Paylaş
Her yıl sonunda yeni yıl için umut dolu bir yazı yazmak istiyorum.
Bu bazen yeni yıl için ‘yeni hedefler’ oluyor, bazen ‘nasıl daha iyi hissederiz?’ sorusuna cevap bulmaya çalışan küçük reçeteler.
Bu konuları aslında daha önce de birkaç kez yazmıştım.
Fakat bugün yazacağım yazının çok güçlü olmasını istedim, sanki daha çok güce ihtiyacımız var gibi düşündüm.
O nedenle, bu kez değişimi gözümün önünde yaşayanlara, danışanlarıma rica ettim.
Onlara şöyle bir e-mail yolladım: “2017’ye girerken sizden küçük bir ricam olacak. Bu cumartesi yılın son günü olacak ve ben de yılın son yazısını yazıyor olacağım. Değişimin mümkün olduğunu vurgulayan, umut dolu bir yazı yazmak istiyorum. Sizden rica etsem, terapi sürecinde yaşadıklarınızı anlatan bir paragraf yazar mısınız? İzninizle ‘isimsiz’ olarak yılın son yazısında kullanacağım.”
Onlarca e-mail geldi. Kadın, erkek, 18 yaşından 60 yaşına kadar herkes bir şeyler yazdı.
Keşke hepsini burada kullanabilseydim. Her birini okuduğumda gözlerimden yaşlar süzüldü.
İçimdeki umut tekrar büyüdü. Her şeyin mümkün olduğuna, değişime olan inancım pekişti.
2017’ye başlarken aynı duyguları yaşamanızı, kendinize olan inancınızı hiç kaybetmemenizi, umudunuzu yitirmemenizi dilerim.
Hiç unutmayın, istediğiniz gibi bir hayat yaşamak sizin elinizde. 2017 yılında tüm hayallerinizi gerçek olmasını dilerim.
Tek başıma giremediğim mağazalar
Bazı anlar vardır insan hayatında, yaptığın seçim bir ömür etkisi altına alır seni. İşte sizinle terapiye başlamak da o anlardan bir tanesi oldu benim için.
Umutsuz, kırgın, kızgın, öfkeli, depresif ve geleceğe dair hiçbir beklentisi olmayarak girdiğim kapıdan şimdiki ben çıkıyor her hafta.
Kendime inancım var her şeyin başında ve keyif alıyorum kendim olmaktan.
Tek başına giremediğim mağazalarda, kendimle birlikte gezmenin keyfine varıyorum.
Yan yana 15 dakika bile kalmaya dayanamadığım annemle yeni yılı birlikte karşılamanın ve tatil planları yapmanın mutluluğunu yaşıyorum.
Her hafta dağlar gibi gözüken ve asla aşılamayacakmış gibi gelen ağır yüklerin, sorunların, umutsuzlukların, problemlerin çözümlerinin minik adımlarla mümkün olduğunu öğrettiniz.
Ve arkama baktığım zaman en yüksek dağların da adım adım aşılabileceğini gördüm.
Sevgiyi hissetmek olanaksızdı
Terapi sürecine başlarken işlevsel olmak ve yaşamımda iyi işler çıkarmak benim için çok önemliydi. Ancak terapi sürecinde bu amacımın beni gergin ve
kızgın yaptığını fark ettim.
Kendimi gereksiz yere eleştirdiğimi gördüm. İstediğim mükemmel amaca ulaşamadığım için başarılarımdan da keyif alamadığımı fark ettim.
Bu durumun beni başkalarına karşı hoşgörüsüz yaptığını ve eleştirel özelliklerimin benim insanları sevmeme engel olduğunu gördüm.
Diğer yandan mükemmel ve her şeyi bilen birine sevgi hissetmek olanaksız görülmekteydi.
Hata yapma korkusu emin olduğum şeyler dışında bir şey yapmamı engelliyordu ve sonuç olarak yeni hedeflere koşamıyordum.
Sorunlarla ilgili farkındalık, gelecekle ilgili umuda dayalı bir değişim süreci başlattı.
