor. Burun ve dudak arasındaki mesafenin uzun olması nedeniyle, yapılacak herhangi bir estetik girişimde aradaki mesafeyi artırıcı işlemlerden uzak durmak gerekiyor. Bu mesafeyi kısaltan açık cerrahi işlemler dışardan kesilerek yapılabilir. Bunlar bazı izleri de beraberinde getirir.
Dudak estetiğinde en çok uyguladığımız yöntemleri şöyle sıralayabiliriz:
DUDAK ÇİZGİSİNİ DOLDURUYORUZ: Jel kıvamında, kolay uygulanabilen, 4-6 ay kadar kalıcılığı olan, zararı olmayan, hemen etkisi görülen, güvenli ilaçlar. Muayenehane ortamında uygulanabiliyor. Özellikle de dudak çizgisini belirginleştirmek için kullanıyoruz. Dudağın içine de yapılabiliyor. Ancak buradan emilimi çabuk olduğundan etkisi kısa oluyor. O yüzden hastaları iyi bilgilendirmek önemli.
SENTETİK MALZEME DAHA KALICI: Sentetik enjeksiyon materyalleri dediğimiz silikon ya da ona benzeyen sentetik orijinli, daha yoğun kıvamlı malzemeler, 4-10 yıl arasında kalıcı olabiliyor. Dudağın kalınlığında hafif bir azalma oluyor. Sentetik materyaller her zaman riskler içerir. Vücut bu sentetik materyalleri tutmak için fazla doku biriktirdiği için, kontrol dışı büyümeler ortaya çıkabiliyor. Dudak şişmiş gibi oluyor. Transeksüellerde olan kocaman dudaklar buna örnek gösterilebilir. Kötü silikon uygulamalarının geri dönüşü çok zordur. Çok detaylı ameliyatlarla dokunun içini kesip partikülleri ayıklayarak yapıyoruz. Olabildiği kadar sentetik materyallerden kalıcılığı uzun da olsa, daha az riskli, daha rahat enjekte edilen, daha az problemli malzemeleri tercih ediyoruz.
YUMUŞAK KIVAMLI BANTLAR: Çok yumuşak kıvamlı sentetik materyaller var. Bunlar enjeksiyon şeklinde değil, bant şeklinde yerleştiriliyor. Sentetik olması dezavantaj olsa da, uygulama yapıldıktan sonra geri alınması kolay işlemler. Lokal anestezi ile dudağın iki tarafından girilerek yerleştiriliyor.
CERRAHİ DOLGU İŞLEMLERİ: En sağlıklı ve çok sık kullandığımız, en önde yapılmasını tavsiye ettiğimiz Yağ enjeksiyonları ve doku kokteylleri ile de dudak estetiği mümkün. Ameliyat sırasında çıkan dokular ya da karından ameliyat sırasında alınan yağ dokuları ile enjeksiyon yapılıyor. İstenilen dolgunluk sağlanabiliyor. Bu enjeksiyonları, belirli miktarlarda birkaç kez yaparak kalıcılığını artırabiliriz. Genellikle vücuttan aldığımız yağ dokusunu altı ay saklıyoruz, birkaç kez daha enjeksiyon yapma şansımız var. Tek dezavantajı hafif de olsa bir ameliyat olarak planlanması.
MESAFE KISALTAN ESTETİK: Dudak ve burun mesafesi çok uzunsa, dudağın bu mesafesini kısaltmak için dudak kenarından bir kesi yapılarak mesafe kısaltılıyor. Dudağın üst kısmında iz oluşabilir ve rahatsızlık verebilir. Bu hastalarda dolgu yaptığınız zaman ördek dudağı gibi öne doğru gidebilir! Bu yöntemlerin olası dezavantajlarını hastalara önceden açıklayıp öyle uygulamak gerekiyor.
LOKAL ANESTEZİ İLE DUDAK BÜYÜTME: Dudak içinden ve dudak kaslarıyla oynayarak yapılan öne doğru büyütücü işlemleri lokal anestezi ile uygulayabiliyoruz. Ancak burada da dudak yapısını göz önünde bulundurarak hareket etmek, yüz güzelliğini bozmamak gerekiyor.
İNCE ÇİZGİLERE BOTOKS: Yaşla oluşan ince kırışıklıklarda, çok fazla dudak mimiğini kullanan, sigara içenlerde, kuru ciltlilerde, dudak yapısı ince olanlarda, üst çenesi ve diş yapısı geride olanlarda, yapılan yanlış diş tedavileri sonucunda üst dudağın altının boşalmasıyla üst ve alt dudakta boyuna ince çizgilenmeler olabilir. Bu çizgilenmeleri tedavi ederken, botoks enjeksiyonları yararlı olabilir. Dolgu materyalleri kullanılabilir. Dudağın kendisini de doldurabiliriz, oluşan zayıflığı destekleyici tedavi de yapabiliriz. Daha da derin oluşmuş çizgiler varsa bunlara zımpara, dermabrazyon, lazabrazyon uygulayabiliriz. Dermabrazyon (derinin üst tabakasının kazınarak alınması), bu hastalar için çok gerekli olabilir. Diş ve çene problemine yönelik tedavilerle de dolgunluğu sağlayıcı tedaviler olabilir.
Aşırı terleme hastalığı
aileden geliyor
Aşırı terleme günümüzde kişileri sosyal yaşamlarında çok zor durumda bırakan ancak nedeni tam olarak bilinemeyen bir hastalık. Elde oluşan terleme nedeniyle kişiler tokalaşmaktan kaçınır hale gelirken, objeleri tutmada ve kaldırmada sorunlar yaşayabiliyor. Aşırı terlemeye şu hastalıklar sebep olabilir:
Hipertiroidizm (Tiroid bezinin fazla çalışması)
Obezite (Aşırı şişmanlık)
Anksiyete bozuklukları (Psikolojik rahatsızlıklar)
Menopoz ile birlikte oluşan hormonal değişiklikler
Feokromositoma adı verilen ve nadir görülen bir hastalık
Aşırı terlemeye neden olan ter bezleri en sık avuçiçi, koltukaltı ve ayak tabanında bulunuyor. Bu nedenle en çok bu bölgeler terliyor. Aşırı terleme tesbit edilen kişilerin, yüzde 12-56’sının ailesinde de bu hastalık görülüyor.
Tedavi yöntemleri
İlaç: Alüminyum klorid içeren topikal kremler, sistemik antikolinerjik ilaçlar kullanılabiliyor. Özellikle sistemik antikolinerjik ilaçlar ağızda kuruluk, üriner retansiyon (ani olarak işeyememe ve işeme olsa bile mesanede önemli miktarda idrar kalması) ve görme bulanıklığı gibi yan etkileri nedeniyle kullanımı sınırlıdır.
İontoforez: Bu yöntemle elektrik akımı verilerek ter bezlerinin aşırı miktarda ter üretmesi önlenmeye çalışılır. İontoforez haftada 3-6 seans uygulanır ve başarısı sınırlıdır.
Torakal Sempatektomi: Bu yöntem çeşitli şekillerde uygulanmakla birlikte en sık "Videotorakoskopik" girişim şekli tercih edilir. Burada, hasta yan yatırılır ve tekrar çevrilir ya da yarı oturur pozisyonda ameliyat edilir. Göğüs kafesine önce kamera sistemi sokularak göğüs içindeki yapılar belirlenir. Daha sonra yüzdeki terleme için 2, ellerdeki terleme için 3 ve koltukaltındaki terleme için 4 no’lu ganglionlar (sinir kümeleri) çıkarılır. Operasyon bittikten sonra göğüs içine tercihe göre göğüs tüpü yerleştirilebilir. Ameliyatın sonunda, olguların yüzde 90-95’inde semptomlar ortadan kalkar ve hayat kalitesi yine aynı oranlarda iyileşir.
International Hospital Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Murat Kara
Yazının Devamını Oku 15 Mayıs 2008
Kulak kepçesinin kafayla açısının normalin üzerinde bir genişlikte bulunması, çocukların ’kepçe kulak’lı olarak nitelendirilmesine neden oluyor. Çocukluktan ergenlik çağına kadar okulda ve sosyal ortamlarda alay konusu edilen bu durumu, ameliyatla düzeltebiliyoruz. Kepçe kulak ameliyatı sözkonusu olduğunda gençler bir an önce bu sorundan kurtulmak istiyor. Aradan zaman geçmesiyle düzelecek sorunların bile hemen çözülmesini bekliyorlar. Bu nedenle gençlere bu konuda olabildiğince temkinli yaklaşmaya özen gösteriyoruz. Çünkü tüm tedavilerin en uygun zamanda yapılması gerekiyor. Ameliyatı yaparken en önemli öncelikler kişinin yaşı, yapısı, işi ve okulu, sosyal ortamıyla çok ilgilidir.
