Paylaş
Burada sergilenen birçok parçayı MOMA (The Museum of Modern Art) aldı. Bu sizin, eserlere yaklaşımınızı daha dikkatli kılabilir.
Rektör David Rhodes, bugünün sanat felsefesini özetliyor önsözde: “Sanatçı toplumu giderek daha uluslararası ve çok dilli hale geldikçe, fikirlerin akışı kıtalar ve başkentler arasında çatışma temeli değil, ilham kaynağı haline geliyor.”
Gerçekten de sanatın ve sanatçının uluslararası konumunu gösteriyor.
Günümüzün Post Pop ve Tabloid anlayışı aracılığıyla, “müze ve galerileri sanal ortamda gezmek” mümkün oluyor. Bunlar, “tek bir tuşla oluyor”.
Yukarıdaki açıklamalar, notlar, sergilenenlerin, gündelik yaşamın sınırları içine, yaratıcılık ve imge gücüyle girdiğini belgeliyor.
Ya da yaşamı, bütün küresel tempoyu sanatın nasıl algıladığını iletiyor.
* * *
SONER ÖN’ün 10.000’in 5’i isimli çalışması ilk etkileyici işlerden. Bir dönem başarıyı yakalayıp daha sonra iflas etmiş, tepetaklak olmuş bir rap’çinin (Mc Hammer) kıyafetlerinden yola çıkarak; para kazanma, fakirlik, iflas etme, tüketme konularına değiniyor. Zira Mc Hammer’ın gardırobunda tam 10.000 adet kostüm bulunmuş.
Ira Richer’dan uluslararası topluma yönelik bir mesaj: Yuri Gagarin ve Palama Picasso.
Dünyada yabancı şeylerle karşılaştığınızda küçük ve komik bir yankı duymanızı isteyen John Newman’in Kırmızı Kazak Fosili, Dikenli Pembe, Mavi Kabarcıklı adlı çalışmaları, size çok şey anımsatacaktır.
Joe Perlman’ın Hayalet’i için söylediği, Hayalet çalışmasına yansımış mı?
Erik S. Guzman’ın Ikarus: Başarsaydı’yı mitolojinin de dahil olduğu birikiminizle yorumlayacaksınız.
Evan Izer’in Regina’sı (Kraliçe), ona dair bildiklerinizin, gördüklerinizin tek bir işte nasıl görsel olarak özetlendiğini görüp etkileyen bir çalışma.
Dominic Rapone, Deniz Kaptanının Ölümü Numero due; boğulma tehlikesi geçiren birinin, denizin altı ile bilinçaltını birleştirdiği bir eser.
Onun çağrışım sayısını bakalım aşabilecek misiniz?
Nancy Chunn’ın New York Times’ın birinci sayfalarından oluşan çalışması; Birinci Sayfalar: Eylül 1996 birçok ziyaretçi kadar benim de en beğendiklerimdendi. Sanatçı, “Çağın günlüğünü tutuyordum” diyor.
Joseph Tepikke’nin viyolonseli, müziği yansıtmıyor. Borsadaki dalgalanmaları bu eserden öğrenebilirsiniz.
Christopher Saucedo, dört kişilik ailesini fotoğraflamış. Öndeki ağırlıklar da aile bireylerinin birebir ağırlığını simgeliyor.
Elif Uras’ın daha önce de gördüğüm, yeniden yarattığı İznik çinileri yalnız bizim sanat ortamı için değil, özellikle yurtdışından gelen izleyiciler için de bizden doğan özgün bir yaratı sürecini gösteriyor.
Sanatçı, “Doğu’yla Batı arasındaki ilişkide hâkim olan efsaneleri ve kalıpları sorguluyorum” diyor. Çalışmaları; Laissez Faire, Polo Loco, The Cover-up adını taşıyor.
* * *
GÖRSEL anlayışınıza, dünyayı sanatla algılamanıza yeni açıklıklar getirecek bir sergi.
Paylaş