Paylaş
Elbet tiyatroya, sinemaya verdiği emekler uzun uzun yazılacak.
Onunla birlikte yaşadığımız, bir şiir gösterisi belleğimin unutulmazları arasında.
Nedret Güvenç, Şehir Tiyatroları’nda bir ‘Teatral Şiir Gösterisi’ düzenlemek istedi, bunu da birlikte hazırlamamızı önerdi. Bu zevkli işi hemen kabul ettim.
Evinde günlerce çeşitli antolojileri tarayarak, tartışarak, görüşerek bir liste hazırladık.
Gecede 50 tiyatro oyuncusu yer aldı.
Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen geceye ilgi büyüktü. Şiirleri okunacak bazı şairler de katılmışlardı.
Daha sonra program kaldırıldı.
Bana aktarılan bilgi şöyleydi:
Gösteride okunan Nâzım Hikmet şiiri yüzünden program kaldırılmıştı. Resmen bir açıklama yapılmadı, o emek unutulmaya terk edildi.
Kaldırılma nedenini bugün internette Nedret Güvenç bölümünde okudum.
Bir sözü anımsadım: “Âlim unutur, kalem unutmaz.” Şiir sever değerli dostum Nedret Güvenç, anılarımda o uzun çalışma günlerimizle yaşayacak.
BİR LP’NİN ANIMSATTIKLARI
ARABESK ve müziği üzerine epeyce kitaplar yayımlandı. Moda oldu bir zamanlar. Hangi zevki karşıladığını öğrenmek için dinledim.
Bir zamanlar TRT’de yasaklandı, sonradan her yerde çalınıp söylenmeye başladı. Baştaki dışlama ile sonraki kucaklamanın kültürel boyutu incelenmeye değer.
Kısa bir yorum gerekirse, dinleyenlerin artışı bu sonucu doğurdu. Çünkü her toplumsal sınıfın, kitlenin kendine özgü müziği vardır. Onu yorumlarken ‘estetiğini’ de yok saymamak gerekir.
Bana gönderilen Suat Sayın’ın ‘Yolcu ile Arabacı’ uzun çalarının iç kapağındaki yazı, dünden bugüne bir döküm yapmaya zorladı.
Bizim müzik zevkimizin belirlenmesinde, otomobillerde çalınan parçaların rolünü inkâr edemeyiz.
Rahmetli sevgili dostum Şakir Eczacıbaşı, tiyatromuzun kurucu adlarından Muhsin Ertuğrul’un söylediğini aktarmıştı.
Muhsin Ertuğrul bakın ne demiş?
“Dolmuşa bindiğimde dinlemeyi düşünmediğim bir müzik çalıyor, arabadan iniyorum mahallemdeki kahvenin önünden geçerken, aynı müziği kahvenin sokağa taşan müziğinden de duyuyorum. Evde masa başında çalışırken o müziği mırıldanmaya başlıyorum.”
Şimdi böyle bir durum yok.
Suat Sayın (1932 - 2006) LP’sini bugünle mukayese etmek için dinledim. Müzikçilerin katılma derecesini bilmiyorum, ünlü yazlık yörelerindeki konserlerde zaten klasik Türk müziğinden eser yok ama arabeskin de bir gelişme, değişme çizgisini kulağım fark etmedi. Yılların zevkinin tekrarı.
Suat Sayın, 12 yaşında ut çalmağa başlamış, Ankara Radyosu’na udi olarak girmiş, birçok genç müzisyen yetiştirmiş.
Biyografide bazı bilgilere değinmeliyim. Ünlü Mısırlı sanatçı Abd’ül - Vahab’dan etkilenmiştir.
O dönemde birçok Arap filmi Türkiye’de gösterilmiştir. Hatta o zamanlar bazı yazar arkadaşlarımız ‘Kahır Mektubu’ şarkısından yola çıkıp yorumlarda bulunmuşlardır, oysa ‘Kahır Mektubu’ ilk örnek değildir.
Arabeske bakış sonucunda Suat Sayın’ın TRT’de sadece üç bestesi bulunuyormuş.
Hangi parçalar bu LP’de seslendirilmiş? Dinlerseniz arabeskin tarihi üzerine daha donanımlı düşünürsünüz.
Yolcu ile Arabacı/ Kadehlerin Tadı Yok/ Aşk Yarası/ Aşk Böceğim/ Bir Avuç Toprak/ Umut/ Bitmeyen Çile/ Sevemem Artık Seni/ Ölsem de Bir Kalsam da Bir/ Nazar/ Tuzak Kurdun Yoluma
Ut eşliğindeki icraları beğeneceğinizi umarım.
Dağıtım: İz Müzik
*
BAŞKALARI yaşasın diye canını veren Şahin Akdemir’in o fotoğrafı gözümün önünden gitmeyecek. Ne zaman fedakârlık sözü kullanılsa o bütün görüntüleri silip onların yerini alacak.
Işıklar içinde yatsın.
Paylaş