Artık yaşamımda mümkün olduğunca kaygıya, kötümserliğe, olumsuz fikirlere yer yok.
Kendime zarar veren düşünceleri yararlı düşüncelerle değiştirmek yaşamımdaki en önemli amacım.
Kendim ve başkalarıyla sağlıklı ilişkiler geliştirmek, özgüveni artırmak, duygusal denge oluşturmak yaşamımdaki temel değişiklikler.
Bunları başarmak için gerekli enerjim ve farkındalığım fazlasıyla artık mevcut, terapi seansları bu temel değişiklikler için çok önemli bir araç ve anahtar.,
Neden o kadar bekledim
Neden destek almak için o kadar beklediğimi bilmiyorum. Belki etrafımı saran “tek başına halledebilirim” takıntısından, belki de kendime ne kadar yüklendiğimi fark edememekten ötürü... Seanslara başladığımızda hayatımın her noktasında ayrı bir sorun yaşıyordum. Ne işimde ne de evimde mutluydum. Babamı son evreye gelen rahatsızlığından ötürü kaybetmek üzereydim. Ailem perişandı...Tabii ki ben hariç herkese ayıracak vaktim ve sabrım vardı. Ne yazık ki en kötüsü de artık umudum yoktu. Sorunlarımı kanıksamıştım. Bu hayatın bana daha farklı bir şeyler sunabileceğine inanmıyordum. Devamlı etrafımdaki insanları anlayışsızlıkla suçluyordum. Ben kendimi anlıyor muyum sorusunun yanıtı ise sessizlik ve gözyaşından ibaretti. Seanslarla birlikte kendime dürüst olmayı, sorunlarımı sağlıklı bir şekilde ele alıp çevremdekilerle paylaşabilmeyi ve yardım istemeyi öğrendim. Öğrenmek doğru kelime mi bilmiyorum... Belki de seanslar sırasında tutulan aynayla zaten içimde olanlarla tekrar tanıştım. Kendimle barıştım. Hayallerimi, inançlarımı ve umutlarımı birlikte inşa ederken anladım ki özgüven, omuzlarınız dik bir şekilde hayata mağrur bakmak değilmiş. Öze güvenmekmiş... Yaşama ve onun sunacağı güzelliklere inanmakmış. Şimdi 15 yıldır hayalini kurduğum romanımın son düzeltmelerini yaparken etrafımı saran sevgi ve mutluluğa şükrediyorum. En çok da buna vesile olan size teşekkür ediyorum. “Sevgi iyileştirir” derdi annem. Seanslarda anladım ki annem haklıymış ama insanın sevmeye önce kendisinden başlaması lazımmış.
Aydınlanmış arınmış omuzlardaki yük kalkmış
Terapiye başlamadan önce olumsuz düşünceler içinde boğulmuş, adeta onların esiri olmuş, kaygılı, kendine öfkeli ve sürekli acıyan biriyken terapi süreciyle beraber mutsuzluğumu doğuran şeyin yaşadığım olaylar değil onlar hakkındaki olumsuz düşüncelerim olduğunu fark ettim. Şimdi kendimi kötü hissettiğimde hiç paniğe kapılmadan aklımdan o anda geçen çarpıttığım düşünceleri yakalayıp yerine rasyonel olanları koyuyorum. Nasıl ki hep olumsuz düşüncelerle mutsuz edebiliyorsanız kendinizi, aynı çabayı doğru düşünmeyi öğrenmek için sarf edip pekâlâ daha huzurlu, mutlu ve motive olabilirsiniz. Aslında bu terapi süreci benim yaşamımın dönüm noktası, müthiş bir keşif. İçinizde saklı gücü keşfediyorsunuz. Artık zorluklarla nasıl baş edeceğimi biliyorum, kaygı ve korkularımla anımı zehir etmiyorum. Ben kendi adıma her terapi seansı sonrası aydınlanmış, arınmış, omuzlarındaki yük kalkmış, umutlu bir kadın olarak çıkıyorum odadan.
İmkansız = imkan benim
Sizinle görüşmeye başladıktan sonra, şimdi dönüp o günlerden bu günlere neler değişti diye baktığımda, hayatımdaki olumlu gelişmelere ben bile inanamıyorum.