GENCİN ÖZGÜVENİ TAM OLMALI
Gençlerin özgüvenlerinin bu konuda iyice yerleşmesi gerekiyor. Ergenlik sonrasında gençler ruhsal anlamda daha çok gelgitler yaşıyor. Ameliyat kararı vermeden önce bunları da göz önünde bulunduruyoruz. Kulakla ilgili ameliyatlar, kulak 5-6 yaşına kadar gelişimini tamamladığı için çocukluk çağında da yapılabiliyor. Ancak bu ameliyatlarda tek kriter, organın gelişimini tamamlaması değil. Genç yeni bir hayata başlıyorsa, örneğin o yıl üniversiteye gidecekse ya da yeni bir okula başlayacaksa, hiç bilmediği bir sosyal çevreye girmeden önce estetik ameliyat yaptırıp sorunundan kurtulmak isteyebiliyor. Bu da ameliyat kararını etkiler. Gençlerin ve çocukların birbirine karşı davranışları çok acımasız olabilir, gencin yeni bir okula başlayıp yaşıtlarının alaylarıyla karşılaşması bu ameliyatı erken yapmaya neden olabilir.
AMELİYAT NASIL YAPILIYOR
Kafa yapısı ile kulağın belli bir açısı vardır, bu açı genişse kepçe kulak denir. Kepçelik oluşurken bazen değişik oluşumlar da olur. Kulağın açısı değişmiştir ve kıkırdak yapısı da büyüktür. Bu açılanmanın düzeltilmesi, fazla gelişmiş kıkırdak yapının alınması, mevcut kıkırdak ve kulak yapısının zarıyla, derisiyle birlikte normal açıda görülebilen bir seviyeye getirilmesi gerekir.
Ameliyat kulak arkasından yapılıyor. Kıkırdak zarı ortaya çıkarılıyor, kıkırdak şekillendiriliyor eksik varsa tamamlanıyor, fazlası alınıyor. Kulak kıkırdağının üzerindeki kıkırdak zarını şekilledirici bir biçimde tesbit ediliyor, fazla deri çıkarılıyor. Bazen bu ameliyatlar ağrılı olabiliyor. Bir iki gün ağrı kesici kullanması gerekebiliyor. Islak pamuklarla yeni şekil verilmiş kulak yapısı destekleniyor, 5-7 gün arasında sabitlenip bandajla tutuluyor. Ameliyat bölgesinin birkaç gün yıkanması sözkonusu değil. Zaman içinde doğal görünümüne kavuşuyor.
Aşırı stresten yiyenlere
işe yarayacak öneriler
Aşırı yemek yeme ve şişmanlamanın temelinde sıkıntı, özgüven eksikliği, değersizlik duyguları yatıyor. İnsanlar gergin, sinirli, mutsuz anlarında içlerindeki duygusal açlığı mide açlığıyla karşılamaya çalışıyor. Stres altındayken kişi en çok yağlı, şekerli, unlu gıdalara yöneliyor. Aslında tüm bu gıdalar kişinin kaygılı ve stresli durumuyla baş etmesinde beden için gerekli olan B vitamininin eksikliğine yol açıyor.
Stresle ilgili yeme
sorunlarıyla baş etmek için
- Beklemeye çalışın, yemek yeme arzunuz azalacak, dikkatiniz farklı yönlere dağılacaktır.
- Düzenli yemek yeyin, çok aç kalmayın. Oturarak yemek yerseniz kontrolü kaybetmezsiniz.
- Atıştırma alışkanlığınız varsa, o saatler meşgul olacağınız bir şeyler bulun ve yemekten sakının.
- Öğün atlamayın, az ve sık beslenin.
- Şekerli, unlu, yağlı gıdalardan kaçının.
- Uykunuzun düzenli olmasına özen gösterin. Uykunun düzensiz olması da şişmanlamaya yol açar.
- Egzersiz dogal bir stres atma yöntemidir, hareket etmeye özen gösterin.
- Benliğinizle iletişime girin; sizi yeme davranışına iten olumsuz duygularınızın nedenlerini araştırın.
- Eğer hálá baş edemiyorsanız, mutlaka bir psikolog-diyetisyen işbirlikli tedaviye başvurun.
Acıbadem Bağdat Caddesi
Tıp Merkezi Psikolog
Dr. Ayşegül Topçu Aydın
Lazer beyaz tüyleri
yok etmiyor
Kadınlar koltuk altı, bacak, bikini bölgesi, bıyık, çene, ayak parmakları ve ayağın üst bölgesindeki tüylerden; erkekler ise daha çok sırt, ense, göğüs ve yüzlerindeki tüylerden şikayet ederek lazer epilasyon yaptırıyor. Lazer sadece siyah ve kalın tüyler üzerinde etkili olabilirken, beyazlayan tüyleri yok edemiyor.
Lazer epilasyon hakkında
az ve yanlış bilinenler:
n Lazer epilasyon en az altı seans uygulanıyor, her seans sonrasında bir kontrol seansı yapılarak tüylerin tamamen yok edilmesi hedefleniyor.
n Günümüzdeki lazer teknolojileri, açık renk ve ince tüyler üzerinde etkili olamıyor.
n Tek bir seans uygulamasında tüylerde yüzde 15-20 azalma oluyor.
n Güneşlenip çok koyu bir tene sahip olan kişilerde lazer uygulaması yapılması doğru değil. Çünkü lazer sonrasında ciltte lekelenmeler alıyor.
n Lazer uygulamasının ten açıldıktan sonra yapılması gerekiyor. Ekim-mayıs arası dönemde koyu renkteki tüyler dökülüyor, ince olanlar az da olsa çıkıyor. Koyu renkteki tüylerin az da olsa çıkma ihtimaline karşı yılda bir ya da iki defa tekrar atış yapılması gerekiyor.
n Yüz ve çene tüylenmelerinde lazer çok iyi sonuç veriyor. İsteyenlerin bikini bölgelerine de uygulanıyor. Kol ve yüzdeki ince tüylerde ise lazer etkisiz oluyor.
n Lazerden önce mutlaka lokal anestezi amacıyla krem sürülüp yaklaşık 45 dakika bekleniyor. Seans araları zamanla açılıyor.
International Hospital
Etiler Tıp Merkezi’nden
Dr. Emine Aksoy
Yazının Devamını Oku 8 Mayıs 2008
Kadınlarda memenin büyüklüğü, birbiriyle orantılı olup olmaması, iki memenin ayrıklığı, çok küçük ya da çok büyük olması özgüveni de önemli ölçüde etkiliyor. Günümüzde meme estetiği alanında en sık yaptığımız ameliyatlardan bir tanesi de büyük memelerin küçültülmesi ameliyatıdır.
Çünkü estetik açıdan kadını tatmin eden bir meme, kadının günlük yaşamdaki hareketlerini, tavrını, konuşmasını, sosyal ilişkilerini ve kıyafet seçimini bile etkileyebiliyor. Büyük ve sarkmış memeye sahip kadınlar, yaşları genç bile olsa, dış görüntülerinden utandıkları için çok daha ileri yaşlarda giyebilecekleri bol ve koyu renkleri giysiler seçmek zorunda kalıyor.
Memelerin aşırı büyümesinin belli başlı nedenleri arasında şunlar yer alıyor:
n Hamilelik sonrası memelerin büyümesi
n Emzirme sonucunda memelerin büyümesi ve sarkması
n Aşırı kilo alıp verme sonucunda oluşan büyüme
n Hormonal aktivitenin fazla olduğu nedenler
n Genetik yapısal faktörler
n İlaçlarla olabilen nedenler
Meme dokusundaki bozulmalar, meme dokusunun büyümesi ve sarkmasıyla kendini gösteriyor. Meme ucu da aşağı düşüyor, bunların sarkmasıyla da deri dokusu genişleyip bollaşıyor. Bu durumda meme dokusunun fazlasının alınıp, kalan meme dokusunun toparlanıp göğüs kasının ön kısmına asılmasını içeren bir ameliyat yapılıyor. Meme ucu aşağı yukarı kaydırılıyor ve olması gerektiği yere taşınarak sabitleniyor. Bollaşan deri dokusunun fazlasını kestiğimiz için bu dokunun kesilip atılmasıyla bir iz oluşuyor. Eskiden her vakada T şeklinde bir iz oluyordu. Günümüzde sıkça kullandığımız bir başka teknik sayesinde, belli seviyeye kadar sadece meme ucundan aşağı doğru uzanan tek bir çizgi ile mümkün olduğu kadar az iz oluşturarak bu ameliyatları yapmaya çalışıyoruz.
SIFIR İZLE AMELİYAT OLMUYOR
Bu ameliyat yöntemleri meme büyüklüğünün yeterli olduğu ve sadece düşüklük olan hastalar için geçerli. Hem düşüklük oluşup hem memenin küçük olduğu hallerde büyütme ameliyatı ile birlikte, meme arkasına destek protezi konulup meme bir parça da büyütülebiliyor. Büyütme ve toparlama ameliyatı birlikte yapılmış oluyor. Düşüklüğün çok az olduğu kişilerde ise, meme altında hiç iz oluşturulmadan sadece meme ucundan şekillendirme yapılıyor. Bu kişinin deri yapısı, yaşı, oluşmuş deformitenin derecesine göre ayarlanıyor.
Hiç iz olmadan ameliyat yapılması günümüzde mümkün değil. Hasta ameliyat olmaya karar verdiğinde bu izlerin nasıl olabileceğini doktoruyla tartışmalı ve yeterli bilgiye sahip olmalıdır. Ameliyat sonrası izlerin daha iyi bir gelişim gösterebilmesi için birtakım ilaç ve önlemler gerekebilir. Bütün geliştirilmeye çalışılan yeni yöntemlerin ana amacı en az iz ve en az risk ile maksimum sonuç almaya yöneliktir.
