Paylaş
GÜHER VE SÜHER PEKİNEL kardeşler beni hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmadı.
Acaba bu konserdeki performansları nasıl olacak, sorusuyla beslenen kurtçuk zihnimi kemirmeye cesaret edemedi.
Michel Plasson'un yönetimindeki Capitol de Toulouse Orkestrası eşliğinde Mendelssohn'un iki piyano ve orkestra için konçertosunu seslendirirlerken de, bu değişmez yargımda yanılmadığımı anladım.
Orkestra, Uluslararası İstanbul Müzik Festivali, seyircilerinin/dinleyicilerinin yabancısı değil.
Uluslararası kalite belgesine, Türk dinleyicisi de mührünü vurmuş.
1987 yılında kemancı Pierre Amoyal'a, 1989 yılında da kemancı Suna Kan ile piyanist Michel Beroff'a eşlik etmişlerdi.
Ünlü kemancı Pierre Amoyal'la ilgili bir anekdotu nakledelim.
Sanatçı bir havaalanında kemanını kaybetmiş, gözyaşları dökmeye başlamış -hiç kuşkunuz olmasın, bir Stradivarius'un arkasından herkes ağlar- uzun bir süre sonra keman bulunmuş.
İstanbul festivalindeki dostlarımızdan Cevza Aktüze'nin anlattığına göre, burada konserden sonra konsolosluğun verdiği yemekte, kemanını bir türlü kucağından indirmiyormuş; nedenini soranlara bu kaybolma öyküsünü anlatmış.
* * *
BEN, adı orkestrası ile bütünleşmiş şeflere sempati duyarım.
Berlin Filarmoni denince Herbert von Karajan'ı, Leipzig Gewandhaus denince Kurt Masur'u, Boston Senfoni Orkestrası denince Seiji Ozawa'yı, Chicago Senfoni Orkestrası denince Georg Solti'yi, Amsterdam Concertgebouw denince Bernard Haitink'i hatırlarız.
İsimler orkestralarıyla birlikte efsaneleşmiştir.
Michel Plasson da 1968 yılından bu yana aynı orkestranın şefliğini yürütüyor. Her el hareketini, her parmak kıpırdanışını orkestra elemanları anlıyor. Müziğe dönüştürülen bir vücut dilinde anlaşmışlar.
Diva Leyla Gencer, bugünün orkestra şeflerinin uluslararası trafiğinden yakınmıştı bana; daha orkestrasını tanımadan, başka orkestrayı yönetiyor, üstelik kayıt yapıyor demişti.
Yalnız Leyla Gencer değildi, Bernard Haitink de New York Times Art and Leisure'daki görüşünde aynı saptamayı yapıyordu.
Pekinel Kardeşler, bir gece önce de Poulenc'in iki piyano ve orkestra için konçertosunu seslendirmişler.
Daha önce dinlemiştim, doğrusu bu şölende bulunanları kıskanmadım değil.
Program tahrik ediciydi, Debussy, Chausson ve Poulenc.
Bir Fransız orkestrasından Fransız bestecilerini dinlemenin, psikolojik bir boyutu da vardır.
* * *
KONSER sonrası küçük kokteyllerde, yemekte, notalar kelimelere dönüşüyor.
Konser sonralarında repertuvar tatışılır, mekán tartışılır, tartışılmayan tek şey Güher ve Süher Pekinel kardeşlerin kalitesidir.
Paylaş