Paylaş
Televizyonlardan dergilere, gazetelere kadar her mecrada Sevgililer Günü için armağan hatırlatmalarında bulunuluyor.
Belli günlerdeki anmalar benim için ticari tahrikten öteye geçen bir davranış değildir.
Bir yıl içinde ne hatırlayacaksınız, ne bir armağan alacaksınız ama tek bir günde tek bir armağanla aşkınızı, bağlılığınızı ispat etmiş olacaksınız.
Kitap dışında ne alırsanız alın akılda kalmaz, belleğimizde yer etmez. Geçicidir.
Oysa bir kitabı okudukça onu armağan edeni anımsarsınız. Açıklayamadığınız duygularınızı o kitap aracılığıyla yoğun biçimde aktarabilirsiniz.
Sözgelimi armağan edilen hele bir aşk şiirleri antolojisi ise bir yıl boyunca değil, ömür boyunca etkisi sürer.
Abdülhak Şinasi Hisar’ın ‘Aşk İmiş Her Ne Var Âlemde’ antolojisi, Cemal Süreya’nın ‘Aşk Şiirleri Antolojisi’ benim hafızamın değişmez konuklarıdır.
Eğer belleğinizde aşka dair bir dize yoksa, ben sizin âşık olma duygusundan yoksun biri olduğunuz kararına varırım.
Dünyanın armağanını sunsalar, böyle birinin yaptığının değeri yoktur.
Kitabevleri de aşk kitapları ile ilgili vitrinler yapmalı, kitap satanlar tavsiyelerde bulunmalı.
Kitap eklerinden, medyadan şöyle soruşturmalar yapmasını beklerdim.
Ferhad ile Şirin’in, Leylâ ile Mecnun’un, Romeo ile Juliet’in yazıldığı bir dünyada bu kitaplar hatırlanmaz mı?
- Türkçedeki En İyi 10 Aşk Romanı
- Dünya Edebiyatındaki En İyi 10 Aşk Romanı.
- En İyi 10 Türk Aşk Şiiri
- Dünya Edebiyatındaki En İyi 10 Aşk Şiiri.
Her şeyin soruşturmasını yapan medyamız nedense şiire gelince çekingen davranıyor.
Yazmıştım, bir televizyon programcısı, dünyanın en iyi aşk romanı Tolstoy’un ‘Anna Karenina’sı dedi, Amerika’da 500 bine yakın tiraj yaptı.
Acaba program yapanların aklına kitap salık vermek geldi mi? Sanmıyorum, çünkü klasiklerin tavsiyesini aklına getiren yok.
Medyada şimdi kitap toplantıları modası var. Eğer kitabınızın satmasını istiyorsanız, mutlaka bir kokteyl yapacaksınız, kitapla yakından uzaktan ilgisi olmayanları çağıracaksınız, böylece magazin yazıları aracılığıyla kitabınızı sattırmış olacaksınız. Zaten bu tanıtımlarda bindirilmiş kıtalarda yer alan aynı kişiler arz-ı endam ediyorlar. Onların çoğuna, boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz diye sorduğunuzda, kitap yanıtını verirler. Hangi kitap diye sorunca bir türlü hatırlamazlar, o anda hafıza kaybına uğramışlardır.
Yalnız kitap mı?
Bir CD, bir uzunçalar da armağan edebilirsiniz. Bir aşk şarkısı, bir aşk senfonisi, Türk müziğinden bir şarkı. Kulaklarda aşkı yaşatacak bir seçim.
Bütün dünyada kitap armağanına dair hoş bir gelenekten söz etmek isterim.
Barcelona’da başlamış.
Aziz Saint Jordi adına yapılıyor.
23 Nisan, azizin de, Shakespeare’in de doğum günü. Bir kitap alana bir gül veriliyor.
Ne güzel bir hatırlama...
Kitabı alıyorsunuz, gülle birlikte sevdiğinize armağan ediyorsunuz.
Türkiye’de iki yıl yapıldı ama yayıncılar benimsemediği için tekrarlanmadı.
Üstelik bizim klasiklerimizde aşk teması ustaca işlendi.
Tür kısıtlamasında bulunmayın, bir karikatür albümü de sizi yeterince ifade edebilir, ayrıca karşınızdakini anladığınızı da sezdirebilir.
Gençlik yıllarımızda edebiyat matinelerinde okunan şiirlerden en çok ilgi toplayanlar aşk şiirleriydi.
Hiç kuşkusuz aşkları da hep mutluluklarla bezeli bir duygu olarak algılayamam. Çünkü o zaman da yıkımlar bizi bir ömür boyu etkiler.
Fuzuli ne demişti:
“Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.”
Acaba vefa duygusu, günübirlik yaşamalarda ne kadar etkili?
Aragon, “Mutlu aşk yoktur” diyor.
Yunus Emre aşkın yücesine çağırıyor bizi:
“Nice bir Ferhad oldu aşktan haber duyanımız.”
*
AŞKI kısıtlamaya da taraftar değilim. Geniş açı bir duygu. Geçici bir armağan verilmesinden yana değilim.
Armağan ettiğiniz bir kitap, bütün aşkların özünü içerir. Bitimsiz bir ilân-ı aşktır.
Paylaş