AÇIK TENLİLERDE İZLER DAHA ÇABUK İYİLEŞİYOR
Meme derisinde sık kilo alıp vermeyle birlikte oluşan fazla deri küçültme sırasında kesilip atılıyor. Bunun dışında kalan yerleri gerginleştirdiğimiz için de meme derisindeki çatlaklar daha az belirgin oluyor. Meme dokusunun çok büyük olması halinde yapılan küçültme ameliyatı sırasında, meme dokusundaki sarkmayı da düzeltecek yöntemler kullanıyoruz. Çünkü kadınlar büyük bir memenin varlığından kurtulup daha küçük bir meme isterken, aynı zamanda daha kalkık görünümde, daha güzel görünen bir meme de istiyor.
Meme ameliyatlarından sonra izlerin iyileşmesi kişilere göre değişiyor. Bazı kişilerde 3-6 hafta içinde iyileşme oluyor, bazılarında ise bir - iki yıl sürüyor. İz yapısını oluşturan en önemli faktörler, kişinin kendi deri yapısından kaynaklanıyor. Derinin rengi, gerginlik derecesi, yara iyileşmesinin hızı da bunu etkiliyor. Koyu tenlilerde izlerin gelişimi daha olumsuz olabilmekte, çok daha yakın takip edilerek zamanında bazı ilaç ve müdahaleler gerektirebiliyor. Ama açık tenlilerde izler daha kolay bir gelişimle takip edilir. İz açısından çoğu kez daha şanslıdırlar.
Ameliyattan sonra hastalara bir süre özel korse takmaları ve sporcu sutyeni kullanmalarını öneriyoruz. Ağır kaldırmalarını istemiyoruz. Ayrıca sigara içmemeleri, aspirin kullanmamaları gerekiyor. Kol hareketi içerdeki göğüs kasını hareket ettirdiğinden, hastanın kolunu çok kaldırmamasını tercih ediyoruz. Yaklaşık 8-10 hafta sırt üstü ya da yan tarafa yatın diye öneride bulunuyoruz.
Ağız yarası, vitamin eksikliğinden oluyor
Ağızda yanakların ve dudakların iç yüzeyinde ortaya çıkan beyaz renkli, delik şeklindeki küçük yaralara "aft" deniliyor. Aftların çıkmasında genetik faktörler, ağız içerisindeki travma, stres, bağışıklık sistemindeki yetmezlikler, ağız sağlığına dikkat etmemek, B12 vitamini ve folik asit eksikliği, inflamatuar barsak hastalıkları ve Behçet hastalığı rol oynuyor. Sık tekrarlayan aftların Behçet hastalığı habercisi olabileceğinden hekime başvurulması gerekiyor.
Aft hakkında bilinmesi gerekenler:
- Aft kişide şiddetli yakınma yaratmıyorsa 7-10 gün içerisinde kendiliğinden geçebiliyor.
- Yara çıktıktan sonra, daha da büyümesini önlemek için asitli içecekler, çok ekşi ve acı yiyeceklerin tüketiminden kaçınmak gerekiyor.
- Tüm toplumda ise yüzde 10-50 oranında görülüyor. Aftın tedavi edildikten sonra yeniden ortaya çıkma riski bulunuyor.
- Tedavisinde ağrı kesici, antiseptik ve iyileşmeyi hızlandıran gargaralar, topikal kortikosteroid içeren ağız içerisine uygulanan kremler tercih ediliyor. Ayrıca tedavide multivitaminler ve bağışıklık sistemini harekete geçiren ilaçlar da kullanılabiliyor. Aftın daha şiddetli görüldüğü olgularda ağız yolu ile uygulanan ilaçlar kullanılabiliyor (kolşisin ve kısa süreli sistemik kortikosteroid tedavisi gibi). Çocuklarda da erişkinlerdekine benzer yöntemler ile tedavi uygulanıyor.
Acıbadem Sağlık Grubu
Dermatoloji Uzmanı
Doç. Dr. Ahu Birol:
Akne sorunu 15-20 yıl sürebiliyor
Akne, deride yağın geçişini sağlayan kanalların tıkanmasıyla oluşan, komedon adı verilen yapıların iltihaplanmasıyla oluşuyor. Ailelerin "ergenlik sivilcesidir" diyerek geçiştirdikleri bu durum, 10-13 yaşlarında başlayıp 15-20 yıl da sürebiliyor. Tedavi edilmediği takdirde, ciltte yoğun ve derin izler kalabiliyor. İş ve sosyal hayatı olumsuz etkileyen aknenin tedavisine ergenlikte başlanması gerekiyor. A vitamini türevi olan "izotretinoin" etken maddeli ilaçla, akne tedavisinde büyük başarı sağlanıyor.
Akneyi çoğaltan nedenler
n Güneş bazı hastalarda akneyi azaltıyor gibi görünse de, terlemeyle birlikte komedonlar artıyor ve akne çoğalabiliyor.
n Adet dönemi öncesinde aknelerde alevlenme görülüyor.
n Madeni yağlarla temas edenlerde akne artıyor.
n Sigarayla ilgili yapılan az sayıda çalışmada, aknenin sigaradan olumsuz etkilendiği görülmüş.
n Doğum kontrol hapları, kortizon ilaçları ağızdan alınsa da, krem olarak sürülse de akneyi artırıyor.
n Bazı kozmetik ürünler de, yağlı yapıları nedeniyle aknenin çoğalmasına neden oluyor.
Acıbadem Kocaeli Hastanesi
Dermatoloji Uzmanı
Dr. Arda Eminzade
Yazının Devamını Oku 1 Mayıs 2008
Burun, yüzümüzün tam ortasında yer alıyor. Bu nedenle şekil bozukluğu olunca gözler ilk önce buruna çevriliyor. İşte bu nedenle burunda yapılan estetik operasyonların, doğal görünmesi, estetikmiş gibi durmaması önemli. Ülkemizdeki coğrafi bölgelerin çeşitliliği, aslında burunların da çeşitliliği anlamına geliyor. Çünkü bizim burunlarımız Avrupalıların burnu gibi küçük ve kalkık değil. Daha iri, kemerli burunlara sahibiz. Bizim hocalarımızın bir sözü vardır: "Türkiye’de güzel burun ameliyatı yapan hekimin aç kalma şansı yoktur." Gerçekten de ülkemizde yüzdeki estetik uygulamalar anlamında en fazla yapılan ameliyatların başında burun estetiği geliyor.
TÜRK İNSANI BURNUNDAN MEMNUN DEĞİL Mİ
Üstelik burun estetiği isteyenler, her yaştan insanlar olmaktadır. Ama özellikle ergenlik döneminden itibaren, burnundan mutlu olmayan gençler plastik cerrahi uzmanlarının kapısını aşındırırlar. Kızlarda burun gelişimi erkeklere göre daha erken olduğundan, kızlar erkeklere göre doktora daha erken başvuruyor. "Bir an önce ameliyat olalım, burnumuz güzel olsun, arkadaşlarımız bizimle alay etmesin" diye düşünüyorlar.
ARKADAŞ ELEŞTİRİSİ GENÇLERİ ESTETİĞE İTİYOR
Gençler neden estetik yaptırmak istiyor sorusunun cevabı biraz karmaşık. Sosyal çevrelerinde alay konusu olmak, sürekli arkadaşlarının "Burnun ne kadar büyük, ne kadar çirkin" sözleriyle karşılaşan gençler, soluğu doktorların yanında alıyor. Bazı gençlerde ise artık burunlarından duydukları hoşnutsuzluk bir takıntı halini almaya başlıyor.
ESTETİKTE DOKTOR NEYE ÖNEM VERİYOR
Ben bir plastik cerrahi uzmanı olarak, genç birine burun estetiği yaparken birçok noktayı göz önünde bulunduruyorum.
- İlk önce gencin burun gelişiminin tamamlanması gerekiyor.
- Sosyal yapısı, aile yapısı, çevresiyle iletişiminde sergilediği davranışları, çevresinin tepkisine karşı tutumlarını da izliyorum.
- Burunla ilgili sorun, artık bir psikolojik takıntı halini almışsa bir psikologdan destek alınmasını önerebiliyorum.
Burnun iç ve dış yapısını çok iyi inceliyorum. Yani deri yapısı, kıkırdak ve kemik yapısını ayrıntılı bir şekilde değerlendiriyorum. Çünkü her bir unsurun, farklı bir sonuca yol açabilecek katkısı olabilir.
HASTA YAPABİLECEĞİMİZİNEN YAKININI GÖRÜR
Estetik yaptırmak isteyenlere hangi yaş grubundan olursa olsun bilgisayar üzerinde, tüm incelemelerimizi tamamladıktan sonra özel bir program kullanarak, estetik operasyon sonrası için tahmini bir görüntü oluşturuyoruz. Ancak sadece bu yeterli değil. Hastaya yapabileceğimize en yakını göstermemiz gerekiyor, bunun üstünde beklentiye girmesine neden olmak doğru bir yaklaşım olmaz. Estetik operasyon yaparken buruna, alnın ve çenenin burunla olan orantısını çok iyi değerlendirmek lazım. Biz buna "profilasti" diyoruz. Böylece yüzü tüm elemanlarıyla değerlendiriyoruz. Neler yapacağımızı hastayla da tartışırız, onun isteklerini de dinleriz.
