DEĞERLİ dostum İnci Enginün, her zaman bilgi hazinesinin kapısını bana açık tutmuştur.
Birçok yazıma verdiği destekle, söylediği kaynak kitaplarla, yazım zenginleşmiş, derinlik kazanmıştır. “Brecht, Karagöz’ü seyretseydi” yazımın yayınlandığı gün, İnci Enginün beni aradı ve bana Sabri Esat Siyavuşgil’in Karagöz ‘Psiko-sosyolojik bir deneme’ kitabını okumamı tavsiye etti. Kitabı hemen kütüphaneden aldım, okumaya başladım. Benim gibi bu kitabı okuyanlar, hiç kuşkum yok, Karagöz’ü yeniden seyretme arzusuna kapılacaklardır. Ayrıca ben o kitabın yanına bir kitap daha ekledim: O da, Sabri Esat Siyavuşgil’in İstanbul’da Karagöz ve Karagöz’de İstanbul’unu. Kitaplaştırılmış bir konferans. O iki kitabı da tanıtacağım. * * * SABRİ ESAT SİYAVUŞGİL kimdir? 1907’de İstanbul’da doğan şair ve yazar Siyavuşgil, 6 ekim 1968’de öldü. Siyavuş Paşa soyundan Ahmet Esat Bey’in oğlu. Darülfünun Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisiyken (1928) devlet bursuyla Fransa’ya gönderildi. Dijon ve Lyon üniversitelerinde felsefe ve psikoloji öğrenimi gördü (1932). Ülkeye döndüğünde Ankara Gazi Terbiye Enstitüsü’nde felsefe öğretmeni olarak görev aldı. Üniversite reformundan (1933) sonra İÜ Edebiyat Fakültesi’ne psikoloji-pedagoji doçenti olarak atandı. Aynı kürsüde profesörlüğe yükseldi. Şehir Tiyatroları’nın edebi heyetinde çalıştı (1949-53). Ölümüne kadar üniversitedeki çalışmalarını sürdürdü. İlk şiirleri Güneş ve Hayat dergilerinde çıkan Siyavuşgil, 1928’de Yaşar Nabi (Nayır), Muammer Lütfi, Ziya Osman (Saba), Vasfi Mahir (Kocatürk), Cevdet Kudret ve Kenan Hulusi (Koray) ile birlikte “Yedi Meşaleciler” edebi topluluğunu oluşturdu. Topluluğun Yedi Meşale adıyla çıkardığı ortak kitapta “Kukla Oyunu” bölümü altında 11 şiiri yayımlandı. Aynı grubun çıkardığı Meşale dergisinde ise 14 şiiri çıktı. Daha sonra şiirlerini Hayat, Muhit ve Varlık dergilerinde yayımladı. Ulus, Yeni Sabah ve Haber gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı, tiyatro yazıları ve denemeler yazdı. Yazarlık hayatını eğitim, folklor ve psikoloji üzerine araştırma incelemeler yayımlayarak sürdürdü. Yaptığı çevirilerle, özellikle manzum olarak yaptığı, Cyrano de Bergerac çevirisiyle tanındı. * * * BEN kendisini tanıdım. Bir gün köşesinde artık münazara türünün dönemini tamamladığını, onun yerine Dissertation denilen tartışma yönteminin geçmesi gerektiğini yazmıştı. Sabahattin Eyuboğlu-Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun mektuplaşmalarının bulunduğu Kardeş Mektupları kitabında Sabahattin Eyuboğlu, iki disertasyonunun kabul edildiğini, böylece üniversiteye devam edebileceğini yazıyor. Bu makalenin yayımlanmasından sonra, okullar arasında bir Dissertation modası başladı. Okulumu temsil ettiğim bir Dissertaton konusu da şuydu: “Yunus Emre çağdaşımız mı, değil mi?” Ben de, bu kavram üzerine birkaç yazı okuyup, sözlüklerden araştırdım ve annemin aracılığıyla ondan randevu alabildim. Üniversitedeki odasında ziyaret ettim, her zamanki gibi dudağında sigarası vardı. Bu konuda söylediklerini yazdım, Dissertation’da birinci kaynaktan bilgilerim başarımı sağladı. Ancak ne yazık ki bugün onun eserlerinin tekrar baskılarını yayınlayamıyoruz. Çünkü eserlerinin hak sahibi olanlarına ulaşamıyoruz. O yüzden de kitapları yayınlanamıyor. * * * İnci Enginün’ün söylediği kitabı da yazacağım. Ancak Siyavuşgil’i mutlaka okumalısınız!