(yeni) bir dergi

ÜÇ ayda bir yayınlanacak, “(yeni)”(*) adında bir “kültür dergisi”ni tanıtacağım bugün.

Geniş bir kültür coğrafyasını tarayan dergi, Batı ile bizim ayrı ve kesişen birikimlerimizi tartışıyor, belli bir kavram ekseninde bize düşünme malzemesi sunuyor.
Bu sayının dosyası: “kriz”.
Her alanın kullanılmayan ya da yanlış kullanılan bölgelerini yeniden gündeme getiriyorlar.
“(yeni)”nin bu özelliğini sevdim; yazarları bilinenin, söylenenin altını çizmiyor. Yeni ve altı çizilecek metinler üretiyor.
Hem yeni okurlar yaratıyorlar, hem de eski okurları yeniliyorlar.
Kavramlar üzerine düşünce çeşitlemesinden hoşlanırım, çünkü düşünce çarpışmalarından okur da bir sonuca varır, bu tür çalışmalar, okurun özgürlük payını yüksek tutar.
* * *
“(yeni)”nin özelliğini, yapmak istediğini, bunu başarma oranını tartabilmeniz için İsmail Ertürk imzalı editör’den yazısının bir bölümünü mutlaka okumalısınız:
“Dergiyi dört bölüme ayırdık: (yeni)ye mektuplar, (yeni) dosya, (yeni)ler ve (yeni)den.
İlk sayının (yeni) mektuplarını; yeni sınırların oluştuğu AB’de Britanya’a çağrı merkezi işçisi olarak göçen genç bir Polonyalı antropolog Malgorzata Czarkowska; Marakeş’in tılsımını anlatan fotoğrafçı ve gezgin bir mühendis Cem Sarvan; Viyana’dan Seferihisar’a 75.000 kitaplık kütüphane taşımış göçmen aile, Akşit ailesi yazdı. (yeni) kültür coğrafyalarında sınırları aşan üç kişiden gelen mektuplar bunlar.
İlk sayının dosya konusu ‘kriz’. Dosyanın odağını son üç yıldır Batı’nın özgüvenini sarsan, sarsmayı sürdüren iktisadi krizi ve kriz durumunu, Oruç Aruoba, Enis Batur, Betül Çotuksöken, İsmail Ertürk, Ekrem Işın ve Soli Özel, dünyada belki de tek ‘kriz’ felsefesi yapmış düşünür Nermi Uygur’un Bunalımdan Yaşama Kültürü kitabından yola çıkarak tartışıyorlar. (...)
(yeni)lerde, edebiyat alanında Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın daha önce yayınlanmamış iki şiiri, Ferit Edgü’nün bir öyküsü, Mustafa Yılmazer’in aforizmaları, İskender Özturanlı’nın şiiri var. Usta, kışkırtıcı ve deneyen edebiyat örnekleri.(...)
(yeni)den bölümünde, kültür tarihine bakacağız...”
Nermi Uygur’dan yola çıkış elbet bir tercih ama ben krizi ve sorunları tartışırken Cemil Meriç’in es geçilmemesini salık veririm.
Türkiye’de çözümlerin karşıtlıklardan doğduğuna inandığım için.
Yuvarlak Masa’da şu sorunun yanıtı aranıyor: “Krizden bir yaşama kültürü çıkar mı?”
Çok yönlü bir fikir ortamı, hepimizin kriz kavramı üzerine, bunun bireysel, öznel, nesnel, toplumsal uzantılarını yeniden değerlendirmemizi sağlıyor.
Konuşulanları okuduğumda, birçok kavram hakkında düşünme gereği duydum.
Enis Batur’un bir saptamasını buraya alıyorum, katıldığım için: “Şunu söylemek isterim. Fransız insanı televizyona kilitli yaşamıyor, televizyonun bu kadar etkisi yok orada. Türk insanı uyanır uyanmaz açıyor televizyonu... Gecenin geç saatlerine kadar. Buradaki kadar geç yatan bir toplum bilmiyorum. Gecenin iki buçuğunda terasa çıkıyorum, bütün ışıklar yanık, herkes televizyon seyrediyor.”
Konuşma programlarının uzunluğuna, dinleyenlerin sabrına şaşıyorum. Bizim sözlü kültür alışkanlığımızın tipik örneği. Konuşmaları dinledikleri sürede o konuda iyi bir kitap okusalar çok daha doğru, düzeyli bilgi edinecekler.
* * *
“(yeni)”yi okuyun, yeni bilgiler, yeni yaklaşımlar bulacaksınız.
 
(*) (yeni), sayı 1, Güz 2010, 3 aylık kültür dergisi, kırmızı yayınları.
Yazarın Tüm Yazıları