İşin garip tarafı ise Amerikalılar cebinde akrep bulunan bir toplum değil. 2005’te her 10 Amerikan ailesinden dokuzu yardım kuruluşlarına 261 milyar dolar tutarında bağışta bulundu.
Perde iniyor ama alkışlar devam ediyor. Oyuncular tekrar sahnede, spot ışıkları rengarenk pullarla bezenmiş kıyafetlerde yansıyor. Coşkulu seyircileri selamlıyorlar, üst balkonlardan kenar localara. Sonra kulise çekiliyorlar tek sıra halinde. Alkışın biteceği yok, yeniden sahneye çıkıyorlar. Birkaç kez bu rutin sürüyor.
’A Chorus Line’ şahane bir müzikal. Üçüncü kez seyrediyorum 1970’lerden bu yana. Tipik bir sanatçı dramı. Broadway’de sahneye çıkıp dans etmek, şarkı söylemek için çırpınan genç oyuncular ile yaşamın son döneminde ’iş’ arayan geçmişin müzikal yıldızının oyun direktörüne yakarışını izliyoruz.
Amatörler arasındaki tek profesyonel şarkıcı-dansör, terk ettiği eski sevgilisi direktörü kendisini kadroya alması için ikna ediyor. Sıra son seçime kalan amatörlerde. Direktörün özel hayatlarını delik deşik eden sorularını gönülsüzlükle açıklıyorlar. Ünlü oyun bir Broadway müzikalinin perde arkası hazırlanışının temasını işliyor.
Gerald Schoenfeld tiyatrosunun loşluğundan çıktığımızda Broadway’in ışık yağmuru altında kalıyoruz. Tiyatro markileri, billboard’lar, cadde-sokağa göz kırpan renkli ışık panoları gökdelen tepelerinde gece karanlığına meydan okuyor. Mağaza ve restoran vitrinleri mevsim süslemeleriyle kaplı, ara sokaklarda İrlanda meyhaneleri de ışıl ışıl. Alışılagelen bir manzara bu. Kasım sonunda Şükran Günü’nden başlayan bayram sürecinde Yahudilerin ’Hanuka’sı, Hıristiyanların ’Noel’i, Afrikalıların ’Kwanza’sı birbirini takip ediyor. Yılın son gününde Kurban Bayramı’yla tatil süreci noktalanıyor. Yalnız Noel nedeniyle postaya verilen tebrik kartlarının sayısı iki milyarı aşkın.
HEDİYE ÇILGINLIĞI
Her yıl olduğu gibi 2006’nın son haftalarında da ABD yoğun bir tatil yaşıyor. Aile ziyaretleri, sıcak iklimlere seyahat, evlerde olduğu gibi ofislerde Noel, Hanuka ve yıl sonu partileri, akraba-eş dost ve yakınlar arasında yüzlerce milyar doları aşkın hediye teatisi Amerikalıların büyük çoğunluğunun yeni yıla daha da borçlu girmesine sebep oluyor.
Tatil dönemindeki ABD’de alışveriş salgınına katılıp da borçlanmayan var mı? Banka, finansman, yatırım, borsa, iletişim, teknoloji, sanayi gibi bazı sektörlerin yöneticilerini düşünerek bu soruya ’evet’ demek mümkün. Gene de gözümüze ilişen bazı örnekler refahın zirvesindeki bu ülkede servet dağılımında eşitsizliğin çarpıcı boyutlara eriştiğini ortaya koyuyor.
New York merkezli yatırım bankacılık kurumu Goldman Sachs çalışanlarına 2006 yılı için ödediği ücret, temettü ve yıl sonu ikramiyesi olarak meblağ 16.5 milyar doları buldu. Bu meblağın çoğu yönetim kadrosuna ayrıldı. Gene de sekreter kadrosu dahil alt kesim çalışanları da ortalama 900 bin dolar yıl sonu primine layık görüldü.
Dev şirketlerde maaş ve ikramiye miktarlarına baktığımızda üst yöneticiyle vasat şirket çalışanı arasında gelir farkının giderek açıldığı belli oluyor. ’Economic Policy Institute’ adlı kuruluşun araştırmasına göre bir şirket başkanı asgari ücretle çalışan bir işçiden 821 kere fazla maaş alıyor. Bu fark 1978 yılında sadece 78 misli idi.
YÜKSEK PRİMLER
Gene merkezi New York’ta bulunan JP Morgan Chase bankasının İcra Kurulu Başkanı Jamie Dimon’a primler hariç 2005’te 23 milyon dolar maaş ödendi. Buna karşın aynı şirketin Brooklyn’deki ’Metrotech Center’ merkezinde çalışan güvenlik görevlisinin ücreti saati 8.43 dolar üzerinden tespit ediliyor.
9 milyon nüfusunun 1.5 milyonu yoksulluk çizgisi altında yaşayan New York’ta milyoner yöneticiler kadar yoksul işçilerin de yüksek maaşa ve yıl sonu ikramiyelere hakkı olması lazım. Ancak 1963 ile 1969 arasındaki ABD Başkanı Lyndon B. Johnson’ın 40 yıl önce tüm gayretiyle başlattığı ’yoksullukla savaş’ girişimi başarılı olmadığı gibi zengin ve fakir kesimler arasındaki uçurumun giderek derinleşmesi de önlenemedi.
İşin garip tarafı ise Amerikalılar ’cebinde akrep bulunan’ bir toplum değil. 2005’te her 10 Amerikan ailesinden dokuzu yardım kuruluşlarına 261 milyar dolar tutarında bağışta bulundu. Bağımsız bağış sektörü kár gözetmeyen 1.9 milyon cemiyetle ABD’de önde gelen kurumlardan biri.
11.7 milyon çalışanıyla birlikte bu cemiyetler muhtaç ve düşkünlere olduğu gibi sosyal, ekonomik, din, sağlık, sanat, eğitim ve araştırma dahil çeşitli alanda bağışlarda bulunuyor. Yaptıkları bağışların toplamı bir trilyon dolara yakın. Yoksullara yardım yapan bu derneklere ilaveten özel vakıfların maddi varlığı 2004 yılı kayıtlarına göre üç trilyon dolar.
Bu rakam Avrupa ülkelerinin bir yıllık milli hasıla toplamından fazla. Böylesine astronomik mali varlığa rağmen sadece 1.5 milyon yardıma muhtaç ve aşırı yoksul var New York’ta. Bu paralar acaba nereye gidiyor?