Paylaş
İSTANBUL yeniden sanatın başkenti rolünü üstlendi, hepimiz bunun kıymetini bilelim. Görselliğin doruğundaki yapıtların sergilendiği mekânlar bizi dolaşmaya çağırıyor.
Elbet konserler de müzik beğenimizi karşılıyorlar. Bu şehrin estetik nimetlerinden faydalanma şansına sahibiz.
Eski yıllarda yazın İstanbul bir kültür çölüydü. Sadece birkaç tane gazinoyla sınırlıydı.
Artık hangi alanda olursa olsun, festivaller, etkinlikler uluslararası düzeyde oluyor.
Cumhuriyet’le Batı’ya açılan pencerenin alanı gittikçe büyüyor.
Müziğin her türü dinleyici buluyor.
Gene anımsatalım. Sanat sadece İstanbul’da ilgi görmüyor. Anadolu’nun başka kentlerinde de sergiler açılıyor, film festivalleri düzenleniyor, konserler veriliyor. Film festivalleri birçok şehirde sinemayı gündeme getiriyor.
Eskiden festivaller yapılır, onur konukları seçilir, konuyla ilgili haberler dergilerde, gazetelerde solup giderdi. Ama belediyeler şimdi bu festivallere kalıcılık kazandırmak için, onur ödülü alan sanatçıların kitabını da hazırlıyorlar. Yönetmenlerden oyunculara uzayan geniş bir portre kitaplığına sahibiz artık. Daha önceki yazılarımda da belirttim, Bodrum’da hem piyano festivali, hem bale festivali, hem de Doğuş Grubu’nun D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali gerçekleştirildi.
Ayrıca başta Hüsamettin Koçan, Devrim Erbil olmak üzere Bodrum’da resim sanatımızın önemli adlarının sergileri açıldı.
Siyasi gündemle iç karartan yaz mevsimi bu festivaller sayesinde rengini koruyordu. Ancak artık daha da renklenecek...
*
İKSV’nin Koç Holding sponsorluğunda düzenlediği İstanbul Bienali, 5 Eylül’den itibaren ziyaretçilere açılıyor.
Bienalin önemi ve yararı yalnızca kendi varlığı ile kısıtlı değil.
Birçok galeri, sanatçı, bienal döneminde alternatif sergi veya etkinliklerle eserlerini sergiliyorlar. Çünkü dünyanın sayılı eleştirmenleri, bienal nedeniyle İstanbul’a geliyor.
Onların gezeceği diğer galeriler, gördükleri sergilerde tanıyacağı sanatçılar, hem galerilerin hem sanatçıların uluslararası alanda tanınmasını sağlayacak birer fırsat...
Ana mekânını İstanbul Modern’in oluşturduğu bienal bu yıl otuzu aşkın mekânda ve yerde ziyaretçilere açık. Bienali ücretsiz gezebilirsiniz. Bienal, uluslararası sanatı/sanatçıları bize tanıttığı, bir eksen üzerinde tartıştığımız gibi, yabancı eleştirmenlerle de bizi dünyaya ulaştırıyor. Sakıp Sabancı Müzesi’nde de ZERO Sergisi açıldı.
Serginin kısa tanıtım sloganını hepiniz duymuşsunuzdur: “Geleceğe geri sayım... 20. yüzyılın ortasında doğan büyük sanat hareketi ZERO, yaşadığı rönesansın rüzgârıyla İstanbul’a geliyor.”
Ayrıca 5-6 Eylül günleri Haliç Kongre Merkezi’nde Art International Fuarı’nı ziyaret edebilirsiniz. Burada geçen yıl olduğu gibi bu yıl da önemli, değerli sanatçıların yapıtlarını, uluslararası üne sahip galerileri görebileceksiniz.
AK Sanat’ta Louise Bourgeois’nın ‘Dünyadan Büyük’ adlı sergisi yine ihmale gelmez bir sergi. Daha önce Türkiye’de 1997 yılındaki bienalde bir eseri sergilenen sanatçının 58 yapıtı “ilk defa” Türkiye’de sergileniyor.
Müzik de hız kesmiyor. 10-20 Eylül arasında Uluslararası Klarnet Festivali var. Sloganını beğendim: “İstanbul Nefes Alıyor”. Ekim ayında da Caz Festivali ve Kukla Festivali başlıyor. Ajandanıza şimdiden yazabilirsiniz.
*
YAZ günlerini griye boyayan siyasetin etkisini sanat iyiden iyiye ortadan kaldıracak. Siz de sanatla yaşamınızı renklendirin.
Paylaş