Paylaş
Ben daima, gerek yurtiçi gerekse yurtdışı gezilerimde bir bilenin rehberliğine ihtiyaç duyarım.
Zaten evime giderken bile farklı bir sokaktan girsem, eve zor ulaşırım.
Frankfurt’a çok gittiğim için rehbersiz de dolaşabilirdim.
Londra’da Faruk Zabcı, Paris’te Muammer Elveren, İtalya’da Mehmet Demirel, Yugoslavya’da Necati Zekeriya yol gösterenlerimdi. Türkiye’de tanıdığım şair Necati Zekeriya, Altın Çelenk Şiir Günleri’ne gittiğimde beni ağırlamıştı.
Almanya’da beni ağırlayan bir başka kadim dostum da Ertuğ Karakullukçu idi.
Turistik gezileri sevmem, yurtdışına ya bir toplantı, ya bir kitap fuarı için gitmişimdir.
Rehberimin de işini kolaylaştırırım, öğrenmek istediğim mekânlar sınırlıdır. Türk ve İtalyan lokantalarının adreslerini, kırtasiyecilerin ve plakçıların yerini öğrendim mi benim zahmetim bitmiştir.
Bir gün de beni Paris’te bir kırtasiyeciye götürmüştü Abidin Dino. Bir hanım kırtasiyeciye benim aradığım kalemi anlatırken ilan-ı aşk ediyor zannederdiniz. Ellerini de öylesine güzel kullanırdı ki, onunla ilgilenmeyecek bir kadın tasavvur edemiyorum.
Bir de benim gibi kırtasiyeye meraklı olan ünlü Rus yazarı Konstantin Simonov’u da bu dükkâna getirirmiş.
Yabancı ülkelerde yaşayanların bazıları misafir gezdirmekten hoşlanırlar.
*
BİR sempozyumda iki tanınmış gezi rehberine, Faruk Pekin ile Sedat Bornovalı’ya meslekleriyle ilgili sorular yönelttim.
En merak ettiğim neydi biliyor busunuz?
Aynı yere defalarca gitmenin can sıkıcı olup olmadığını sorduğumda bakın ne cevap verdiler.
“Her gidişimizde, oranın bir yanını daha keşfediyoruz.”
Hiç kuşkusuz ikisi de gittikleri yerlerin uzmanıydılar.
Bizler de her gün geçip gittiğimiz semtimizi ne kadar tanıyoruz. Hatta caddemizi, sokağımızı.
Bir de başka bir durumdan söz ettiler.
Dediler ki, gittiğimiz yerler de değişiyor, biz de değişiyoruz.
Elbet rehberlik mesleğinde orada yaşayan insanlar hakkındaki deneyimleri de önemli. Siyasal değişimleri, toplumsal değişimleri de kaale alıyorlar. Rehberler o ülkenin vatandaşı gibi davranıyorlar.
Grupların niteliğini de sordum.
Son yıllarda kültür turlarının arttığını, birçok kişinin bunun için geldiğini belirttiler. Yalnız bizden gidenler değil yurtdışından gelenlerin de kültür turlarını talep ettiklerini söylediler.
Tatili sadece gezmek, eğlenmek olarak algılayan bir ekibin bence rehbere ihtiyacı yoktur, çünkü öğrenmek gibi bir niyetleri olduğunu sanmıyorum. Tatilden dönenlerin gittikleri yer hakkında ne bildikleri, ne öğrendikleri konusunda yapılacak bir anket ilgi çekici olabilir. Beraberlerinde kitap götürüp götürmedikleri benim temel sorum.
Grupların bir başka özelliğine de değindiler. Konuyu bilenlerle öğrenmek için gidenler arasındaki fark rehberliği önemli kılıyor.
Her ikisinin de sevdiği kentler var.
Bir de grubun ayrılıkçı unsurları da olabilir, bence bu yemek konusunda düğümlenir.
*
REHBER dostlarım, mesleğin inceliklerini anlattılar.
Şöyle bir kendimi yokladım, başaramayacağımı anladım.
Paylaş