Hiçbir çıkış yolu bulamadığım, en umutsuz zamanlarda içimdeki kapıların anahtarlarını bulmama sebep olduğunuz için minnettarım.
Tüm terapi sürecinden edindiğim en iyi yöntem “impossible=i’m possible” (imkansız=imkan benim) şeklinde özetlenebilir.
Üstelik sadece düşünce biçimini değiştirerek.
Rekabetçi iş hayatı ve biten bir evlilik
Zorlu gençlik yılları, rekabetçi bir iş hayatı ve sona eren uzun bir evlilik...
Savaş sonrası fotoğraflarını gördüğümüz o yıkık şehirlerden biri kadar güçlü hissediyordum kendimi. Sorunumu biliyordum. Hayatımı yeniden inşa etmem gerekiyordu. Ancak bunu nasıl yapmam gerektiğini bir türlü bulamamıştım ve sizinle kesişti yolumuz.
Öncelikle “neleri yapmam gerektiğine” değil “neleri yapmamam gerektiğine” çalışmaya başladık...
O güne kadar kendi etrafıma ördüğüm duvarların yüksekliğini de bu sayede fark ettim. Bu konuda aldığım destek ve yönlendirme, gençlik yıllarımdan beri yığılan o tuğlaları tek tek kaldırmaya başladı.
Üzerimdeki ağırlığın hafiflemesi arkadaşlarımın da dikkatini çekti. Çünkü daha pozitif birini görüyorlardı artık.
Geçmişte ne kadar saldırsam da özünde kendimi sevdiğimi ve kendime yardım edebildiğimde çevreme faydalı olabileceğimi anladım. İş yaşantımda o ellerimin terlediği ve suçluluk hissettiğim toplantılar yerlerini daha güçlü durduğum, “hayır” diyebildiğim bir yönetici konumuna oturttu beni.
Kariyerimdeki gelişim, yeni bir şirkette, piramitte daha yukarıya gitmemle devam etti. Özel hayatımda kendimi izole etme çabalarım artık yok, tam tersi sevdiğim insanlara azami vakit ayırmaya çalışıyorum.
Sevdiklerime ve hobilerime ayırdığım zamanlar en mutlu olduğum anlar. Bu süreçte çok basit düşünce hatalarının bireyleri ne kadar karanlık ruh haline sokabildiğini gördüm.
O karanlık, kişiyi kendinden uzaklaştırıp içini umutsuzluk, kırgınlık ya da öfke gibi duygularla doldurmasına neden oluyor. Ama o karanlıkta size ışık ve zaman zaman ayna tutup yolu gösteren biri olunca, elektrik kesintisi sonrası yaşama dönen şehirler gibi canlanıyorsunuz.
Bu aşamada unutulmaması gereken, size ışık tutan kişinin sizin yerinize bir şey yapmasının mümkün olmadığı, o karanlıktan çıkmak için adımları sizin atmanızın gerektiği.
Yeter ki bir adım atın
Değişime inanmazdım. Sürekli etrafımı suçlar ve onlar değişmedikçe benim sorunlarım çözülmez diye düşünürdüm.
Dolayısıyla çaresiz olduğuma, çevremdekileri değiştiremeyeceğime, şanssız olduğuma inanıp umutsuzluk ve kızgınlık içinde geçirdim son yıllarımı.
2016 yılında, bir arkadaşımın zoruyla kendimden hiç beklenmeyecek bir adım attım ve terapiye başladım.
Önce zor bir süreçti. Şu anda bunu yazarken önceki inançlarıma ben bile inanamıyorum.
Takıntılarım vardı, karakterim sanıyordum, kurtulmanın mümkün olmadığına inanıyordum.
Benim için her şey değişti ama en güzeli ben değiştikçe etrafımdakiler de değişti.
Mucize gibi.
Şu anda çok daha huzurluyum. Daha umutluyum.
Değişim, kaç yaşında olursanız olsun mümkün diyorum artık etrafımdakilere. Yeter ki bir adım atın.
Paylaş