Paylaş
“İNSAN, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!” (Kıyame, 75/36) Her okuduğumda tüylerimi diken diken eden bir ayettir bu. Yüce Rabbimizin merhameti ne büyüktür ki yarattığı kulunu imtihan yeri dünyada yalnız ve rehbersiz bırakmaz, nasıl dua edeceğimize dair bize Kuran’da misaller verir.Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’in yaklaşık üçte biri gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin hayatından kıssalardan oluşur. Bu kıssalar Kuran’ın diliyle geçmişlerin masalları değildir. Kuran bize, bizden önce yaşayan toplumların başına gelen olayları, bu olaylar karşısında takındıkları tavrı anlatarak Allah ile olan ilişkimize ışık tutar, hatta bize peygamber diliyle nasıl dua etmemiz gerektiğini öğretir.
HZ. ADEM’İN DUASI
İlk günaha muhatap olan ve şeytanın yanılttığı ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’dir. Dolayısıyla ilk tevbe de Âdem ile başlar. Nitekim Hz. Âdem ve eşi cennette yasak meyveden yemek suretiyle günaha düştüklerinde demişlerdi ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, hiç şüphesiz, kaybedenlerden olacağız!” (Arâf, 7/23) Bizler de Hz. Âdem ve eşinin bu tavrından yola çıkarak şöyle dua edebiliriz: Rabbimiz, ne kadar çok isterdik bizi yarattığın günkü gibi tertemiz kalabilmeyi ama beceremedik Yarabbi! Şimdi sen bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen kaybedenlerden oluruz, bize kaybettirme Yarabbi! Bize akıl, beden ve ruh sağlığı ver, doğru ve yanlışı ayırt edecek bir bilinç ver Yarabbi...
HZ. NUH’UN YAKARIŞI
Hz. Nuh, 950 yıl yaşadı. Her fırsatta kavmini iman etmeye çağırdı, çok az kişi dışında kendine inanan olmadı. Bütün umudunu tüketmiş ve kavminin eziyetlerinden daralmış bir halde, “Rabbine: Ben yenik düştüm, bana yardım et!” (Kamer, 54/10) diyerek yalvardı. Kulun gücünün bittiği yerde Allah’ın yardımını isteyebileceğine en güzel örneklerden biri olan bu duadan sonra, Allah bir gemi yapmasını vahyetti ve kendisine inananlarla birlikte gemiye bindi. “Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah’a hamdolsun. Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen, konuk edenlerin en hayırlısısın” (Mü’minun, 23/28-29) duasıyla Rabbine hamd etti. Hz. Peygamber de (sav) Medine’ye hicret ettiğinde devesi Kasva’yı serbest bırakmış ve Hz. Nuh’un (as) “Ey Rabbim, beni bereketli bir yere kondur” duasıyla niyaz etmiş, Kasva, bugünkü Mescid-i Nebevi’nin olduğu arsaya çökmüştü.
OĞLU BOĞULUNCA
Hz. Nuh (as), kendisine iman etmeyen oğlu suda boğulunca “Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin va’din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin” (Hud, 11/45) diye Rabbine seslenmiş, bunun üzerine yüce Allah, “Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim” (Hûd, 11/46) buyurmuştur.
Bu uyarıdan sonra Nuh (as), Allah’a şöyle dua etmiştir: “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum.” (Hûd, 11/47) Hz. Nuh’un (as) bu duasından, Allah’ın razı olmayacağı şeyleri istemenin doğru olmadığını, dinen uygun olmayan bir istek için de af dilenmesi gerektiğini öğreniyoruz.
HZ. ZEKERİYA’NIN DUASI
İleri yaşına rağmen, çocuğu olmayan Hz. Zekeriya, “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin” (Ali İmran 3/38), “Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın” (Enbiya, 21/89) diyerek Rabbine yalvardı ve Hz. Yahya (as) ile müjdelendi.
CEVAPSIZ KALMAZ
Hz. Zekeriya’nın (as) dua ederken “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım.” (Meryem 19/4) demesinin üzerinde durmak lazım. Hz. Zekeriya’nın (as) duası bütün duaların mutlaka cevaplandığına dikkat çekiyor.
Hz. Peygamber de (sav) “Allah’a dua eden herhangi bir insan yoktur ki duası kabul edilmiş olmasın. Günah işlemediği, yakınları ile ilişkisini kesmediği ve isteğinde acele etmediği sürece Allah ona ya dünyada istediğini hemen verir veya isteğini ahirete bırakır ya da duası nispetinde günahlarını bağışlar” demiştir. (Tirmizî, De’avât, 13)
Yarın Hz. İbrahim (as) ve Hz. Musa’dan (as) örneklerle dua konusuna devam edeceğiz inşallah...
ORUCU BOZMANIN HÜKMÜ NEDİR? | 1 SORU - 1 CEVAP
ORUCU kasten, yani mazereti olmadığı halde bilerek bozmak, ramazanın hürmetine saygısızlıktır ve büyük günahtır. Hz. Peygamber (sav), orucunu bu şekilde bozanların keffâret ile yükümlü olacaklarını belirtmiştir (Buhârî, Savm, 30). Oruç keffâreti, iki kamerî ay veya 60 gün ara vermeksizin oruç tutmaktır. Bu keffâretin yanında ayrıca tövbe edilmesi ve bozulan orucun da kazası edilmesi gerekir, yani halk arasında bilindiği şekliyle altmış bir gün oruç tutulur. Buna da gücü yetmeyen kişi, 60 fakiri bir gün ya da bir fakiri 60 gün doyurur.
BİR AYET
KULLARIM Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar. (Bakara, 2/186)
BİR HADİS
KULUN Rabbine en çok yakın olduğu hal, secde halidir. Öyleyse secdede duayı çoğaltın.(Müslim, Salât, 215)
Paylaş