Paylaş
Okur mektupları
Göz tansiyonu nedir?
Yakın çevremde bir kaç kişinin göz tansiyonu olduğunu duydum. Bu nedir? Koldan ölçülen tansiyonla bir bağlantısı var mı? Göz tansiyonu olmamak için ne yapayım?
M. ERİKLİ / İSTANBUL
Göz tansiyonu konusu çoğu kişinin ortak ilgi alanında yer alıyor.Bu nedenle konuyu ayrıntılı olarak ele alarak ilgi duyan herkesi cevaplamış olmak istiyorum. Özellikle gelişmiş ülkelerde, körlüğün en önemli nedenlerinin başında, halk arasında göz tansiyonu olarak adlandırılan glokom yer almaktadır. Aslında, az gelişmiş ülkelerde de glokom sık görülmekle beraber, bu gibi ülkelerde kazalar, mikrobik hastalıklar gibi diğer etkenler, daha sık oranda körlüğe yol açtığı için bazen glokom geri planda kalabilmektedir.
Glokomu anlayabilmek için göz hakkında bazı bilgilere ihtiyaç var. Göz, içi sıvı dolu bir topa benzer. Gözün gerginliğini sağlayan, bu sıvının basıncıdır. Bu sıvı sürekli olarak üretilir. Dolayısıyla da, gereğinden fazla olan, boşalır. Boşalma kanalının ağzı, iris denilen gözün renkli kısmı ile göz merceğinin birleştiği yerdedir. Eğer, bu kanal gerektiği gibi çalışmazsa, fazla sıvının boşalmasında sorun olur. Bu da, göz içinde basıncın artmasına yol açar. Sürekli yüksek basınç, görme sinirini tahrip ettiğinden, görme kaybı ortaya çıkabilir.
Glokom, akut ve kronik olmak üzere, iki türde karşımıza çıkar. Şimdi, her iki tipi de ana hatlarıyla inceleyelim.
Akut glokom
Genellikle akşam saatlerinde ışığın azalıp, gözbebeklerinin genişlemesiyle görmede bulanma, ışıkların çevresinde haleler görme, gözde ağrı ve kızarma gibi şikayetler başlar. Bu bazen bir günde çok şiddetli bir şekilde ortaya çıkabildiği gibi haftalar öncesinden ön uyarılar şeklinde de başlayabilir. Tam atakta belirtiler aşırı, ağrı, kusmaya yol açacak derece çok şiddetli olmaktadır. Böyle bir atakla karşılaşınca, evde kendi başına alınabilecek bir önlem yok. Yyapacak tek şey, en kısa zamanda bir hastanenin göz kliniğine başvurmaktır.
Kronik glokom
Yazılarımı sürekli izleyenler ya da teknik terimlere aşina olanlar, kronik sözcüğünün yavaş, hatta sinsi başlayan ve sürüp giden anlamına geldiğini bilirler. Glokom’un kroniği de sinsi başlar. Hasta çoğu zaman görme alanının giderek daralmasıyla sorunun farkına varır. Hasta olan gözde çevreyi görme giderek kaybolur, hasta bir borudan ya da delikten bakıyor gibi, sadece baktığı yerin ortasını görür.
Hastalık sinsi bir seyir izlediği için, özellikle 40 yaşından sonra belirli aralıklarla göz basıncını kontrol ettirmekte yarar var. Ailesinde glokomlu hasta bulunanlarla şeker hastalarının bu kontrole daha özen göstermeleri gerekir. Kronik glokom, yakın takip gerektiren bir hastalıktır. İyi takip edildiği zaman, genellikle ilaç tedavisiyle kontrol altında tutulabilir. Belirli aralıklarla göz içi basıncının ölçülmesi, zaman zaman görme alanının kontrolüyle uygulanacak tedavi düzenlenir.
Kronik glokom nedeniyle tedavi altına girecek hastalar, eğer varsa, kalp, tansiyon, şeker, astım gibi hastalıkları konusunda doktorlarına ayrıntılı ilgi vermelidirler. Kullanılacak ilaçlar, bu hastalıkları etkilemeleyecek tarzda düzenlenecektir. Ayrıca glokomu olanların, hangi nedenle olursa olsun başka türde bir ilaç kullanmaları gerektiğinde, mutlaka doktorlarına danışmaları gerekir. Özellikle spazm çözücü ve kas gevşetici türde ilaçlarla, depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar, göz içi basıncını arttırarak glokomlu hastalara ciddi zararlar verirler.
Böyle epilepsi olur mu?
M. YAYLA / İZMİR
Gittiğiniz nöroloğun yaptığı tetkiklerden sonra temporal lop epilepsisi teşhisi koyduğunu belirtiyorsunuz. Şimdiye kadar hiç bayılmadığınızı belirterek, teşhis konusundaki kaygılarınızı belirtiyorsunuz. Epilepsi, normal koşullarda belirli bir denge içinde akan elektriksel uyarıların, beyin dokusundaki hasar sonucu, bir anlamda kısa devre yaparak normal dışı bir faaliyet göstermesidir. Oluşan normal dışı elektrik faaliyeti beyinde hangi merkezleri ilgilendirirse o merkezin kumanda ettiği görevlerle ilgili sorunlar ortaya çıkar.
Halk arasında bilinen sara krizi, tıp dilinde grand mal olarak adlandırılan büyük nöbettir. Beyinde yaygın olduğu için, hasta kendini bilmez bir halde çırpınır. Sizin, temporal lob olarak adlandırılan, beynin yan kısımlarında sorununuz var. Nöbet yaygın olmadığı için bayılma olmuyor.
Epilepsi, zor doğum sırasında bebeğin oksijensiz kalması, düşme çarpma gibi olaylarla beyinde zedelenme olması, bebeklikte geçirilen yüksek ateşli havale nöbetleri, menenjit ve ensefalit gibi beyin zarının ya da beynin iltihaplanması gibi olaylara bağlı olarak oluşabilen bir sorundur, kalıtsal bir hastalık olmadığı için çocuklarınız açısından endişelenmeyin.
Paylaş