Yıldız Moran’ın fotoğrafları

YILDIZ MORAN’ın Zamansız Fotoğraflar Sergisi, Pera Müzesi’nde açıldı.

Haberin Devamı

Yalnız fotoğrafçılar, fotoğraf bölümü öğrencileri, profesyonel ve amatör fotoğrafçılar değil, herkes bu fotoğrafları görmeli.
Çok az sanatçı ve eser için kullanılabilecek “gizli hazine” sözünü hak eden nadir isimlerden birisi Yıldız Moran ve fotoğrafları...
Suna, İnan, İpek Kıraç ortak imzalı Sunuş’un başlığını ileteyim:
“Fotoğrafın sessiz devrimcisi Yıldız Moran’ı konuk ederken...”
Yıldız Moran
’ı yakından tanıdım.
Bir yıl boyunca, onların evinde eşi Özdemir Asaf’ın kitaplarını baskıya hazırladım. Bugün yerli yersiz kullanıldığı için havı dökülen, hanımefendi sözcüğünü onun için her zaman kullandım.
Şiirlere öylesine kendini adamıştı ki, bir gün olsun fotoğraftan/fotoğrafçılığından söz etmedi.
Onun fotoğraflarından çok azını önceki yıllarda İstanbul Bienali’nde gördü sanatseverler.
Küratör Coşkun Kulaksız, Zamanının Ötesinde Bir Fotoğrafçı yazısında, Yıldız Moran’ın öğrenimi, aile ortamını anlatıp, onun öğrenimine dair notlar sunuyor.
O, akademik eğitimli ilk kadın fotoğrafçıdır.
Eğitimini İngiltere’de tamamlar, İstanbul’a döner ve dayısı Mazhar Şevket İpşiroğlu ile birlikte Anadolu gezisine çıkar.
Laleper Aytek, Yıldız Moran incelemesinde, onun fotoğraf tarihindeki unutulmuşluğunu ortaya koyuyor.
Merih Akoğul, Fotoğrafın Yıldız Moran’ı’nda, Yıldız Moran’da insanın şiiri başlığının altında; Behçet Necatigil’in iki dizesi var:
“Çoklarından düşüyor da bunca
Görmüyor gelip geçenler”
Bu şiirin giriş dizelerinin bende tuhaf bir biçimde Yıldız Moran ve fotoğraflarıyla örtüştüğünü düşünüyorum. O çoğumuzun görmediği, görüp geçtiği ya da önünde yeterince durmadığı birçok şeyi gördü; saptadı ve paylaştı.”

* * *

İNSANLARIN çeşitli konumlarda yer aldığı manzara fotoğrafları üzerine öykü yazılabilir, hiç kuşkusuz fotoğraf yazarları bunun özgünlüğünü değerlendirir.
Fotoğraflarını katalogdaki yazıları okuduktan sonra gezdim, bildiğim ya da bildiğimi sandığım yerleri iyice, ayrıntısına kadar göremediğimi anladım.
İşte İstanbul dediğim fotoğrafların önünde durdum.
Denizin yüzündeki ışık oyunları içinde balıkçılar ve arkasında minareler...Üst üste dizilmiş küfeler.
Palamut tablasının başındaki çocuk.
Bir sokak fotoğrafçısı, kasketli bir çocuk. Balıkçılar. Cezveciler. Yufka açan kadın. Bozkırda bir çocuk.
Hepsi o kadar gerçek ki, hâlâ yaşayan, biraz uzun baktığınızda yaşadıklarına ve size seslendiklerine kanaat getireceğiniz insanlar ve anlar...
Portrelerini görün bir de...

* * *

ÇEKİLDİKLERİ yılları, dönemin fotoğrafçılığını düşündüğünüzde daha da önem kazanan fotoğraflar.

Yazarın Tüm Yazıları