Türkiye’de yaşamadan Türk kalmak

ESKİ kuşak Rus liderlerinden Nikita Kruçef’in torunu Nina Kruçeva, Princeton Üniversitesi’nde karşılaştırmalı edebiyat okudu, şimdi de New York’ta bir okulda öğretmenlik yapıyor.

Vladimir Nabokov üzerine bir kitap yazdı, haziran ayında da Moskova’da yazarla ilgili, bireysel özgürlük ve ulusal kimlik başlıklı bir konuşma yaptı.

Bilgileri Sophia Kishkovsky’nin Modern Rusya için Nabokov’u Yeniden Düşünmek yazısından (International Herald Tribune, Thursday, July 10, 2008) aldım.

Nabokov, önemli, iyi bir yazardır, Türk okurunun da ilgisini çekmiş, kitapları yayınlanmıştır. Okur çoğunluğu da onu Lolita kitabından tanır.

Bilindiği üzere Nabokov, Rusya’dan sonra başka ülkelerde bulundu, sonunda da Montreaux’ye (İsviçre) yerleşti.

Yurtdışında yaşamış yazarların ülkelerinde anlatılmalarını, tanınmalarını, unutulmamalarını sağlamak, edebiyat çevrelerine, özellikle eleştirmenlere düşen bir görev.

Sürgün yazarlar dışında, acaba biz yurtdışında yaşayan yazarlarımız için böyle bir edebi rehabilitasyon yapıyor muyuz?

Genç kuşağa, genç öğrencilere onları anlatıyor muyuz? Yoksa edebiyat ve kültür insanlarının sadece sınırlarımız içinde olanlarından mı söz etmekle yetiniyoruz? Bu soruların yanıtı pek de olumlu değil.

* * *

YAZININ sonundaki Kruçeva’nın bir cümlesi beni çok etkiledi:

"Nabokov bize Rusya olmaksızın Rusyalı kalabilmeyi öğretti."

Gönüllü/gönülsüz yapılan, yapılmak zorunda kalınan bütün sürgün yazarların kimliğini tek cümlede özetliyor.

Bazı kavramlar var ki, bunu açıklamak, net bir analizini yapmak pek mümkün değil.

Nabokov gibi bize bunu öğreten, haklarında bu yargıyı verebileceğimiz Türk yazarlarını anımsadım. Elbette yeryüzündeki diğer adları da unutmayarak.

Názım Hikmet, Türkiye’de yaşamadan Türk kalmak örneğini ispatladı.

Kalanlar listesini zenginleştirebiliriz.

Pertev Naili Boratav, Fahri Erdinç, Abidin Dino ile Güzin Dino, Türkiye’de olamadıkları dönemde hep Türk kaldılar.

Peki soracaksınız bunun öğeleri, özellikleri, belirtileri nelerdir?

Sadece Türkçe konuşmak mı? Hayır. Sadece ülkesini anlatmak mı? Hayır. Bir özlemi anıtlaştırmak mı? Hayır.

Belki de hepsi, ya da hiçbiri.

Benim kuşağımdan Demir Özlü, bir sonraki kuşaktan Ataol Behramoğlu, bize Türkiye dışında Türk kalmayı öğretenlerden.

* * *

EDEBİYATIN ve edebiyatçının, sanatçının bir ülke için önemini bu olay bir kez daha vurguluyor. Yalnızca o coğrafyada yaşamanın şart olmadığını gösteriyor.
Yazarın Tüm Yazıları