Semiha Berksoy fenomeni

Bir Cumhuriyet kızı olan Semiha Berksoy ilgi çekici, üzerinde durulması gereken bir kişiliktir.

Haberin Devamı

Opera, tiyatro, resim alanında bütün yaptıkları başarıya ulaşmıştır.
Onu yakından tanıdıysanız, birdenbire çekim alanına girersiniz. Hayatı yüksek bir tutkuyla yaşayan biriydi.
Kutluğ Ataman’ın çektiği belgesel diye yorumlayabileceğimiz yapıt, onun coşkulu sanatçı kişiliğini bütün yönleriyle gözler önüne seriyordu.
Dikmen Gürün’ün hazırladığı Ateş Kuşu Semiha Berksoy kitabının sıralaması şöyle: Hayatı, belgeler, mektupları.
Semiha Berksoy’a Dair bölümünde onun hakkında yazılanlardan bir seçme yer alıyor.
Seçmelerde aşağıdaki adlar yer alıyor:
Zeliha Berksoy, Oğul Aktuna, Mustafa Avkıran, Ferit Edgü, Genco Erkal, Nermin Faruki, Cüneyt Gökçer, M. Melih Güneş, Doğan Hızlan, Kenan Işık, Prof. Mesut İktu, Beral Madra, Rosa Martinez, Dieter Ronte, Ferhan Şensoy, Eşref Üren, Robert Wilson.
Hayatı bölümündeki giriş yazısı, onun yaşamındaki önemli dönemeçleri özetleyen bir yazı:
“Semiha Berksoy, bir imparatorluğun küllerinden doğan Cumhuriyetin kızı... Tam on üç yaşında, çocukluk ile yetişkinlik arasındaki eşiktedir Cumhuriyet’in ilanında. Annesini erken kaybetmesi, geçmişle kurduğu ilişkide yaşamı algılamasında ve sanata tutunmasında belirleyici bir etkendir. Öte yandan, Cumhuriyet’in Osmanlı’yı içeren Türkiye tarihinde yarattığı kopuş geleceği yönlendirmede çeşitli dönüşümlere gebe bir süreçtir. Geçmiş, belleğin oyunbaz zeminine teslim edilirken yeni bir tarih yazılmaktadır. Bu yeni tarih, Cumhuriyet’in yüzünü döndüğü Batılı anlayışla biçimlendirilirken belirli bir kültür politikasını da gereksinir. Batı sanatının olgunlaşma sürecinde geçirdiği evrelerin bir benzerini geçirmeye, Atatürk’ün deyişiyle “zamanımız yok”tur.
Semiha Berksoy, işte bu zamansızlıkta, her şeyin hızla gerçekleştirildiği bir dönemde, bir operanın kurulması için harekete geçen Türkiye Cumhuriyeti’nde, bu alanda yetişmek üzere yurt dışına gönderilen ve oradan başarıyla dönen ilk kadın opera sanatçımızdır. Cumhuriyet’in kendini inşasında kullandığı temel yapıtaşlarından olan kültür ve sanatın temsil ettiği yeni değerlerin taşıyıcısıdır.”
Her çocuğun, her gencin model aldığı bir insan vardır, bu bazen aile bireylerinden olur, bazen de yabıncılardan, hatta roman kahramanlarından bile olur. Semiha Berksoy’un örnek aldığı, hayranlık duyduğu kişi annesidir. Kitapta; aile bireyleri, onların yaşamındaki yeri anlatılmaktadır.
Sanat yeteneği çok küçük yaşlarda kendini gösterir; Berksoy’da da böyle olmuş. Seyrede seyrede, zamanın ustalarını sahnede göre göre, bir gün bu sahneye çıkma tutkusu başlar.
Seyirden Sahneye bölümü, kitabın ilgi çekici yanlarından biri. Çünkü, bir sanata ilgi duyan yetenekli genç, ustaları seyrederek, dinleyerek yavaş yavaş o ortamın içine girmeye can atar.
18 yaş insanın yaşamında karar öncesi bir dönemi simgeler. Semiha Berksoy da, 18 yaşına geldiğinde merakını anlar ve buna bir ömür adamaya karar verir.
“Onun dünyası operadır, tiyatrodur, resimdir...”
Girdiği sınavdan sonra duyduğu heyecanı şöyle anlatır:
“Bu gece çok mesudum. Karanlıkta yüzlerini seçemediğim on kişi önünde parçamı okudum. Sonunda bu sakin sessiz duran insanlardan çıkan teşekkür ederiz sesleri... Dışarı çıktım. Tebrik ederiz diyor insanlar. Bu bir rüya mı? Yoksa bir hakikat mi? Zıplıyorum, yalnız saat 4’te tiyatro kapısında göreceğim ilan bir idam mahkûmunun beklediği son sözün heyecanına hemen hemen yakın gibi. Benim için şimdiki halde gizli olan muvaffakiyete o zaman şahit olacağım. “
Kitaptaki konu başlıkları, onun yaşamının ne kadar renkli olduğunu gören sayfalar. Gerçekten de bir sanatçının yetişmesini, yükselişini, bunlar olurken duyduğu heyecanı okurken, sanki bir roman kahramanını okuyorsunuz duygusuna kapılabilirsiniz.
Semiha Berksoy’un bizim sanat hayatımızda da, kendi sanat hayatında da yaşadığı ilkler, bizim müzik tarihimiz açısından da önemlidir.
Bir sanatçının, aşkla, tutkuyla mesleğini yapması sırasında gerek dünya, gerek Türkiye’deki savaşların, engellerin, kişisel durumların da sarmal tarihi var bu kitapta. Sadece bir sahne sanatçısı, opera sanatçısı değil, iyi bir ressam da... Bakın Ferit Edgü onun bu yönüyle ilgili ne diyor:
“İlk opera sanatçılarımızdan biri olan Semiha Berksoy’un resim çalışmalarıyla ilk kez on yıl kadar önce (1982’de) karşılaştığımda aynı saptamayı yapmıştım: Bu resimlerde müzik yok, bu resimlerde bambaşka, özgün sıradışı bir dünya var. Dünya, bir sanatçının dünyası. Nereden geldiği ve nereye gittiği önemli olmayan, bu konuda bir varsayımda bulunamayacağımız bir sanatçının resimleriydi karşımda olan.”
Semiha Berksoy’un yaşamını, yaptıklarını Dikmen Gürün, başarıyla derleyip toparlamış.
(Ateş Kuşu Semiha Berksoy, Editör: Dikmen Gürün, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları)

Haberin Devamı

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Haberin Devamı

Moris Farhi / Atanmış Erkek / Everest Yayınları
Wadad Makdisi Cortas / O Sevdiğim Dünya / Metis Yayınları
Onur Caymaz / Gece Güzelliği / İletişim Yayınları
Anne Sauvagnargues / Deleuze ve Sanat / De Ki Yayınları
Cem Dinlenmiş / Her Şey Olur / Can Gençlik

Yazarın Tüm Yazıları