Tarladan fabrikaya mis kokulu güllerin izinde...

Gülü romantizmin vazgeçilmez bir parçası haline getirmiş olsak da bu çiçek aslında sandığımızdan çok daha fazlası... Suyu ve yağı birçok derde deva. Tam da mevsiminde gülün yetiştiği bölgedeydik.

Haberin Devamı

Tarladan fabrikaya mis kokulu güllerin izinde...

Güllere olan bakış açımı değiştiren Isparta ve Burdur seyahatim HerbaFarm Akademi’nin kurucusu, fitoterapi uzmanı ve eczacı Meltem Kurtsan rehberliğinde gül tarlalarında başladı. Gül deyip geçmeyin, elma, armut, kiraz, şeftali, kayısı, vişne... Bunların hepsi gül ailesinin (Rosaceae) bir üyesi. Sadece gül bahçelerinde gördüklerimizle de sınırlı değil, üç binden fazla türü var bu ailenin. Bölgedeki tarlaların mis gibi kokmasını sağlayansa yağ gülü bitkisi (Rosa damascena Mill). Bu bitkinin çiçeklerinden gül yağı elde ediliyor. O yağ da yüksek kalitede koku molekülleri içeriyor. Kokusu güzel olduğu için parfüm sektöründe en yaygın kullanılan aromatik yağların başında geliyor. Her yıl mayıs ayı başında açmaya başlıyor yağ gülleri. Tarlalarda sabah saat 4.00’te başlıyor çiçek hasadı. Gül çiçekleri makineyle değil; tek tek elle, büyük emeklerle toplanıyor. İşçiler çiçekleri önce bellerine bağladıkları önlüğün ön gözüne dolduruyor, sonra çuvallara boşaltıyorlar.

Haberin Devamı
“Türkiye, dünya gül yağı üretiminin yüzde 30’unu, gül konkreti üretimininse yüzde 90’ını karşılıyor.”

Bir kilo yağ için...

Çiçeklerin sabahın erken saatlerinde toplanması ve toplandıktan sonra hızla gül yağı fabrikalarına taşınması gerekiyor. Yoksa gül yağının içeriği değişiyor. Fabrikalarda çiçeklerden çeşitli işlemlerle gül yağı, gül suyu ve gül konkreti (katı gül yağı) gibi farklı koku moleküllerine sahip ürünler elde ediliyor. Gül yağı içlerinde en pahalı olanı çünkü yaklaşık üç, dört ton çiçekten sadece bir kilo gül yağı üretilebiliyor. Bu da ortalama 8 bin euro’ya satılıyor. Gül yağı veya gül suyu kullanmayı sevenlerdenseniz bu rakamlardan yola çıkarak hesabınızı yapın. Çok ucuza alıyorsanız o gül yağının, gerçek gül yağı olma ihtimali yok. Zaten buradaki üreticiler elde ettikleri gül yağının çoğunu çok ünlü parfüm markalarına satıyor. İlginç bir bilgi de tütün endüstrisinin gül yağının en önemli alıcılarından biri olması. Aroma vermesi için kullanıyorlarmış.

Türkiye, dünya gül yağı üretiminin yüzde 30’unu, gül konkreti üretimininse yüzde 90’ını karşılıyor. Yağ gülü tarımının en yoğun yapıldığı Göller Yöresi’nde gül üretim alanları her yıl ortalama yüzde 5-10 arasında büyüyor. Geçen yıl üretim alanları 41 bin dekarla Türkiye tarihinin en geniş alanlarına ulaştı. Ülkemizde yağ gülü yetiştiriciliği yapan dört il Isparta, Burdur, Afyonkarahisar ve Denizli. Ülkemizde üretilen yağ gülü çiçeğinin yüzde 85’i Isparta’da (yaklaşık 15 bin ton çiçek) toplanıyor. Bu da Isparta’yı Türkiye’nin parfüm vadisi haline getirmiş. Isparta’da yaklaşık 32 tane gül yağı fabrikası var. Meltem Kurtsan aynı zamanda KAGİDER Kurucu Başkanı olduğu için, onun rehberliğinde gezerken sürecin her aşamasında çalışan çok başarılı kadın girişimcilerle tanışma şansına erişiyorum. Polyetta Çiftliği, iki kadın girişimcinin harika bir projesi mesela...

Isparta sadece yetiştiricilik ve üretim anlamında değil, bilimsel olarak da gül konusuna katkı sağlıyor. Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde Gül ve Aromatik Bitkiler Uygulama ve Araştırma Merkezi var. Bu merkezin müdürü Doç. Dr. Sabri Erbaş bu yazıdaki bilgilerin çoğunu öğrendiğim kişi. Laboratuvarlarında gülle ilgili araştırmalar yapıyorlar.

Haberin Devamı

Antioksidan, tatlandırıcı...

Doç. Dr. Sabri Erbaş “Gül bitkisinden tıbbi olarak en az 5 bin yıldır faydalanıldığı biliniyor. Modern tıbbın kurucusu Hipokrat’ın (MÖ 460-370) yazdığı külliyatta, gül çiçekleri zeytinyağında bekletilerek hazırlanan tıbbi yağın çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılabileceği belirtiliyor” diyor.
Doç. Dr. Sabri Erbaş’ın verdiği bilgilere göre:
* Gül meyvesinden elde edilen ekstreler güçlü bir antioksidan; kanda serbest radikalleri zararsız hale getiriyor ve hücre yaşlanmasını önlüyor.
* C vitamini, kuersetin ve gallik asit gibi bioflavonoidler ve tanenler bakımından zengin olan bu ekstreler ayrıca çevresel stres faktörlerine karşı bağışıklık sistemini de güçlü tutuyor.
* A vitamini de içeren gül meyveleri, sağlıklı deri gelişimine destek oluyor. Doğal bir lif kaynağı olan pektinler, gül meyvelerinden elde edilen ekstrelerin özellikle mide ve sindirim rahatsızlıkları için de kullanılmasını mümkün kılıyor.
* Damıtma sırasında yan ürün olarak elde edilen gül suyu kozmetikte cilt bakım toniği, geleneksel tıpta ateş düşürücü, antiseptik ve mide rahatsızlıklarını giderici olarak kullanılıyor.
* Gıda endüstrisinde koku ve tat verici olarak (örneğin güllaç ve gül lokumu üretiminde) kullanımı yaygın.

Yazarın Tüm Yazıları