Paylaş
Çünkü ikisi de insanın nefes alma alanlarıdır.
İstiklal Caddesi’ndeki ‘bağımsız’ Robinson Crusoe 389 kitabevinin yaşaması, okurlarından uzaklaşmaması için bir estetik kampanyaya katıldık Buket Uzuner ile birlikte.
Uzuner, kitaplarını imzaladı, bu alışageldiğimiz imza günlerine benzemiyordu. Gelen okurlar hem yazarla kitap üzerine sohbet ediyorlar hem de kitabevinin dostları olarak kitap almanın ötesinde bir bölüşmenin tadını çıkarıyorlardı.
İlgi sadece İstanbul’da yaşayanlardan gelmemişti, Ankara’dan bir okur kalkmış gelmiş, kitap imzalatıyordu.
Okurların kitabevi konusunda da bir alışkanlıkları vardır, kitapçılar onların ne okuduğunu, hangi kitabın yayınlanışıyla sevindiklerini/sevineceklerini bilirler. Sadece bilgisayar tuşuna basmakla sınırlı değildir ilişkileri.
Bazı kitapçılar vardır ki, yeni çıkan kitaplar dışında aradığınızı da bulursunuz, bir tür uzmanlık kitap bölümleri vardır. Herhangi bir kitapçıda bulamadığınız bir kitabı onlar size sağlarlar.
Hiç kuşkusuz bunun içinde yabancı dildeki kitaplar da vardır. Edebiyat ve eleştiri kitapları konusunda da daima başvurduğumuz bir kitapçı.
İstiklal Caddesi’nin ziyaretçi profilinin değişmesiyle, gelen geçenlerin ‘kitap alışverişi’ne olan alakalarının eskisinden farklı bir hal almasıyla ve elbette başka birtakım ekonomik sebepler dolayısıyla önlem almak zorunda kalan Robinson Crusoe 389, “Önce öde, sonra al” sloganıyla RobKart adıyla satışa sunduğu kampanyası hakkında bir duyuru yapmıştı.
***
DUYURUDA şöyle sesleniyordu Robinson 389:
“‘Duvarlar Boyunca Kitap’ sözüyle yola çıkılarak Eylül 1994’te gerçekleştirilen Robinson Crusoe 389 projesi, 19 yıl boyunca –gerçek ticari ortamda– yaşamasına rağmen emeğe dayalı bir vakıf gibi çalıştı.
Belki de ‘Kültür varlığı nedir?’ sorusunun -tıpkı Markiz gibi ya da Emek Sineması gibi- yitirildiğinde farkına varılacak karşılıklarından biri oldu. Artık sadece ortakların sahipliğiyle açıklanamaz bir kuruma dönüştü.
Beyoğlu’nda son yıllarda yaratılan ve acımasızca sürdürülen inşaat ortamının olumsuzluklarına karşın kiralar ve diğer giderler artmaya devam etti. Gelinen noktada baş gösteren nakit sıkıntısını atlatabilmek amacıyla ‘Önce öde, sonra al’ adıyla bir kitap kampanyası başlatıldı.
Bunun için 500 ve 1000 liralık ya da bunların dışında tutarını -50 liradan az olmamak koşuluyla- kart sahibinin kendi belirleyebileceği ‘RobKart’lar hazırlandı. RobKart kullanarak, sadece kitap değil bir kültür varlığının geleceğinin de korumanız altına gireceğini hatırlatmak isteriz.”
Beyoğlu bir kültür adası olacaksa, kitapçısıyla, müzik mağazasıyla, sinemasıyla, pastanesiyle, özgün kafeteryalarıyla, sokak müzisyenleriyle, kendi dokusuna sahip sokaklarıyla olacak.
Sadece rant sistemine dayalı Beyoğlu’nu kimse ziyaret etmeyecek! Çünkü, özelliğini kaybedecek, sıradan kötü bir turistik alışveriş caddesi kimliğine düşecek. Robinson 389’un çağrısı aslında bu kültürü korumaya yönelik bir çağrı! O yüzden, yazarlarımızın bu konudaki duyarlıklarını övmeliyim.
Zincir kahvecilerin, burgercilerin, kıyafet mağazalarının, büyük şirketlerin birbirinin aynısı mağazalarının olduğu, deyim yerindeyse ‘banka şubeleri’nden farksız işletmelerin dışında, kendi dokusu, insanı, yakınlığı olan müesseseler de var olmaya devam etmeli! Ancak o zaman bir kültürün devamı sağlanabilir!
***
BEN de RobKart’ımı aldım, sizi de kart almaya davet ediyorum.
Paylaş