ÜST ÜSTE AMELİYATA GEREK KALMADI
Üst üste burun estetiği geçirenler eskiden daha çoktu. Ancak Türkiye estetik cerrahide çok iyi bir yere geldi. Estetiğin birçok branşında iyiyiz ama burun estetiğinde daha iyi durumdayız. Özellikle toplumsal özellik taşıyan burunlar açısından daha da başarılı ameliyatlar yapılıyor. Türk insanının deri yapısı kalın olduğundan ameliyatı da zordur. Avrupalılar daha ince derili ve deri yapıları daha yağsız olduğundan ameliyatlar daha kolaydır. Bizim burun estetiğinde en büyük amacımız, bakıldığında estetikmiş gibi durmayan bir burunla, hastanın rahat nefes alabilmesini sağlamaktır. Eğer burundan fazlalıkları alıyorsak ama eksik yapılar varsa ve tamamlamıyorsak burun iyileşirken şekil değiştirebilir. Burun düşmesi diye halkın tarif ettiği bu değişikliği önlemek amacıyla eksik yapıları da ameliyat sırasında mutlaka tamamlıyoruz.
Saçınızın yüzde 50’si döküldüyse saç ekimi başarısız olabilir
Saçlarımız görsel kimliğimizin çok önemli bir parçasıdır. Bu nedenle saçlarımızdaki kayıp da, dış görüntümüzle ilgili kaygılarımızı artıran bir unsurdur. Günümüzde saç ekiminde çeşitli cerrahi teknikler ve farklı tedavi yöntemleri bulunmaktadır.
Kellik belirli bir yerde sınırlı ama deri saç ekimi için uygun değilse, sağlıklı saçlı derinin genişletilmesi, saçlı deriden çeşitli kaydırmalar yapılması, parça çıkartılması gibi yöntemler kullanılabilir. Ancak saçlı deri sağlıklı ise saç ekimi ilk seçilecek alternatiftir.
Saç ekiminde de saçın sık olduğu başımızın arka tarafındaki saç telleri kökleriyle beraber sökülerek saç olmayan yerlerde hazırlanan çukurlara dikilir. Bu dikim esnasında yine fide dikiminde olduğu gibi tutmayan yani yaşamayan saç telleri olacaktır.
Saçsız alanın miktarı ve derecesi saç ekiminin başarısında önemlidir. Eğer yüzde 50’den fazla tam saçsız alan varsa, saç ekimi ile iyi bir sonuç alınamayabilir.
n Acıbadem Bursa Hastanesi
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Dr. Ayhan Okumuş
Diyet sırasında "kriz yönetimi" nasıl yapılır
Kilo verme amaçlı zayıflama programı uygulamak, kişilerin moral ve diyet yapma gücünün sürekli korunmasını gerektiriyor. Ancak kadınlar da erkekler de, diyet yaparken yiyecek kaçamaklarını mutlaka yapıyor. Bu nedenle gerek diyet yaparken gerekse verilen kiloların geri alınmaması için koruma programı uygularken, kriz yönetimini iyi yapmak gerekiyor.
İşte bazı püf noktaları:
n Kurabiye yerine, dondurma iyi seçim: Eğer dondurma yeyip kaçamak yaptıysanız, dondurmanın glisemik indeksi 60 olduğu için ve içinde süt bulunduğundan büyük bir sorun yok. Ama porsiyona dikkat edin. n Diyet kurabiyeye aldatmasın: Pudra şekeri, esmer un ve zeytinyağı ile hazırlanan diyet kurabiyenin kalorisi, 250 civarında. Bu nedenle hiç yememek daha doğru. n Kaçamak yapmak moralinizi bozmasın: Eğer kaçamak bir besin tükettiyseniz, o günkü programınızın kalanını aynen uygulamaya çalışın. Çünkü gıdayı eksiltmek programın dengesini bozabilir. n Adet şişkinliğini maydanoz ile indirin: Adet döneminde tatlıya düşkünlüğün yanı sıra, kandaki magnezyum oranının azalmasıyla birlikte aşırı sinirlilik ve ödem oluşuyor. Ödemi çözmek için maydanoz ve ıhlamur faydalı olabiliyor.
n International Hospital Etiler
Tıp Merkezi’nden Beslenme ve
Diyet Uzmanı Zerrin Aydın
Yazının Devamını Oku 24 Nisan 2008
Gençler, genellikle buluğ çağında oluşmuş aknelerden sonra yüzlerinde oluşan izler nedeniyle sosyal yaşamlarında sıkıntı çekerler. Özellikle de genç kızlar saçlarıyla yüzlerini gizlemeye, fondöten ve pudra sürerek bu izleri kapatmaya çalışırlar. Günümüzde akne izlerinin tedavisi cilt hastalıkları uzmanlarının uyguladığı tedavilerin yanı sıra, estetik ve plastik cerrahi uzmanlarınca yapılan lazer uygulamalarıyla da tedavi edilebiliyor. Akne oluşumundaki en önemli faktör derinin kalın ve yağlı bir yapıda olmasından kaynaklanıyor. Akne izleri tip 3 ve tip 4 dediğimiz, daha kalın deri yapılarında, diğer cilt tiplerine göre daha fazla görülüyor. Derinin havalanmasını sağlayan porların (deliklerin) çabuk tıkanıp enfekte olmaları nedeniyle de deride çukurlar oluşuyor. Derinin rengi daha koyu hale gelerek, çevresiyle uyumu bozulup, düzensizleşiyor.
Akneyle yaşamak zorunda kalan gençler arasında, izlerden kurtulmayı istemeyen ve bunun için başvurmadık yol bırakmayan yok gibidir. Ancak akne izlerinden kurtulmak için estetik ve plastik cerrahi uzmanlarına başvuranların, aktif ya da yeni oluşmuş aknelerden kurtulmaları gerekmektedir.
Çünkü biz plastik cerrahi uzmanları, izlere yönelik tedavi yapabiliriz. Aktif durumdaki aknelerin tedavisini vermek cilt hastalıkları uzmanlarının işidir. Aknenin yarattığı izleri gidermek için, estetik cerrahinin yapacağı iş, derideki çukurlukların azaltılıp, yer yer doldurulup, tümsekliklerin törpülenmesini sağlayacak biçimde bir girişimde bulunulmasıdır. Ancak uygulanacak yöntemler, akne izlerinin durumuna göre birbirinden farklıdır.
HANGİ YÖNTEMLER KULLANILIYOR
Kimyasal peeling ajanları: Bu kimyasal ajanlar değişik yoğunluklarda kullanılarak yapılabilir. Yani yüzeyden derin katmanlara ilerleyerek bu ajanlarla deriyi soyuyoruz. Bazı durumlarda, akne izlerine karşı hastalara evde kullanabilecekleri kimyasal ajanlar öneriyoruz. 3-5 gün içinde soyulan derinin yerine alttan taptaze ve yeni bir deri geliyor. Soyulduktan sonra deride yara oluşmuyor. Uygulama yapılırken hafif bir ağrı, yanma, sızı olabilir, bunu yelpaze ile gidermek mümkün. Güçlü bir anesteziye gerek kalmıyor.
Kuvarstan elde edilen taş püskürtülüyor: Microabrazyon denilen bu yöntemde, kuvarstan elde edilen küçük taş parçacıklarını püskürten aletler kullanılıyor. Bu kuvars taşlar kum tanesinden bile küçük. Bu küçük taşlarla yüzeyel soyma sağlanıyor. Daha derin soyma gerekiyorsa, zımpara yöntemi ameliyat ile uygulanıyor. Anestezi, lokal veya genel olarak yapılıyor.
Dermabrazyon yılda birkaç kez uygulanabiliyor: Özel aletler ile deri soyuluyor. Bu işleme "dermabrazyon" deniliyor. Tamamen doktorun tecrübesi ile derinin belli seviyelerinin soyulup akne izlerinin çevresiyle daha uyumlu seviyeye gelmesini amaçlıyor. Bu yöntem birer yıl arayla birkaç kez yapılabilir. Yüzde 40-60 arasında iyileşme olması hedefleniyor. Lokal ya da genel anestezi ile yapılıyor. Soyulan bölge önce bir pansuman ile kapatılıyor. Yeni deri oluşumu yaklaşık 6-8 gün arasında sağlanıyor. Ancak bu yeni oluşan deri pembe, ince bebek teni gibi farklı renkte oluyor. Bu derinin normal deri rengine ulaşması haftalar sürebiliyor, bu sırada güneşten ve dış etkenlerden korunması lazım. Üstünün makyaj ile kapatılması öneriliyor. Özel kozmetikler ve güneş koruyucu, yüksek faktörlü ürün kullanılıyor.
Cilt lazer ile soyuluyor: Cilde lazer ile yapılan soyma işlemine "lazabrazyon" deniliyor. Laser ışınlarıyla derinin üst katmanları yakılarak üst tabakalar gideriliyor. Yaklaşık bir-bir buçuk saat sürüyor. Oluşan kızarıklık 3-8 hafta arasında iyileşiyor. Bu işlemin sonuçlarına baktığımızda, dermabrazyona bir üstünlüğü bulunmuyor. Daha çok deri yapısının yumuşak ve gevşek olduğu cilt tiplerinde, derinin de sıkılaşması ve gerilmesini sağlamaya yarıyor.
