Doğan Hızlan: Penceredeki yalnız adam

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

ARTIK Nişantaşı'ndaki Sezai Selek Sokağı'ndan geçerken kafamı öne eğeceğim. Apartman camlarına bakamayacağım.

Çünkü Zeyyat Selimoğlu'nun penceredeki yüzünü göremeyeceğim.

O öldü.

O çok sevdiği Heybeliada'da mezarında deniz adamlarını özlüyor, biz de onu.

Heybeliada'da bir yaz günü.

Zeyyat Selimoğlu, Ara Güler ve ben.

Üçümüz, bir öykünün doğuş sancılarını çeken iki sanatçı. Onları yazıya nasıl yansıtacağımı düşünen bir de ben.

Zeyyat Selimoğlu, Heybeliada'daki Çiçekli Dağ Sokağı'nın öyküsünü yazacak, Ara Güler de onu fotoğraflayacak, ben de bütün bu edebi işlemlerin tanıklığını kaleme getireceğim.

Çiçekli Dağ Sokağı, Heybeliada'da Refah Şehitleri Caddesi'ne dikey, bir taş merdivenli sokak.

O çalışma Hürriyet Gösteri'de yayınlandı. Yazıyla görselliğin nefis bir uyumuydu.

Rauf Mutluay'ın Zeyyat Selimoğlu'nun eserleri üzerine bir yargısına katılırım:

'Kendini en iyi ayıklamasını bilen yazarlardan biridir Zeyyat Selimoğlu.'

***

DİREĞİN TEPESİNDE BİR ADAM, 1970 yılında Sait Faik Hikáye Ödülü'nü kazandığında, kitaba adını veren hikáyeyi o kadar beğenmiştim ki, bir hikáyeyi başarılı kılan ögelerin hepsi burda var, diye not düşmüştüm.

Gerçekten de bence edebiyatımızın önemli ustalarından biridir. Okuru avlayacak hiç bir tuzağa tenezzül etmemiştir. Konunun müsait olduğu ucuzluklardan bile kaçınmıştır.

Edebiyatımızda deniz tema'sı üzerine inceleme yapmak isteyenler Halikarnas Balıkçısı ve Sait Faik'le birlikte en özgün malzemeyi Zeyyat Selimoğlu'nun öykülerinde bulacaklardır.

Halikarnas Balıkçısı, açık denizleri, süngercileri, Sait Faik adaları, balıkçıları yazdı, Zeyyat Selimoğlu ise, deniz adamlarını anlattı.

Deniz insanının, gemide dört duvar arasındaki yaşamını ve yaşantısını dile getirdi, onların karaya vurduktan sonraki tedirginliklerini, burukluklarını, alışamamışlıklarını hikáyeleştirdi.

Çiçekli Dağ Sokağı'nın başındaki biyografiyi kendi yazmıştır.

Öylesine sade, genel çizgileriyle bir hayat özetidir ki, ben ona ustalığıyla ilgili notlar, cümleler ekleme gereksinimi duymuşumdur hep.

O kısa biyografide yer alan, eserleriyle ilgili yoğun notlar, okura ufuk kazandıran saptamalardır.

Alman edebiyatının çok seçkin eserlerini de dilimize çevirmiştir, o yanını da unutmayalım.

Zeyyat Selimoğlu'nun hikayelerini okurken, fazlası ve eksiği olmayan bir uslûp yaratmıştır.

Gerçekçilik, söz sanatlarına, abartmalara boğulmadan, kabalıkları duyarlığın insancıllığında eritilerek öykülerine geçmiştir.

***

DENİZLERİN, İSTANBUL hikáyesinden bir bölüm, yok olan denizlere duyduğu acıyı gösteriyor:

'Zaman oluyor,Ada'yı geceleri düşlerinde en yüksek tepesine, Değirmen tepesine dek o kocaman, kayışlaşmış meduzalarla kaplı, plastik ve cansız bir ada olarak algılıyordu. Sanki yükseklerde dolanan herhangi bir kuştu, dolandığı yüksekliklerden aşağıya bakıyor, bütün bahçeleri kalın bir meduza plastiği altında boğulmuş görüyordu. Ele geçirdiği her şeyi havasız bırakan, Atlantis'ten gönderilmiş devcil bir meduzanın altında kendisi de sıkışıp kalıyor, kolları bükülüyor,-Gümrükçü Rousseau'nun sevdiği Savaş tablosundaki gibi-ağzı son bir defa soluk almak için açılıp kalıyor, boğularak ölüyordu.'

***

İYİ, usta bir hikáyeciyi, köşesinde yaşayan bir dostu kaybettim.

Edebiyatı sevenlerin başı sağ olsun.

Yazarın Tüm Yazıları