Paylaş
Yazılarımı izleyen okurlarım bilir, şairlerin düzyazılarına özel bir ilgim vardır. Bu ilgiyi birkaç açıdan değerlendirebilirim. Yazdıklarını kendi şiiriyle karşılaştırırım, zira o yazılar bir ölçüde şairin poetikasıdır.
Bu yazıları sadece kendi şiiri ile ilişkisi açısından yorumlamam, başka şairler için de yararlanılacak bilgiler çıkarılabilir. Melih Cevdet Anday gibi ilgi/bilgi coğrafyası geniş bir şairin, bu bilgilerin şiir türünde nasıl ortaya çıktığını inceleyebiliriz. Yalçın Armağan’ın yayına hazırladığı ‘Melih Cevdet Anday, Şiir Yaşantısı-Şiir Yazıları’ kitabı bu gerekçelerle benim yazma gündemime girdi.
Kültürün kalıcı sorunları üzerine yazdı
Sunuş’ta Anday’ın şiir üzerine neden az yazdığı belirtilirken kitabın içeriği tanıtılıyor: “Melih Cevdet Anday pek çok türde ürün vermiş bir yazar olsa da öncelikle şair olarak anılır ama, onun denemelerinin toplamına bakıldığında şaşırtıcı biçimde, şiir üzerine yazılarının geniş bir yer tutmadığı görülüyor. Anday, özellikle 1950’lerin sonunda Tercüman, İkdam gibi gazetelerde ve 1960’tan itibaren de Cumhuriyet’teki haftalık ya da günlük köşe yazılarında, zaman zaman edebiyat ve sanat meselelerine yer verse de, ağırlıklı olarak güncel siyaset ve kültürün kalıcı sorunları üzerine yazmayı tercih etmiştir. Ülkenin daimi ‘sıcak siyaset gündemi’ nedeniyle Anday, güncel üzerine yazmak zorunda kalırken birkaç yazısında şiir üzerine yazmayı istediğini ama öncelikler nedeniyle bu konuya fırsat gelmediğini ‘Bütün sorunlarımız çözümlendi de, şiire mi geldi?’ sorusu ile karşılaşacakmışım duygusu içinde buluyorum kendimi’ sözleriyle dile getirir.”
Kır tanrısını yeniden tanıdım
Strasbourg’da sunduğu ‘Şiir Yaşantısı’ bildirisi, yalnız şiir açısından değil, bir sanatçının bir sanatçıyı nasıl algıladığının örneği ve disiplinler arası etkinin kusursuz bir ifadesidir.
“Ben Tanrı Pan masalını biliyordum, fakat Claude Achille Debussy’nin ‘Prelude a l’apres-midi d’un Faune’unu dinledikten sonra bildiklerimi unuttum. Daha doğrusu, kır tanrısını yeniden tanıdım. Monmartre sokaklarını biliyordum, ama o sokakları bir de Utrillo’nun resimlerinde görünce hiçbir şey bilmediğimi anladım, duvarlarla konuştum.
“Kuşları görmüştüm, ama Constantin Brancusi’nin kuşlarını görünce işin aslını öğrendim.”
Melih Cevdet Anday, soran, sorgulayan bir şair ve kültür adamıdır, sunulanı tartar, biçer, onun ardındaki felsefeyi de düşünceye katarak, denemelerin en güzelini, en öğreticisini yazar.
Şiir Yaşantısı’ndaki yazılara yalnız şiir üzerine yazılmış diye bakmayın, bu yazılar aynı zamanda Türk edebiyatındaki deneme türünün en doruktaki örnekleridir.
Bir şairin, bir şiirseverin, şiir tutkununun odaklanacağı bölüm, ‘Ozanlar (Şairler), Kitaplar’ bölümüdür. Orada, Hâmid, Yahya Kemal, Haşim, Tanpınar, Nâzım Hikmet, Asaf Halet Çelebi, Cahit Sıtkı Tarancı gibi adları irdeliyor.
Bir şairin yalnız şiir değil, edebiyatı kapsayan her alandaki önemli yazıları mutlaka okunmalı. İyi bir şairin iyi bir nâsir olduğu gerçeği bu kitapta ortaya çıkıyor.
Paylaş