Seyyahların gezip yazdığı İstanbul

İstanbul üzerine yazılan kitapların çoğunu okudum. Bizim yazarlardan çok, yabancı seyyahların gezi notlarını, izlenimlerini, saptamalarını merak ederim.

Çünkü ne olursa olsun bizim yazarlarımızın bakış açıları, yaşadığmız kente bakışımızla örtüşür, ortak kanılar, ortak beğeniler egemen olur. Aynı günlük yıpranma ve dikkat dağınıklığı ile, aynı şeylere yoğunlaştırırız dikkatimizi. Bir sürü görülmesi gereken şey, dikkatimizden kaçabilir.
Ancak yabancı seyyah, bu kente kendi ülkesinde edindiği birikimle, ayrı bir mercekten bakar. Bizim için ilgi çekici değişik sonuçalara varabilir. Belki bize de yeni bir açı kazandırabilir, bana kazandırmıştır da.
Ümet Meriç’in Seyyahların Aynasında Şehirlerin Sultanı İstanbul kitabı bu anlayış doğultusunda ilgimi çekti.
Kitap, merhum Genel Müdür Adnan Büyükdeniz’in aziz ruhuna ithaf edilmiş.
Kitabın başında Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve AlBaraka Genel Müdürü Fahrettin Yahşi’nin sunumları var.
Ümit Meriç, Başlarken adlı yazısında İstanbul’un özelliği ve kitabın niteliği üzerine bilgi veriyor:
“Seyyahların İstanbul’u surlarıyla, saraylarıyla, kilise ve camileriyle, yalıları ve köprüleriyle bizim şimdi yaşamakta olduğumuz İstanbul’dur. Ne var ki, İstanbul’u ziyaret etmiş olan seyyahlar ölümsüz sayfaları ile asırların tozunu silmekte; “yerde her taşını öpüp başımıza koymak istediğimiz” İstanbul, onlar sayesinde, gözlerimizin önünde katmerli bir gül gibi yaprak yaprak açmaktadır. Yabancı seyyahlar bazen hayran kalarak, bazen haset ederek, bazen bilgileriyle bizi aydınlatarak, bazen cehalet ve dikkatsizlikleriyle bizi şaşırtarak; binlerce, yüzlerce yıl öncesinin İstanbul’unu ve İstanbullularını bugüne taşımaktadırlar. Hakkında en fazla kitap yazılan dünya şehirlerinden biri olan İstanbul’un hafızasına, kaleme aldıkları eserlerle katkıda bulunan bütün o geçmiş zaman insanlarına, gönül aynalarına yansıyan İstanbul ve İstanbullularla bizi tanıştırdıkları ve “Şehirlerin Sultanı”nı bize daha çok sevdirdikleri için minnet duyuyoruz.”
Seyyahların Aynasında Şehirlerin Sultanı İstanbul’un bölümlemesi şöyle:
I. Bölüm: Konstantinopolis’ten Konstantiniyye’ye (680-1453); Doğu Roma Döneminde Seyyahlar / Seyahatnâmelerde Konstantinopolis.
II. Bölüm: İslambol’dan İstanbul’a (1453-2009); XV. ve XVI. Yüzyılda İstanbul, XVII Yüzyılda İstanbul, XVIII. Yüzyılda İstanbul, XIX. Yüzyılda İstanbul, XX. Yüzyıldan Günümüze İstanbul, Hükümdarlar Kronolojisi, Yazılı Eserler Bırakan İstanbul Seyyahları, Resim Açıklamaları.
Değişik yüzyıllarda İstanbul’u anlatan yazılar, bize farklı yazarların bireysel bakışından bir imparatorluk tarihine dair notlar da sunmuş oluyorlar.
Kitaptaki bazı ünlü adların yazılarını parça parça okuyanlarımız vardır, bütün yazarların, seyyahların bir ciltte toplanmasının kitaplığımız için ayrı bir önemi vardır. Ayrıca bize mukayese imkânı vermektedir. Aynı yüzyılda farklı bakışlar bunun en güzel örneği olsa gerek.
Ben seçmeleri XX. Yüzyıldan Günümüze İstanbul bölümünden seçtim.
Ernest Hemingway’in kaleminden İşgal Altındaki İstanbul’u okuyalım:
“İstanbul’da kaç kişinin yaşadığını kimse doğru dürüst bilmiyor. Şimdiye kadar tam anlamıyla sayım yapılmamış. Tahminlere göre bir buçuk milyon insan yaşıyormuş. Parçalanan Çar Ordusu’nun her türlü üniformasını giymiş kırk bin Rus mültecisiyle sivil olarak şehre sızan ve barış konferansı ne sonuç verirse versin Mustafa Kemal’cilere geçmesini sağlamakla görevli bir o kadar da milliyetçi bu sayıya dahil değil. Bunlar, son tahminlerden sonra şehre sızanlar.
Yağmur yağmadığı zaman İstanbul’da o kadar çok toz oluyor ki, Pera’ya paralel tepelerin üzerindeki sokaklardan geçen köpeklerin ayaklarından havaya sanki bir toz bulutu yükseliyor. İnsanlar da ayak bileklerine kadar toza batıyorlar ve rüzgâr esti mi, arada tam ve yoğun bir bulut oluşuyor. Yağmur yağınca da her taraf çamur içinde kalıyor. Kaldırımlar öylesine dar ki, herkes sokakta yürüyor, sokaklar da dereden farksız. Geliş-gidiş kuralı diye bir şey yok. Motorlu araçlar, atlı arabalar, tramwaylar, sırtlarında ağır yükleri taşıyan hamallar hep birlikte gidip geliyorlar. Sadece iki ana cadde var. Geri kalanların hepsi ara sokak. Ana caddeler de ara sokaklardan daha ahım şahım değil(...)
İstanbul’da tam yüz altmış sekiz resmi izin günü var. Cumaları Müslümanların, cumartesileri Yahudilerin, pazarları da Hıristiyanların tatil günü. Ayrıca Katoliklerin, Müslümanların ve Rumların hafta içlerinde dinî bayramları var. Yahudilerin dinî bayramları da cabası. Bu yüzden İstanbul’da her delikanlının en büyük emeli, bir punduna getirip banka memuru olmak.”
Seyyahların önemli yazılarından oluşan bir toplam.
İstanbul için bir kaynak. Görsel malzeme de kitabı daha önemli kılıyor.
(Seyyahların Aynasında Şehirlerin Sultanı İstanbul, Ümit Meriç, alBaraka Yayını)

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Algan Sezgintüredi / Katilin Uşağı / Versus Kitap
Cornelia Golna / Arzular Kenti İstanbul / Telos
Selçuk Baran / Bir Solgun Adam / YKY
Robert Jordan-Brandon Sanderson / Zaman Çarkı-Fırtına Toplanıyor / İthaki Yayınları
Mehmet Ali Yula / Olof Palme Cinayeti / Milenyum Yayınları
Yazarın Tüm Yazıları