Paylaş
Ordu Belediye Başkanı Dr. Hilmi Güler, şehrin duvarlarına resim yapma çalışmalarını başlatmış. Lyon kenti duvarlarından esinlenerek kendilerine bir isim bulmuşlar: “Ordu Fikir Bandosu”.
Küratörlüğünü de Uğurcan Ataoğlu üstlenmiş. Haberi yapan Cumhuriyet gazetesinden Şermin Topçu.
Ordu’ya üç kez gittim, sevdiğim şehirlerdendir, bu yapılan çalışmalar da oraya yakışıyor. Belediye başkanını kutlarım, çünkü yerel yönetimlerin sanata katkılarını desteklemişimdir.
Ordu’ya ilk kez sevgili dostum Oktay Ekşi beni götürdü. O zaman Ordu’ya Samsun’dan gidilirdi, bir gece Ordu’da kaldık, ertesi günü de Mesudiye’ye, oradan da Aşağı Gökçe köyüne gittik.
Daha sonra da oradaki bir salonda konser verilmişti.
Oktay Ekşi her yıl orada bir kurultay düzenler.
Bir kentin müziğini merak ederim.
Samsun’a indiğimde de hemen bir türkü mırıldandım:
“Altın yüzük yaptırdım Samsun ustalarına
Doktor ilaç vermiyor sevda hastalarına”.
Ordu’nun benim için özel bir yeri de vardır.
Orada iki kez konuşma yaptım. Dönemin belediye başkanı Seyit Torun’du. Bana ‘Ordu Onursal Hemşerisi’ beratını verdiler, camlı belge bende durur.
Ayrıca o dönem açtıkları yazarlar evini de gördüm, tepeden denize bakan evlerde oturup yazabilirsiniz.
Duvar resimleri daha önce Mersin’de de yapılmıştı.
Ünlü ressamların tabloları duvarlara çizilmişti. Frida Kahlo’nun bir resmi ve İnci Küpeli Kız’ı hatırlıyorum.
Yıllar önce Levent’te ilk evlerin yapıldığı dönemde, duvarlara ünlü sanatçıların vitrayları konmuştu. Bu gelenek sonradan unutuldu. Her yer gri betona dönüştü.
İnsanın sanatı benimseyişinin bir öyküsünü yanılmıyorsam sevgili Ferit Edgü yazmıştı.
Fransa’da bir fabrikanın yemekhanesine ünlü bir tablo konulmuş. Yemek yiyen çalışanlar hiçbir tepki vermemişler. Yöneticiler de tabloyu kaldırmışlar. İlk gün yemeğe inenler, resmi neden kaldırdınız, onu seyrederek yemek yiyorduk, diye isyan etmişler. Ve resim yeniden asılmış.
Bu bölümü ünlü Ordu türküsüyle bitirmeliyim:
“Ordu’nun dereleri aksa yukarı aksa
Vermem seni ellere Ordu üstüme kalsa”.
BOĞAZİÇİ POLİSİYESİ
SEVGİLİ dostum Yağmur Atsız’dan Celil Oker’le ilgili bir e-posta aldım.
Onu okuyalım:
“Sevgili Doğan,
Celil Oker’in bütün serüvenleri Almancaya da çevrilmiş ve ülkenin en önemli yayınevlerinden ‘Unions Verlag’ tarafından yayınlanmıştır.
Almanca kitap başlıkları da hep Boğaziçi’nde... diye konulmuş.
Mesela, ‘Boğaziçi’nde Son Perde’ yahut ‘Boğaziçi’nde Kar’ gibi.”
GÖLBAŞI BİLARDONUN BAŞKENTİ OLACAK
OYUN kâğıtlarını tanımam. Rahmetli arkadaşım Ali Tanyeri’nin bütün çabaları boşa gitti, rahmetli Kâmuran Şipal de tanığımdır.
Arkadaşlarımla satranç oynadım, bir de bilardoyu severdim.
Laleli’deki bilardo salonuna giderdim, gerekli bilardo aksesuvarlarını da annem almıştı. Okul yıllarımda bir de Beyoğlu’nda Lüksemburg Bilardo salonu uğrak yerlerimdendi.
Şimdi İzmir Havaalanı’nda bilardo masası var.
Spor Toto Teşkilatı Başkanı Bünyamin Bozgeyik ile Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek arasında bir protokol imzalanmış. Bu imza ile bilardo tesisine kavuşmuşlar.
Başkan ne diyor: “Bilardo hem Türkiye’de hem dünyada büyük ilgi ile takip edilen ve ülkemizde en çok yapılan spor dallarından biri. Semih Saygıner, Tayfun Taşdemir, Murat Naci Çoklu başta olmak üzere tüm ülkelerden dünya şampiyonlarını yıl boyunca ülkemizde ağırlamaktan ve geleceğin sporcularını yetiştirmekten mutluluk duyacağız.”
MADIMAK’I ANMAK
ORHAN TÜLEYLİOĞLU’nun hazırladığı, Miyasi İlknur’un önsözünü yazdığı ve Oktay Akbal, Ataol Behramoğlu, Erendiz Atasü, Zeynep Oral, Ahmet Telli, Emin Özdemir, Remzi İnanç, Ahmet Erhan, Işık Kansu, Haydar Ergülen, Akgün Akova gibi birçok yazar ve şairin katkıda bulunduğu ‘Merdivende Üç Şair’ Karakarga Yayınları’ndan çıktı.
Madımak’ta aramızdan kopartılan arkadaşlarımızı bir kez daha bu kitapla anıyorum. Işıklar içinde yatsınlar.
Paylaş