AKNE DERİNLEŞMEDEN DOKTORA BAŞVURUN
Her ne kadar izlerin tedavisinde önemli mesafeler kat etmeye yarayan tedavi seçenekleri bulunsa da, en önemlisi akneyi oluştuğu safhada tedavi etmekten geçiyor. Yani akneyi derin safhaya ulaştırmadan tedavi etmek çok önemli. İz ortaya çıktıktan sonra yapılabilecek yardım yüzde 40-60 arasında değişiyor. Peeling tedavileri, daha genç ve yeni aknelerinden kurtulmuş insanların başvuracağı yöntemlerdir.
Akne izlerinden kurtulmak için gençler, hekimlere elinde sihirli değnek olan kurtarıcılar olarak bakıyor. Ancak bu doğru bir yaklaşım değil. Özellikle de genç kızlar erkeklere göre akne izlerini daha çok dert ediyor ve kurtulmak için doktora daha çok başvuruyor. Erkeklerde sakalların varlığı akne izlerini de saklıyor. Sakallı bölgedeki akne izleri, sakalsız bölgelere göre daha az oluyor. Ancak burada unutulmaması gereken, önce bir cilt hastalıkları uzmanının akneyi gidermeye yönelik tedavi yapmasından geçiyor. Plastik cerrahi uzmanları, bu tedavinin izleri yok etme safhasında yer alıyor.
Cinsel sorunları olan erkeğe cesaret verin
Erektil disfonksiyonlu erkekler, sorunlarına çözüm aramaları konusunda cesaretlendirmelidir. Erektil disfonksiyon tedavisi için değişik tedavi seçenekleri vardır ve her biri farklı etki, güvenilirlik ve hasta memnuniyeti profiline sahiptir. Hastaların çoğu eski normal ereksiyon durumlarını tekrar kazanmak isterler. Bütün hastalar, psikoseksüel danışmadan bir miktar yarar görürler. Etkisi ortaya konmuş ilaçların elde edilebilir olması, tedavi seçeneklerinin geliştirilmesini cesaretlendirmektedir ve bu durum hastaların daha çok medikal tedaviye yönelmesine neden olmaktadır.
Ağızdan ilaçlar etkili: Birçok erkek bu tedaviyi tercih etmektedir. Sildenafil, Tadalafil ve Vardanafil etken maddeli ilaçlar, erektil disfonksiyon tedavisinde etkinliği kanıtlanmış ağızdan kullanılan ilaçlardır.
Vakum yaşlı erkeklerde yararlı: Bu cihazlar penis etrafında vakum yaratır ve kan, penisteki boşluklara toplanır. Uygulanan erkeklerin yüzde 10-15’inde, peniste morluk olabiliyor. Vakum cihazları özellikle daha sabit ilişki içinde olan yaşlı erkeklerde ve diğer tedavi yöntemlerinin etkili olmadığı durumlarda yararlıdır.
İdrar yoluna ilaç veriliyor: Hastaya bu yöntem öğretilmektedir. Hasta ilk olarak idrarını yapar, ilaç emilimi, hastanın penisini avuç içi ile ovması ile de kolaylaştırılır. Ereksiyon 10 dakika içinde gelişir. En sık yan etkisi yüzde 30 oranında görülen penis ağrısı, idrar yolunda yanma ve küçük oranda da olsa kanamadır.
Penis içine (intrakavernozal) enjeksiyon tedavisi: Ülkemizde en yaygın kullanılan ilaçtır. Birçok hekim tarafından hem teşhis hem de tedavide yaygın şekilde kullanılsa da, ilk etapta tedavi olarak kullanımı azalmıştır. Hastalara nasıl kendi kendine enjeksiyon yapılacağı öğretilmelidir ve uzamış ereksiyonu önlemek için doz dikkatli ayarlanmalıdır. Ereksiyon, 10 dakika sonra meydana gelir ve seksüel uyarı ile artırılabilir.
Cerrahi tedavi: Bu tedavi yalnızca, 40 yaş altındaki, damarsal problemleri görüntüleme yöntemleriyle tesbit edilmiş, sigara, hipertansiyon veya diyabet gibi risk faktörleri bulunmayan genç hastalarda etkilidir. Dikkatli hasta seçimi sonrası bir yıllık başarı oranı yüzde 65’dir.
Penil protezler: Bu tip tedavi, yalnızca dikkatli hasta seçimi ve daha az girişim gerektiren seçenekler sonrasında uygulanır. Bir protez normal ereksiyon sağlayamaz, fakat seksüel birleşme için yeterli penil sertliği meydana getirir. Enfeksiyon en önemli bi komplikasyondur, yaklaşık yüzde 3-5 vakada görülür ve genellikle cihazın çıkarılmasına neden olur. Uzun dönem hasta memnuniyeti yaklaşık yüzde 80-90’dır.
Prof. Dr. Bülent Alagöl, International Hospital Üroloji Uzmanı
Yazının Devamını Oku 17 Nisan 2008
Hareketsiz yaşam, daha fazla hazır gıdalarla beslenmek, iş stresi vücutlarımızın daha kolay yağlanmasına neden oluyor. Spora ve diyet reçetelerine rağmen kilo veremeyen, vücudunda bölgesel fazlalıklar olanlar için estetik operasyonlar son 30 yılın vazgeçilmezleri arasında ilk sıralarda yer aldı. Liposuction yöntemi de estetik ve plastik cerrahinin son 30 yılına damgasını vuran, yeni bir çığır açarak mesleki tabuları yıkan bir devrim haline dönüştü.
Türkiye’de liposuction yöntemini Dr. Atilla Oymak 1968’de küret benzeri aletlerle yaptığında pek ciddiye alınmadıysa da, 1980’li yıllarda plastik cerrah bile olmayan Fransız hekimler tarafından geliştirilip diğer hekimlerin de uygulamaya başlamasıyla "liposuction", Türkiye’de de çok hızlı bir şekilde yaygınlaştı.
Fransa’da bu yöntemi öğrenerek ülkemize ilk taşıyan da Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Onur Erol oldu. Estetik plastik cerrahide lider olan ABD’li plastik cerrahi uzmanları da bizim gibi ürkek ve kuşku ile takip ettikleri bu yöntemi çok sık uygulayarak adeta vazgeçilmez bir estetik yöntemi haline getirdiler. Hatta günümüzde şu anda ABD’de en fazla yapılan estetik cerrahi işlemi liposuction haline geldi.
İNCECİK BORULARLA YAĞ ÇEKİYORUZ
Liposuction yöntemi, 0.5 santimetrelik küçük bir deri kesilerek bölgedeki yağ tabakasını 2-4 milimetre kalınlığındaki minik kanüller (ince borucuk) yardımı ile azaltmak ve şekillendirmeyi amaçlıyor. Burada en önemli olan iki şey var: Birincisi deri elastikiyetinin yeterli olması ve hastanın genel sağlık durumunun iyi olması.
Hastanın deri yaşı olarak da ifade edebileceğimiz deri elastikiyeti, bölgeye uygulanacak işlemden sonra içi boşaltılacak derinin kendini toparlayabilme yeteneğini gösteriyor. Yaşı 50-55 olan ancak deri yaşı ve elastikiyeti iyi olan birçok hastaya liposuction başarıyla uygulanabilmektedir. Bunun yanısıra liposuction yapılacak kişinin genel sağlık durumu ve vücudun bu operasyonu kaldırıp kaldıramayacağı da işlemin başarısında etkili. Bu nedenle ameliyat öncesinde kalp, akciğer ve genel kan tablosu açısından değerlendirmelerin yapılarak, gerekirse bazı önlem ve destek tedavilerinin verilmesi gerekmektedir.
Liposuction için en uygun hasta grubu lokalize yağ fazlalıklarının olduğu kişilerdir. Yapısal olarak basenlerde, kollarda, alt bacaklarda, ayak bileklerinde, çene altında, karında, memelerde diğer vücut bölgelerine oranla daha fazla yağ birikir ve şekil bozuklukları ortaya çıkar. Kilo vermekle gitmeyen bu fazlalıklarda liposuctiondan çok iyi sonuç alınır. Son yıllarda obez sayılabilen hastalara da liposuction uygulanmaktadır. Ancak bu işlemde kilosu daha az olan kişilere göre daha fazla yağ alınacağından (10-12 litrelere çıkılacağından), ameliyat öncesi çok ciddi ön hazırlıkların yapılması ve yüksek standartlı ameliyathanelerde gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Liposuction uygulamalarında ameliyat bölgelerine operasyon sırasında verilen sıvı içerisinde bulunan lokal anestezik ilaçlardan dolayı, genel anestezi düzeyinin çok düşük tutulması gerekiyor. Düşük doz ilaç verilmesi, ameliyat sonrasında da ağrı problemini ortadan kaldırıyor. Liposuction işlemi sırasında alınacak yağ miktarı düşükse, sadece lokal anestezi uygulanabilir. Ancak liposuction lokal anestezi ile yapılacaksa, işlem sırasında en önemli unsur vücudun sıvı-elektrolit dengesinin sağlanması olduğundan, tıbbi donanımı yeterli hastanelerde uygulanması gereklidir. Liposuction sonrası oluşabilecek komplikasyonların çok büyük kısmı bu yaklaşımda bulunmamaktan kaynaklanmaktadır.
