Paylaş
Rusya’nın büyük sanatçılarının eserlerinin yasaklanmasını talep ediyorlar.
Politikacıların çarpışmasının faturası her zaman, her devlette sanatçıya kesilir. Latif Demirci’nin karikatürü sayfalarca yazıyı çizgide özetliyor:
“Tolstoy’la Dostoyevski’yi engelledim.”
İhsan Yılmaz’ın ‘Kültürazzi’ köşesindeki üç ünlü kişinin de düşüncelerine akıl, mantık sahibi herkesin katılacağını umuyorum:
Ataol Behramoğlu: “Buna delilik ve akıl tutulması diyorum.”
Ahmet Ümit: “Tolstoy ve Dostoyevski insanlığın kültürünün ortak mirasıdır.”
Fazıl Say: “Bu tarz tepkileri ben iyi bulmuyorum.”
Sanat yıllar sonra bile etkisini, varlığını gösterir, gündemdeki tartışmayı o belirler. István Szabó’nun ‘Taraf Tutmak’ filminde, Goebbels’in karşısında orkestra yönettiği için iyi orkestra şefi Wilhelm Furtwängler’i (1886-1964) sorguya çekerler.
Bu sorgulamayı doğrusu ben onaylamıyorum.
Amerika’da tanınmış bir konuşucu, Oprah Winfrey, dünyanın en iyi aşk romanının Tolstoy’un ‘Savaş ve Barış’ı olduğunu söylemiş, kitabın satışı yüzbinleri aşmıştı.
Ünlü şef Valeriy Gergiev’i Türkiye’de dinledim.
Bolşoy Balesi’ne yapılan katkıları yapan bir siyasetçi de olsa arkadaşlığa ihanet etmemesini olağan karşılıyorum. İtalya’da Dostoyevski’ye yapılanı okuduğumda artık bu türlü yasaklamaların bir faşizm olduğu kanısına vardım.
Yunanistan da Çaykovski’nin ‘Kuğu Gölü’ balesinin naklen yayınını durdurmuş.
Anna Nebretko gibi bir sanatçı Rus olduğu için sahneye çıkamayacak.
Batı’nın edebiyata, sanata siyaset ve tarafgirlik karıştırdığını örneklerle ispatlayabiliriz. Birçok edebiyatçıya, ülkelerinin dışında sürgündeyken Nobel Edebiyat Ödülü verilmiştir.
Aleksandr Soljenitsin de ülkesini eleştirdiği yıl ödülü almıştı. O da açıklama yapmak zorunda kalmış, rejimi değil rejimin uygulamasını eleştirdiğini ‘Kanser Koğuşu’nda söylemişti.
Bu savaşta Batı’nın ırkçı tutumu da ortaya çıktı. Ukrayna’da yaşayan Afrikalı öğrenciler, komşu ülkelerin önce Ukrayna’dan gelenleri aldıklarını açıkladı.
Rus bestecilerinin eserlerini, onları icra eden solistleri dinlemeyecek miyiz? Ortak dünya kültürünün her alandaki başyapıtlarından vazgeçme teşebbüsü, siyasete değil kültüre ortak tavırdır.
Hangi ülkeden olursa olsun, en zor şartlarda bile ona saygı göstermeyenleri asla kabul edemem.
Kendi ülkelerinde bile sanatçılara reva görülenleri tarih lanetlemiştir.
Amerika’daki McCarthy çılgınlığını, Nazilerin meydanlarda yaktığı kitapları Batılılar unutmasınlar... Siyasete uzak kalanlar edebiyat tarihi içinde egemenliklerini sürdürüyorlar.
Akıl tutulması devam ederse Rus bestecilerini de çalmayacaklar mı? Çaykovski, Rahmaninof, Şostakoviç, Prokofyev, Musorgski, Stravinski de çalınmayacak mı?
Bazı yazılar var ki taraf tutmadın eleştirisiyle karşılaşırsınız.
Ben burada sanatçıların, yazarların taraftarıyım.
TÜRKİYE YAYINCILIK SEKTÖRÜNDE BÖLGE LİDERİ
İSTANBUL Uluslararası Yayıncılık Haftası, 72 ülkeden 332 uluslararası yayıncı ile Türkiye’den 223 yayıncının katılımıyla dün başladı. Bu yılki onur konuğu Macaristan olan etkinlik kapsamında 10 takımın yayıncılık sektörünü geliştirmeye yönelik yenilikçi proje ve fikirlerini yarıştıracağı Yayıncılık Fikir Maratonu, dünyanın farklı ülkelerinden 40’a yakın edebiyat çevirmeninin katılımıyla Türkçe-Macarca, Türkçe-İtalyanca ve Türkçe-İspanyolca Edebi Çeviri Atölyeleri gerçekleştirilecek. Toplam 555 yayıncının katılacağı 7. İstanbul Uluslararası Yayıncılık Profesyonel Buluşmaları’nın da telif ticaretine yönelik iş görüşmeleri yapılacak.
Yayıncılık Haftası’yla ilgili açıklama yapan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Türkiye’nin yayıncılıkta pazar büyüklüğü bakımından dünyada ilk sıralarda geldiğini vurgulayarak, “Uluslararası yayıncılık sektöründe en hızlı mesafe kaydeden ülkelerden biri olan Türkiye, halihazırda Ortadoğu ve Balkanlar başta olmak üzere uluslararası yayıncılıkta bölgesel bir merkez haline gelmiştir. İstanbul Uluslararası Yayıncılık Haftası ile bölgesel merkez iddiamızı küresel ölçeğe taşıyoruz” dedi.
Paylaş