Paylaş
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'la, Hürriyet Medya Towers'ta yenilen yemekte ben de vardım. Tahmin edeceğiniz üzere, ben, şehrin kültürel sorunları üzerine sorular yönelttim, politikanın gülsüz, dikenli bahçesine adım atmadım. Bana ilettiği tasarılarını gerçekleştirirse, aramızda bir kültürel ihtilaf çıkacağını düşünmüyorum. Siyasi ihtilafları da diğer meslektaşlarım izleyecek.
Geçenlerde kent mimarisine düşkün bir dostum, bana bir dosya getirdi. İnsan Yerleşimleri Derneği'nin hazırladığı bu belgeler, Belediye'nin Taksim Meydanı projesini şehircilik açısından facia olarak tanımlıyordu.
Projeye göre, Meydan yükseltilince, bütün görünüş bozulacaktı ve ayrıca ünlü Anıt'ın yeri de değiştirilecekti.
Sivil toplum kuruluşlarının yaptıkları toplantıda tartışılan, Meydan'ın özelliğinin bozulacağıydı. Tarihi bir yerin değişmesi şehircilik açısından pek de uygun olmazdı.
‘‘Cami yapacak mısınız?’’ sorusuna da Başkan, ‘‘bu Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün meseli benim değil’’, diye cevaplandırdı. Zaten, diyor, Başkan, ‘‘bizim böyle bir yetkimiz yok.’’
Erdoğan, yeni projenin kendinden önceki belediye başkanlarının hazırlattığını, trafik rahatlığı açısından uygulamanın zorunlu olduğunu savunuyor.
Üstelik ne Anıt'ın yeri değişecekti, ne de Meydan bozulacaktı. Ne var ki, Taksim Parkı (İnönü Gezisi) ile Meydan'ın arasındaki yükseklik farkı giderilecekti. Ve alan; oradaki binalar yıkılınca yeşillendirilecek, büyük bir park yapılacaktı.
Sadece Taksim Sanat Galerisi büyütülecekti. Orda daha büyük sergiler açılacaktı.
***
ERDOĞAN'dan, bir çok kimsenin merak ettiği bir durumu açıklığa kavuşturmasını istedim. Yerel yönetim olarak, İstanbul'daki eski eserlerin restorasyonunda Bizans eserlerini ihmal ettiğiniz, hatta yapmadığınız iddiası yaygın, benim de şüphelerim var.
Başkan'a bakarsanız böyle bir Osmanlı-Bizans Ayrımcılığı yok, hatta Darülaceze içindeki kilise ve havranın restorasyonunda kendi başlarına hareket etmeyip, hahama ve patriğe danıştıklarını söylüyor.
İstanbul'un bir megapol, bir metropol olduğunu sık sık tekrarlıyor. Böyle bir bakış açısından, şehrin kozmopolit kimliği korunmalı. Bundan sonraki uygulamalarında bu gerçeğe dikkat edileceğini umuyorum.
Zaman zaman partisi ve konuşmaları yüzünden - yüzyüze konuşunca anlaşma sağlanıyor da - gene de bilgilerin gerçekleşmesi konusunda bazı kuşkularımı saklı tutuyorum.
Cemal Reşit Rey Salonu'nda Adnan Saygun'un Özsoy operasını seyretmeye basından çok az kişinin geldiğinden yakınıyordu.
Doğru, ben gitmiştim. Burada davetlinin siyasal kimliği söz konusu değil, Saygun önemli. Başkalarının da bu davete böyle bakmalarını isterim doğrusu, diğeri bir önyargı tehlikesi taşıyabilir.
Erdoğan, Cumhuriyet'in 75. yılı için, müzik tarihimizdeki önemli yerlerinden sık sık söz ettiğim Türk Beşleri'nin CD'lerinden oluşan bir bir diskotek yapacağını açıklıyor.
Başka çalışmaların da, partisinin vitrinini yenilemesine, çağdaşlaşmasına yardımcı olacağını umuyorum.
***
POLİTİK panorama çizmeyi ne başarabilirim ne de böyle bir eğilimim var.
Size naklettiğim, Erdoğan'ın, bir belediye başakanının kültür konusundaki düşünceleri, yapacakları.
Kozmopolit İstanbul konusunda bir aykırılık yok.
Yeter ki uygulamada şaşırmasınlar, sapmasınlar.
Paylaş