ISLAK LİPOSUCTİON YAPIYORUZ
Eskiden kuru yöntemler tercih edilirken, artık superwet teknikler kullanıyoruz.
Yağı alınacak bölgeye verilen sıvının içeriğinde, lokal anestezik ilaç ve kanamayı azaltan bir ilaç bulunuyor. Böylece ameliyat sırasında daha az kanama oluyor. Ameliyat sırasında ve sonrasındaki ağrıyı ortadan kaldırılıyor, sıvı dengesi de korunmuş oluyor. Ameliyat sonrasında girilen deliklere gizli dikiş tekniği uygulanıyor. Ameliyat bölgelerinde özel elastik yapışan bandaj veya korse kullanılıyor. Bandajlar bir hafta sonra alınarak, 3-5 hafta korse kullanılması öneriliyor. Ameliyat sonrasında 1-2 gün kadar ağızdan alınacak ağrı kesiciler kullanılabilir, daha fazla gerekmez. Oluşan morluklar 1-2 hafta içerisinde geçecektir. Oluşan şişliklerin geçmesi için 3-6 hafta gerekir. Bu sürenin kısalması için bazı hastalara aletli lenf drenaj masajları önermekteyiz.
’LİPO’ ADINI TAŞISA DA HEPSİ AYNI İŞLEM
Son yıllarda liposuction kelimesinin dışında, "liposhaping" ve "liposculptrure" gibi isimler de duymaya başladık. Değişik isimler altında yapılan bu yöntemlerin birbirinden farkları yoktur. Kullanılan kanüllerin kalınlıkları aynıdır. Öğlen yemek arasında yapılıp işine dönebileceğinin ifade edilmesi bile, hastanın yeterli bilgilendirilmediği anlamını taşımaktadır.
Liposuction işleminin, selülitin yok edilmesinde direkt etkisi yoktur. Ancak bölgedeki yağ volümünün azaltılması ve yer yer bu bantların ameliyatta yerlerinden ayrılmasıyla belirli oranda iyileşme sağlanabilir. Ameliyat sonrasında LPG uygulamaları sellülit görünümünü azaltıcı sonuçlar sağlayabilir. UAL (Ultrasound asisted liposuction) yağ hücrelerinin parçalanmasında destek olarak kullanılabilir. Ameliyat süresini uzatabilen bu yöntem özellikle deri elastikiyetinin daha zayıf olduğu hastalarda tercih edilir.
Liposuction ameliyatına, diğer birçok estetik ameliyatla kombine olarak planlayabiliyoruz. Karın germe, yüz ve boyun germe, meme toplama ve küçültme, kol germe ameliyatlarının bir parçası olarak bu yöntemi kullanabiliyoruz.
Yanlış kozmetik akne ve egzama yapıyor
Her mevsimde, cilt tiplerinin bakım ihtiyaçları değişiyor. Bu nedenle ciltlerin yapısına ve mevsimsel duruma göre kozmetik ürünlerinin doğru seçilmesi gerekiyor. Kozmetik ürünlerinin cilt yapısına uygun olmaması, beraberinde birçok sorunu getiriyor. Özellikle de kuru ve karma ciltlerde yanlış kozmetik ürün kullanımı nedeniyle akne ve egzama rahatsızlığı oluşabiliyor.
Karma, yağlı ve kuru olmak üzere üç cilt tipi var. Kuru cilt tipinde, yüzün her bölgesi kuru oluyor. Yağlı ciltte, yüzün her bölgesi yağlı özelliğe sahip oluyor. Karma cilt tipinde ise yanaklar kuru, alın, burun ve bazen çene de yağlı olabiliyor.
KURU CİLDE TONİK YANLIŞ YAĞLI NEMLENDİRİCİ DOĞRU
Kuru cildi olanlar özellikle de kış mevsiminde büyük sorun yaşıyor. Nisan - mayıs ayına kadar iklimin de kurutucu özelliğinden dolayı bu ciltlerin nemli tutulması lazım.
Kuru ciltlere yönelik bakım önerilerini şöyle sıralayabiliriz:
n Cildinizi kurutmayan nemlendirici kullanın.
n Sert temizleyicilerden ve antibakteriyel sabunlardan, kuruma, pullanma ve kepeklenmeye neden olacağı için uzak durun.
n Tonik cildinizi kurutacağından tercih etmeyin.
n Yazın hafif yağlı, kışın ve sonbaharda yoğun ve daha yüksek yağ içerikli nemlendirici kullanın.
n Nemlendiricinin üzerine yazın da kışın da güneş koruyucu ürün sürün.
KARMA CİLDE YAZIN BAŞKA KIŞIN BAŞKA ÜRÜN
Karma cilt tipinde, alın, burun, çene yağlı olurken, yanaklarda kuruluk görülüyor. Karma cilt, iklimlerden çok etkileniyor. Yazın yağlı bölgeler daha çok yağlandığından akne sorunu oluyor. Kış aylarında yanakları çok kuruyor, gerilme pullanma, kızarıklık ve kaşıntı ortaya çıkıyor.
Karma ciltli kişilerin cilt bakımında uyacağı kurallar şunlar:
n Mevsimlere göre kozmetik seçin. Sonbahar ve kışın, yanaklarına daha çok nemlendirici sürmeleri gerekiyor.
n Akneli ve yağlı bölgelere kurutucu ürün kullanılabilir.
n Temizleyici kullanırken alın ve burnu temizlemeli. Tonik sadece T bölgesine sürülmeli, nemlendirici yanaklara yoğun sürüldükten sonra, kalan kısım T bölgesine çok az olarak sürülmeli.
n Nemlendiricinin üzerine güneş koruyucu kullanmak şart.
YAĞLI CİLT SÜREKLİ PARLIYOR
Yağlı cilde sahip kişiler, ciltlerinin sürekli parladığından, sivilce ve lekelerinden şikayet ediyor. Genelde akne sorunuyla karşı karşıya kalıyorlar.
Yağlı cilde sahip kişilerin uyması gereken öneriler şunlar:
n Yağlanmayı engelleyen kurutucu sabun kullanın.
n Cildin her tarafına tonik sürerek, yağsız ve su bazlı nemlendirici tercih edin.
n Cildi yağlandıran kremler akneye yol açar.
n Nemlendirici kremin üzerine güneş koruyucu sürmeyi ihmal etmeyin.
n Lokal olarak tonik uygulanması hem yağlanmayı azaltır hem de yeni siyah nokta oluşması baskılanmış olur.
n Hafif alkol içeren ürün kullanılırsa eğer gözenekler daha daralıyor.
n Cilt bakımında siyah ve beyaz noktalar sıkılınca iz kalıyor. Sivilceyi sıkmadan kaynaklanan izler uzun süre orada kalıyor. Bu nedenle sıkılmaması gerekiyor.
n Cilt her 21-28 günde yenileniyor. Bu nedenle cilt bakımında ölü deriyi atmak amacıyla bakım yapılıyor. Böylece lekeler hafifliyor, kırışıklıklar ve akne izleri azalıyor.
n Acıbadem Bakırköy Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Gökhan Okan
Yazının Devamını Oku 10 Nisan 2008
Hepimiz yaşımız ilerlemeye başladıkça vücudumuzdaki değişiklikleri aynada yavaş yavaş görmeye başlarız. Her insanın genetik mirası farklı olduğundan, bu sürecin ortaya çıkma hızı da farklıdır. Ancak hiç şüphe yok ki ister kadın isterse erkek olsun, yüzümüzde oluşan değişiklikler bizi vücudumuzda oluşanlara göre daha çok rahatsız ediyor. Alnımızdaki derin ve yatay çizgiler, gözlerimizin kenarında, üstündeki kırışıklıklar, göz torbalarımızın belirginleşmesi, burun kenarlarındaki çizgilenmelerin derinliği, dudak üstü kırışıklıkları, boynumuzdaki çizgilenmeler derken artık cildimizin gençliğimizdeki gibi ’çizgisiz ve ışıltısız’ duru görüntüsünün kaybolduğunu görürüz. Bunların hepsi de estetik operasyonlar, dolgu maddeleri, botoks işlemleriyle halledilebilen sorunlar. Ama yukarıda saydıklarımızın içinde biri var ki kadınların da erkeklerin de mutlaka estetikteki olmazsa olmazlarından biri.
İster "Mimiklerin fazla kullanılması" deyin, ister "Güneşin etkisiyle daha da kırıştı alnım" deyin, ya da "Yatay çizgilerin alnıma yerleşmesiyle ifadem değişti" deyin, aynaya baktığınızda alnınızdaki bu çizgilerden rahatsızsanız, bu sorundan estetik ile kurtulmanız mümkün. Alındaki çizgilerin yok edilmesi ve şakaklara daha genç bir görüntü verilmesi için, "alın germe" ve "şakak germe" işlemlerinde botoksun yanı sıra endoskopik cerrahi yöntemlerinden de yararlanıyoruz.
