Paylaş
Yeni filmi Serseri Mayınlar, Lecce’de bir ailenin serüvenini ekrana getiriyor. Bütün aileler gibi dıştan görünüşü ile içi bambaşkadır ailenin. Aile sırları sözü sıkça kullanılır.
Oysa aile şemsiyesi altında bireysellik ölüp gider, insani tutukları solar.
İşte Ferzan Özpetek, bence varoluşçu bir anlayışla, insanın seçimine önem veriyor. Seçtiğini sergiliyor, yargılamıyor.
İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değildir, sözünü her filmde yeniden ispatlıyor. Gerçekten de hatırlatılmasına ihtiyaç olan bir söz.
Dramla komedinin iç içe geçişi, üzülürken insanı güldüren bir kıvamın yakalanmasını sağlıyor. İnsan gerçeğinin kıvamı.
Hepimiz sakladıklarımızın azabını yaşarız. Hepimiz taktığımız maskenin bir süre sonra demir maske olduğunun farkına varır ama bir türlü çıkartamayız. İnsanların bizi olduğumuz gibi kabullenmesi için cesaret gösteremeyiz.
Kısaca, Ferzan Özpetek, bizi isyana çağırmıyor, kendimiz olma çağrısında bulunuyor.
Şunu dememizi istiyor:
Etraf benim için ne der yerine ben etraf için ne derim sorusunu sorabilmemizin gücünü vermek için film çeviriyor.
* * *
FİLM müziklerinin lezzetine tek başına varamam. Çünkü onlar benim için görüntüyle birlikte varolurlar, müzik görselliğin tamamlayıcısıdır.
Hiç kuşkusuz film müzikleri yapan ünlü bestecilere sözüm yok.
Dr. Jivago, Baba, Aşk Hikâyesi gibi filmlerin müzikleri hâlâ çalınır, dinlenir.
Ferzan Özpetek’in filmini seyrederken müziklerini çok sevmiştim, düşündüğüm tek başına CD’sini dinlediğimde bu beğenme duygusunun devam edip etmediğiydi.
Yazıdan önce, film müziğinin CD’sini dinledim.
Tek başına da çok hoşuma gitti, üstelik bazı kareleri de gözümde canlandırdı.
* * *
SERSERİ MAYINLAR’ı görün, hem iyi bir film seyretmiş olacaksınız hem de iyi bir film müziği dinleyeceksiniz.
Paylaş