Paylaş
Hele eski kitaplara meraklıysak, onları nereden aldığımızı, kimden aldığımızı unutmamak için ilk sayfadaki tarihe, nota bakarız.
Bu kitapların çoğunu da sahaflardan almışızdır.
Peki kitaplığımızı, araştırmalarımızı besleyen sahafların tarihini biliyor muyuz? Geçmişten günümüze bu alana emek verenleri tanıyor muyuz?
İsmail E. Erünsal’ın Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar (*) kitabı bu soruların cevabını ayrıntılı biçimde veriyor.
Eski kuşaklar, bu kitapta birçok ünlü sahafı tanıyacaklardır, ben de bazılarını tanıdım. Beyazıt Sahaflar Çarşısı’nın benim ve kuşağım için önemli bir yeri vardır. Yeni kuşaklar ise devam eden sahaflık mesleğinin onlar için de önemli olduğunu mutlaka hayatlarının bir bölümünde fark edeceklerdir.
Erünsal’ın sahafların özellikleri konusunda yazdıkları, okur-kitapçı ilişkisinin neleri kapsadığını göstermesi bakımından hayli ilginç. Şimdiki kitapçılar, aradığınız kitap için bilgisayar tuşuna basarak bilgi vermektedirler.
Ama sahaflar hangi kitap kim için gereklidir onu bilirler ve ona göre bu kitap senin için derlerdi.
Kitapta yalnız İstanbul sahafları hakkında bilgi bulmayacaksınız.
Bursa ve Edirne başta olmak üzere Türkiye’nin başka şehirlerindeki sahafları da inceliyor.
Peki sahaf dükkânları nasıl yerlerdi? Sahaflar esnafının özellikleri neydi?
Erünsal’ın kitabının başındaki yazı bu havayı bize ilettiği için yazıma aldım.
***
“İTHAF ve Teşekkür
Bu kitabı kendilerine ithaf ettiğim sahaf esnâfının son temsilcilerinden İbrahim Manav ve merhum İsmail Özdoğan ağabeylerimin sahaflarla tanışmamda önemli payları vardır. Üniversitedeki öğrencilik yıllarımızda sınırlı cep harçlığımızla bir müddet merhum sahaf Necati Alpas’ın dükkânında kitap yığınları arasında eşelendikten sonra, kapı komşusu olan İbrahim Manav Bey’in dükkânına terfi ederdik. Burada Necati Bey’in dükkânının aksine, her şey yerli yerinde, düzen ve intizam içindeydi. Her ne kadar kitap yığınları arasında önemli bir kitap keşfetmek zevkinden mahrum kalsak da, burada mesleğimiz için önemli ve olmazsa olmaz kitapları, şuâra tezkirelerini, vakanüvis tarihlerini, divanları, sözlükleri bulurduk. Sözün gelişi bulurduk, diyorum. Çünkü genellikle İbrahim Bey dâima beşûş bir çehreyle, ‘Senin için ayırdım’ diyerek ya rafların birinden veya tezgâhın altından çıkararak bir kitap uzatırdı.
İbrahim Bey hiçbir zaman borcumuz olduğunu hatırlatmazdı. Bizim dönemimizde İbrahim Bey’in dükkânından geçmeyen ve defterde hesabı olmayan meslektaşımız hemen hemen yoktur. Defterdeki hesabım kapanmasın diye ödemediğim dört lirayı hâlâ ödemedim; ama helalleştik.
İbrahim Bey’in dükkânından sadece kitap almazdık. On beş dakikada bir uğrayan çaycının dağıttığı çaylardan da nasiplenirdik ve daha da önemlisi her birinin ayrı özellikleri olan o dönemin enteresan şahsiyetlerinin sohbetlerini dinlerdik.
Çarşı’da başka sahaflar da vardı. En kıdemlisi Çarşı’nın Kapalıçarşı yönündeki çıkış kapısının karşısına gelen küçük dükkândaki rahmetli Râif Yelkenciydi. Bizim kıdemimiz dükkânına girmeye yetmediği için sadece dışarıdan bakardık. Hacı Muzaffer Ozak ve Nizamettin Aktunç da mesleğin önde gelenlerindendi.”
Sahaftan Kitapçıya bölümü, her kitapseveri ilgilendiren bilgilerle dolu.
***
BU kitaptan öğreneceklerimiz var, anlatılanların bir bölümünü ben de gördüm, yaşadım.
Kitapçı-okur ilişkisi sadece ticarete dayanan mekanik bir ilişki değildir. Sahaf ve kitapçı da iyi bir okur olduğunda, kitabı kadar bilgisinden de yararlanılır.
Bayramda okumaya başladığınızda elinizden bırakamayacağınız bir kitap.
(*) Osmanlıda Sahaflık ve Sahaflar, İsmail E. Erünsal, Timaş Yayınları.
Paylaş