Üstelik sadece alnınızdaki çizgilenmeyle iş bitse daha kolay, bir de kaşlar arasındaki dikey çizgiler var. Yerçekimi buradaki dokuyu kaşla birlikte aşağı doğru hareketlendiriyor, sarkmasına da yol açıyor. Dolayısıyla ameliyat ile bunların tedavisini planlarken, oluşan kırışıklıkların giderilmesi, gerekirse buradaki yumuşak doku ve aşırı miktarda büyümüş kas yapısının orijinal yapısına getirilmesi için de birtakım sistemler kullanmak gerekiyor. Bunların bir kısmı cerrahi işlemler olabildiği gibi, bir kısmı da ’minimal invaziv’ işlemler dediğimiz, küçük girişimler. Minik iğneler ve dolgu malzemeleriyle yapılan işlemler.
Alın ve üst yüz bölgesinin oluşmuş problemlerinde düşüklerin ve kırışıklıkların giderilmesi için botoks enjeksiyonları mükemmel sonuç veriyor. Bu sayede yer çekimiyle oluşan çizgileri, doku ve kasların bozulan dengelerini botoks teknikleri uygulayarak gideriyoruz.
DERİN ÇİZGİLERDE ÇOK İYİ SONUÇLAR VERİYOR
Botoks uygulamalarını belirli sürelerle tekrarlamak gerekiyorsa da alınan sonuçların yüz güldürücü olması nedeniyle kırışıklık ve çizgilerinden kurtulmak isteyenler botoksu tercih ediyor. Tabii sadece botoksun yeterli olmadığı kişiler de var. Botoksla germe işlemi yaparken çok derinleşmiş çizgilerin ve çukurlukların özel dolgu maddeleriyle doldurularak dokunun tekrar kendini toparlaması ve alnın genç bir görünüme kavuşması sağlanıyor.
Tüm dünyada da alın germe işleminde aslında trend botokstan yana. Çünkü insanlar botoksla kısa sürede, ağrısız ve acısız yapılabilecek bir germe yöntemi mümkünken, ameliyattan uzak durmayı tercih ediyor. Artık cerrahi yöntemlerle yapılan alın germe işlemleri son yıllarda oldukça azaldı diyebilirim. Botoks düzenli aralıklarla tekrarlanarak, elde edilen kırışıksız, çizgisiz görüntünün uzun bir süre korunmasını sağlıyor. Dolgu maddeleri de çukurlukların doldurulmasını sağlayarak destekleyici bir uygulama olarak elimizin altında bulunuyor.
Aslında alındaki çizgilenme ve kırışıklıkların tek başına tedavisi, duru, genç ve ışıltılı bir görünüme sahip olmak için yeterli değil. Çünkü alından aşağıda yer alan şakak bölgesi de, yaşlanma ve yerçekiminden nasibini alıyor. Şakak germede eğer cerrahi yöntem tercih edilecekse, hasta ve doktor buna birlikte karar veriyor. Şakak germede son 10-15 yıldır hekimler, alın germede de kullandıkları endoskopik yöntemi sıkça kullanıyor. Endoskopik cerrahide germe işlemi uygulanacak bölgeye birkaç küçücük delikten girilerek, kamera aracılığıyla işlem yapılan alan da görülerek estetik uygulanabiliyor. Endoskopik cerrahinin gelişimiyle eskiden kullandığımız büyük cerrahi işlemlerin yerini daha küçük alın ve şakak germe operasyonları aldı.
Endoskopik yöntemde, birkaç küçük delikten içeri girip buradaki kas ve deri yapısını geriyoruz. Kas ve deri yapısını yaşlanma, yerçekiminin etkisiyle düşmüş olduğu yerden eski yerine taşıyarak, dokuları sabitleştirmiş oluyoruz. Ameliyattan sonra iki veya üç gün boyunca hastaya sargılı bandaj uyguluyoruz. Germe işlemi uyguladığımız hastamız banyosunu, ameliyatın üçüncü ya da dördüncü gününden itibaren yapabilir. Ameliyattan sonraki dönemde rahatsız edici, şiddetli ağrılar görülmez. Sadece gerginliğin yarattığı hafif bir baş ağrısı olabilir. Bu da ağrı kesici bir ilaç alınarak giderilebilir. İşlemden sonraki üç ve beşinci gün arasında şişme olabilir. Bir hafta 10 gün içinde bu yakınmaların hepsi ortadan kalkacaktır.
ALIN VE ŞAKAKTA CİDDİ İZLER KALMIYOR
Bu yöntemlerin kullanılmasıyla sadece şakak germe yapılabildiği gibi, yüz germe ve şakak germe birlikte aynı seansta da yapılabilir. Germe işlemiyle birlikte alın ve şakak bölgesinde göze batan, dikkati çeken bir gençlik ifadesi yaratılır. Üstelik endoskopik alın germe işlemleri ciddi izler bırakmaz. Oysa saçlı deriden yapılan germe ameliyatları endoskopik teknik kullanılmazsa izler bırakabiliyor, yer yer oluşan gerginlik nedeniyle saç dökülmeleri de olabilir. Saçların dökülmesini önlemek amacıyla endoskopik olarak alın germe yapıyoruz.
Kepçe kulak ameliyatını en çok çocuklara yapıyoruz
Halk arasında kepçe kulak olarak tanımlanan ve tıbbi adı ’prominent ear’ olan kulak şekil bozukluğu ameliyat ile görünür yara izi oluşturulmadan düzeltilebilir. Önden bakışta kulakların kenarı görünmez veya çok az görünebilir. Kulaklarında kepçe kulak tarzında şekil bozukluğu olanlarda ise kulak iç kısmı ve kenarı tamamen görünebilir. Kulak normalde kafa kemiği ile yaklaşık olarak 15-30 derecelik açı yapar. Kulak kenarı ile kulak arkasındaki deri arasındaki mesafe yaklaşık olarak bir-iki santimetredir. Kepçe kulak olarak tanımlanan şekil bozukluğunda, kulağın kafa ile yaptığı açı fazladır. Bu nedenle kulağın orta bölümünde bulunan derinliğin de fazla olduğu görülebilir. Kulağının şeklinden şikayetçi olan kişinin, plastik cerrah tarafından yapılan değerlendirme ile operasyona uygun olup olmadığı belirlenebilir.
Çocuk beş-altı yaşına ulaştığında kulağı yetişkin boyutuna yakın büyüklüğe ulaştığından, operasyon bu yaşlarda ve sonrasında yapılabilir. Kliniğimizdeki hastaların büyük çoğunluğunu okul çağında olan çocuklar oluşturmaktadır. Ancak orta ve daha ileri yaşlarda da bu şikayetle gelen ve ameliyat olan hastalarımız az değildir. Küçüklerde genel anestezi tercih edilirken, yetişkinlerde sakinleştirici ilaçlar ile desteklenen lokal anestezi tercih edilebilir. Ameliyat süresi ortalama iki saat civarındadır. Ameliyat sonrası kulak dış darbelere ve çekilmeye karşı korunmalıdır.
International Hospital Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Dr. Nezail Demirciler
Her 100 kişiden biri aşırı terlemeden dertli
Terlemeye karşı uygulanan çeşitli tedavi yöntemleri var. Bu yöntemleri şöyle sıralayabiliriz:
Deodorant kullanımı: Çok aşırı olmayan terlemelerde faydalı olabilir.
İyontoforez tedavisi: Bu yöntemde elektrik akımından yararlanarak aşırı terlemenin önlenmesine çalışılmaktadır. Ancak bu yöntemde de uzun vadeli iyi sonuçlar nadirdir.
Oral antikolinerjik ilaçlar: Bu ilaçlar yardımıyla sinir aktivitesi azaltılmaya çalışılmış ancak yeterli olmamıştır.
Ter bezlerinin çıkarılması: Cerrahi olarak ter bezlerinin tamamen çıkarılması ya da sebep olan sinirlerin haraplanması (sympathectomy) denenen yöntemler arasındadır. Ancak bunların hiçbiri kesin çözüm sağlamamaktadır.
Botoks: Botoks tedavisi ile aşırı terlemenin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Botoks ile aşırı terlemeye neden olan sinir uyarımları bloke edilerek terleme engellenir.
- Botoks ince bir iğneyle enjekte edilir.
- İlaç uygulandıktan 3-4 saat sonra etkisi başlar ve ortalama bir hafta içinde tam yerleşir ve terleme kesilir.
- Botoks, 7-8 ay kadar etkisini devam ettirir.
- Tekrarlanabilmesi bu yöntemin sıklıkla tercih edilme nedenleridir.
- Yan etki olarak çok küçük ihtimalle ilaç alerjisi olabilir ki bu da uygulama alanındaki hafif kızartılar ve kaşıntılardan başka bir rahatsızlık oluşturmaz.
Acıbadem Bursa Hastanesi Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi
Uzmanı Op. Dr. Ayhan OKUMUŞ
Yazının Devamını Oku 3 Nisan 2008
Günümüzde kadınlar estetikteki tüm trendleri yakından takip ediyor. Erkekler ise belli konularda estetik yaptırmayı tercih ediyor. Türk erkekleri en çok burunlarının güzel görünmesini ve rahat nefes alabilmeyi istiyor. Erkeklerin ikinci en çok yaptırdığı estetik ameliyatı türü ise gözkapağı estetiği. Yaşlanma, kilo alma ve genetik nedenlerle özellikle üst göz kapağındaki düşüklükler erkeklerin hoşuna gitmiyor.
