Sanatçılarımız gümüş ekranda yok

PİROSMANİ filminden söz etmiştim dünkü yazımda.Ünlü Gürcü ressam Niko Pirosmani’nin yaşamını bir yönetmen gümüş ekrana yansıtmıştı.

Pera Müzesi’nde resimleri sergilenirken, bu film de gösterilebilir.

Milos Forman’ın Goya’nın Hayaletleri filmi 14 Eylül’den itibaren sinemalarımızda gösterilecek. Ünlü İspanyol ressamın yaşamı, belleğim beni yanıltmıyorsa, daha önce de perdeye yansıtılmıştı.

Bizim yazarlarımızın, sanatçılarımızın yaşamöyküsünü sinemada göremedik.

Yazarların eserlerinden birçok uyarlamalar yapıldı, bunlardan diziler çekildi. Ama sinemamız onları yok saydı.

Fikret Mualla Retrospektif Sergisi İstanbul Modern’de açıldığında sadece bir belgesel gösterilebilmişti. Oysa onun renkli hayatından ne kadar ilgi çekici bir film çıkarılabilirdi.

Bizim edebiyatçılarımızın, ressamlarımızın, heykeltıraşlarımızın, uzun metrajlı bir filme konu olduklarını anımsamıyorum.

Acaba sanatçılarımızın, edebiyatçılarımızın hayatları çekmeye değer değil mi?

* * *

ÖRNEKLER verelim: Cumhuriyet Türkiyesi’nin sanatçılarının yaşamı sadece bireysel bir eksende anlatılmayacak ki.

Bir Orhan Veli’nin, Sait Fait Abasıyanık’ın, Názım Hikmet’in, Sabahattin Ali’nin yaşamı perdeye gelirken, (ben aramızdan ayrılanların adını anıyorum sadece) çevresindekiler, dönemin edebiyatçıları, siyasal, edebi ortam, bir usta yönetmenin elinde seyredilir bir düzeye ulaşacaktır.

Názım Hikmet’in yaşamından bir bölümü anlatan ’Mavi Gözlü Dev’i bu tür filmlerin ilk adımı saymalıyız.

Bu filmlerin senaryosunu yazacak senarist var mı? Birçok başarılı yazarımızın, iyi senaryolar yazacağı kanısındayım. Selim İleri’yi başta anacağım, Ayfer Tunç ilk anımsadıklarımdan biri.

Liste isteyen olursa başka adları da verebilirim.

Bu tür filmlerin uluslararası ün yapmış örneklerini çoğaltalım mı?

Caravagio, Kahlo’nun yaşamöykülerinin anlatıldığı filmler, Jan Vermeer’in anlatıldığı İnci Küpeli Kız, hepimizin ilk anda anımsayabileceği yapıtlar.

Senaryoyu yazacaklar da, çekecekler de önlerinde mükemmel örnekler bulacaklardır.

İstanbul Uluslararası Film Festivali’ndeki sanatçı yaşamlarını görenler, kendi sanatçımıza bizim ilgisizliğimize üzülmüşlerdir.

Diyeceksiniz ki; onlar uluslararası adlar, onun için de her ulusun gündemine geliyorlar.

Ben bu gerekçeyi kabul etmiyorum. Çünkü biz onların filmini yapmazsak, uluslararası salonlarda eserlerini sergilemezsek, bestelerini yabancı orkestralarda çaldırmazsak, nasıl tanınacaklar.

* * *

YAZARLARIMIZIN, sanatçılarımızın, bestecilerimizin yaşamlarının gümüş ekranda görülmelerini sağlamalıyız.
Yazarın Tüm Yazıları