Amerika’nın tavanıyla tabanı ne yapıyor?

AMERİKA'da iki yaşam düzeni var. İlki ‘tavan’daki, ikincisi ‘taban’daki yaşam. ‘Tavan’ aylardır Irak harbi ve harpten sonra işgalin getirdiği sorunlarla meşgul.

Başkan George W. Bush gelişmeler nedeniyle giderek yalnızlığa itiliyor. Irak'ta kitle imha silahları bulunmadı. Saddam'ın nükleer programı balon çıktı. Usame bin Ladin ve El-Kaide bağlantısı kanıtlanmadı. Irak halkının ‘kurtarıcı’ Amerikan askerlerine çiçek atma beklentisi yerini ‘bomba’lara terk etti. Dışardan getirilen Saddam karşıtlarının Ulusal Konseyi'ni Iraklılar kucaklamaya yanaşmıyor. Bush'un Mayıs başında ‘‘Harp bitti’’ beyanına rağmen bu tarihten sonra ölen Amerikalı askerlerin sayısı harpte can verenleri aştı. Kendi halkına Irak harbinin kaçınılmaz olduğunu yukardaki gerekçelerle inandıran Bush yalancı değil. Safiyeti ‘‘Irak ABD için büyük tehlike’’ diyen yakın çevresi tarafından dolduruşa getirilmesinden kaynaklanıyor.

Tezkere olayı sonrası Ankara'ya Kennedy ailesinin ‘‘Affederiz ama unutmayız’’ felsefesiyle gözdağı veren bu yakın çevreler şimdi Irak'ta görev almak üzere beş kıtada asker arayışı sürdürüyor. Haftalardır yerli-yabancı meslektaşlarımın sorularına ‘‘Türkiye sabırlı bir politika izlemeli. Beyaz Saray Ankara'nın kapısını çalacak’’ diye görüş belirttim.

Bugün Irak'ta Başkan Bush'un ‘Büyük Koalisyon’ dediği gücün yalnızca yüzde 7'sini yabancı askerler oluşturuyor. Washington'un asker isteğine Hindistan ve Pakistan'dan Avrupa'ya kadar pek çok ülke olumlu yanıt vermedi. Koalisyonda ABD'nin çok güvendiği Polonya'dan 2200 asker dahil Irak'ın en sakin kesiminde konuşlandırılmak üzere 22 ülkeden yalnızca dokuz bin asker sağlayabildi.

Irak harbini destekleyen NATO ülkelerinden Litvanya ordusunda 5 bin 500, Romanya'da 99 bin, Çek Cumhuriyeti'nde 49 bin asker var. Harp karşıtları Almanya'nın tüm asker sayısı 296 bin, Fransa'nın 260 bin. ABD’nin koalisyon ortağı İngiltere'nin ise 210 bin. Bu tablo içinde, savaş yetenekleri kanıtlanmış, deneyimli Türk ordusu 700 bin eratıyla vazgeçilmez bir güç olarak ortaya çıkıyor. Irak'ta apoletlerinden yıldız taşan Amerikalı komutanlara ‘‘Yan cephenizde Litvanyalı, Rumen mi yoksa Türk askerlerini mi görmek istersiniz?’’ diye sormanız yeterli.

Şimdi tabana dönelim, yani sokaktaki halka. Amerikalılar Irak politikasının fiyaskoya dönüştüğünü düşünüyor. Harp sonrası ölen asker sayısının artışına her kesimden eleştiriler geliyor. Üstüne üstlük ekonomi kötüye gidiyor. Ana üretim ve hizmet sektöründe durgunluk var. İşsizlik yüzde altıyı geçti. Clinton yönetiminin bir trilyon dolar fazlasıyla devrettiği bütçe gelecek yıl 500 milyar dolara yakın açık verecek. Benzin fiyatına tarihte ilk kez rekor düzeyde zam geldi. Tabanda homurdanmalar başladı. Başkan Bush'un halk gözünde tasvip oranı yüzde 50'nin altına düştü.

Bunun dışında güncel hayat, olay cümbüşünde devam ediyor. New York'ta zengin tabakanın sayfiyesi Hamptons'da taklit marka çantalar moda oldu. Ünlü Fransız firması Hermes binlerce dolar etiketli Kelly çantalarının şeffaf plastik kopyalarını Jelly-Kelly adıyla 240 dolardan satışa çıkaran bir şirketi mahkemeye verdi. Yüksek sosyete kadınlarının kapıştığı sahte çantaların satışı mahkeme kararına kadar durduruldu.

Queens kentinde Bangladeş kökenli 32 yaşındaki Ayesha Akter akşam yemeğinde ‘‘Çok şişmansın, yediklerine dikkat et’’ diyerek pilav yemesine izin vermeyen 74 yaşındaki anneannesi Farida Begum'u et satırı ile öldürdü. 150 cm. boyunda 82 kiloluk Ayesha cinayeti takiben sokakta kendi kendine konuşurken tutuklandıktan sonra akli dengesinin tespiti için hastaneye sevk edildi.

Long Island'da üç çocuk anası Connie Parker lotodan 25 milyon dolar kazandı. On altı yıldır kocası Kenneth ile her hafta loto bileti alan 74 yaşındaki Connie ikramiye parasıyla on odalı, çift garajlı bir evi 500 bin dolara satın aldı. Altına lüks bir spor araba da çeken torun sahibi kadın milyonlarca doları kendi hesabına yatırdıktan sonra kocasını yeni aldığı evden kovdu. Connie'yi mahkemeye veren 77 yaşındaki Kenneth ‘‘Yıllardır bilet parasını ben ödedim. Bu kez de verdiğim 20 dolarla ikramiye kazandık. 25 milyon doları kendi hesabına yatırmasını, ev tapusunda onun isminin bulunmasını yadırgadım ama böyle şeytanlık yapacağı aklıma gelmedi. Zengin olunca beni boşamaya kalktı. Oysa ikramiyenin yarısı benim’’ diyor. Bakalım mahkeme neye karar verecek?
Yazarın Tüm Yazıları