Gözkapağında hangi yaşta sorun çıkıyorsa, kadınlar da erkekler de estetik yaptırarak bu düşüklükten kurtulmak istiyor. Çünkü düşük gözkapakları insanları yaşlı gösteriyor. Yüze de üzgün ve yorgun bir ifade veriyor.
GÖZ ÇEVRESİNDEKİ DOKU FITIKLAŞIYOR
Gözkapağı sorunları belli bir yaşla derinin esnekliğini kaybetmesiyle ortaya çıkıyor. Gözün etrafındaki yağ dokusu dışarı doğru fıtıklaşarak torbalaşıyor. Ayrıca gözün etrafında mimik hareketleriyle birlikte ince kırışıklar oluşuyor. Bazı kişilerde deri sarkmaları kişisel birtakım özellikler nedeniyle daha fazla oluyor. Genetik yapı ’kapaklı yapılar’ olarak adlandırılan bu özel gözkapağı tipindeki insanları yaratıyor. Kolajen lifleri kendini bıraktığından bu durum ortaya çıkıyor. Bütün bunlarla deri fazlalığı oluşuyor. Derinin fazla olan kısmını çıkarmak gerekiyor.
BOLLAŞAN DERİ VE FAZLA KAS DOKUSU ÇIKARILIYOR
Üst gözkapağındaki sarkmaları önlemek amacıyla yapılan ameliyatlarda, fazla deri ve kas dokusu, yağ dokusuyla birlikte çıkarılıyor. Ancak burada çok hassas bir cerrahi uygulamak gerekiyor. Bu ameliyatlarda gözün anatomik yapısını bozmamaya büyük özen gösteriyoruz. Ameliyat sırasında germe işlemi değil toparlama işlemi yapıyoruz. Çünkü gözkapağı gerginliğe toleranslı bir organ değildir, orijinal yapı bozulur, göz açık kalır.
Bu bölgede septum dediğimiz bir yapı vardır. Yağ dokusunun fıtıklaşmasını önleyen bu yapıları sağlamlaştırıp sıkılaştırıyoruz. Deri fazlalığını çıkarma işleminden sonra gözkapağını dikiyoruz. Bu dikişin de gözün çukur kısmında kalacak şekilde planlanmasına büyük özen gösteriyoruz. Bu ameliyatlarda çok ince ölçülere dikkat edilmesi gerekir. Bu nedenle hastanın otururken, ayaktayken ve yatar duruşlarına göre gözkapağının kapanmasına bakıp bazı muayeneler yapıyoruz. Yerçekimi gözkapağına belli bir ivme verdiğinden bütün planları ona göre ayarlıyoruz. Ama bunu planlarken de hasta yattığında gözün açık kalmaması gerekiyor. Birçok kez bunun ölçümlerini kontrollerini ameliyat öncesinde yapıyoruz. Çünkü iyi bir cerrah, iyi bir terzi gibi, üç defa ölçer bir defa biçer. Ameliyatta geri dönüş olmadığından, anatomik yapıları bozmadan planlamak gerekiyor. Bunun için ameliyat öncesi ölçümler ve iyi planlama, iyi bir ameliyatın ilk şartıdır.
Üst gözkapağına yönelik operasyonların dışında, alt göz kapağında da estetik işlemler yapılıyor. Bazı kişilerin göz altında oluşan torbalar çok rahatsız edici oluyor. Yerçekimi gözkapağını o kadar zorluyor ki göz etrafındaki yağ tabakasının dışarı doğru fıtıklaşması sorunu ortaya çıkıyor. Yağ tabakası dışarı doğru fıtıklaşırken, bunun önündeki kas yapısı da gevşer, dışarı doğru fıtıklaşır. Aynı zamanda deri de şişlikle birlikte daha geniş bir şekilde büyümüş olur. Bu ameliyatta da amaç bu torbaların, fıtıklaşmaların, yağ pakelerinin alınmasıdır. Orada zayıflaşmış olan dokunun sağlamlaştırılması, gerekirse fazla büyümüş ve gevşemiş olan kas yapısının düzeltilmesiyle yapılan bir ameliyattır. Deri fazlalığının da çok dikkatli bir biçimde alınması, deri yapısının güçlendirilmesi, daraltılması gereklidir. Göz yapısını bozmamak lazımdır. Alt göz kapağı üst göz kapağına göre daha hassas bir yapıya sahiptir.
FAZLA YAĞ ALINIP LAZERLE SIKILAŞTIRILIYOR
Alt göz kapağı üst göz kapağına göre daha hassas bir yapıya sahiptir. Bunun için gevşemiş olan alt gözkapağı derisini alırken, çok dikkatli davranmak gerekiyor. Yarım milimetre fazla çıkarılan ya da göz kapağını yarım milimetre aşağı çekecek bir hareket tüm göz yapısını bozacaktır.
Bir başka alt göz kapağı ameliyatı yapma şekli de göz kapağının iç kısmından artmış fıtıklaşmış yağ tabakasını almak, dıştaki deri dokusunu sıkılaştırmak için bu bölgeye lazer uygulamaktır. Bu yöntemi son on yıldır kullanıyoruz.
Göz kapağında torbalar alındıktan sonra buradaki bollaşmış fazla deriyi düzeltmek ve buradaki gevşek yapıyı sıkılaştırmak amacıyla lazer kullanmak gerekiyor. Bu yöntemle gözün şekli hiçbir şekilde değişmeden eski göz yapısıyla ameliyat sonrası sonuca ulaşması hedeflenir. Bunun da bir dezavantajı var. Bu çeşit lazerler kullanıldığında iyileşme sürecinde kızarıklık ve geçici de olsa renk farkı oluşabilir. Kapatıcı makyaj ile bu izler gizlenebilir ve hasta sosyal yaşamına dönebilir.
Göz torbaları zaman içinde tekrar eder ama kiminde 8 yıl kiminde 15 yıl gibi bir süre olabilir. Bu ameliyat sırasında zaman içinde gözkapağını her iki tarafındaki bağların da gevşemesi söz konusu olabilir. Eğer göz kapağının yan bağlarının bulunduğu yerde gevşeme varsa, göz yapısını bozmamak için bu yapının da sağlamlaştırılması lazım. Kantopeksi dediğimiz bir ameliyat yöntemiyle bu problem giderilebilir. Yapılmazsa hastanın gözkapağı aşağı doğru hareketlenir. Bunun için gözkapağının yerçekimine direncini ölçen özel bir test yapılır, testin sonucunda gerekirse kantoplasti tekniklerini uygulamak gerekir.
Sakla yağını gelir zamanı
Kök hücre tedavileri günümüzde her alanda olduğu gibi estetik ve plastik cerrahide büyük ilgi görüyor. Bunun en önemli nedeni, "liposuction" işlemleri sonrası atılan yağ dokularının, kök hücre bakımından son derece zengin bir kaynak olduğunun bilimsel olarak da ispatlanması.
Günümüzde dünyada bazı merkezlerde, yağ dokusu laboratuvar ortamında işlenerek kök hücre bakımından zenginleştirilmiş bir kokteyl haline getirilerek uygulanıyor. Elde edilen sonuçların da başarılı olduğu bildiriliyor. Kök hücre kokteylleri özellikle yaşlanmaya bağlı doku kaybı ve cilt problemlerinde, kırışıklıkların giderilmesinde son derece başarılı. Bu yöntemlerin en büyük avantajlarından birisi de yapay malzemeler yerine, kişinin kendisinden alınan doku ve hücreler kullanıldığı için doku reddine bağlı immünolojik problemlerin yaşanmıyor oluşu. Alınan yağ dokusu steril laboratuvar ve ameliyathane şartlarında işlenerek aynı gün naklediliyor. Yöntem konuda uzmanlaşmış merkezlerde uygulanabiliyor. Kök hücre kokteylinin 3 saat içerisinde işlenerek kişiye nakledilmesi sağlanıyor.
n International Hospital Tüp Bebek Merkezi Embriyoloji Uzmanı Necati Fındıklı
Güneş koruyucu krem benlerin artmasını önlüyor
Halk arasında "ben" diye bilinen "nevus"ler deriye rengini veren melanosit olarak adlandırılan hücrelerden farklılaştığı düşünülen yapılardır. Benler değişik görünümde olabilir. Genellikle yuvarlak veya oval, açık veya koyu kahverengi, deri seviyesinde veya deriden kabarık görünümde olabilirler. Aynı hastada farklı tipte benler bir arada olabilir. Benler doğuştan itibaren bulunabilmekle birlikte, genellikle güneşin etkisi ile ilerleyen dönemde ortaya çıkarlar. Vücudumuzda bulunan her kahverengi leke ben değildir, ayırımın yapılabilmesi için mutlaka dermatolog tarafından muayene edilmesi gerekmektedir.
Klasik sonradan olma benlerin hepsinin mutlaka çıkartılmasına gerek yoktur. Özellikle kanser oluşumu olasılığı bulunanların çıkarılması önerilmektedir. Kanser şüphesi olmayan benler de kozmetik amaçla çıkarılabileceği gibi, bulunduğu yer itibariyle sık travmaya uğrayan veya izlenmesi zor olan benlerin de çıkarılmaları yeğlenebilir. n Acıbadem Sağlık Grubu Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahu Birol
Yazının Devamını Oku