Paylaş
ÇARŞAMBA akşamı İstanbul Modern’de açılan “Yüzyıllık Aşk-Türkiye’de Sinema ve Seyirci İlişkisi” sergisine gittim.
Kapsamlı serginin küratörleri Gökhan Akçura, Müge Turan.
Bilet tomarı içinden Majik Sineması kuponumu aldım, cumartesi günü gidip seyredeceğim.
Majik Sineması
Hemen hemen İstanbul’daki bütün sinemaları bilirim, çoğuna gittim, eski müdavimli sinemaların seyircisini de tanırım.
Türk sinemasının 100’üncü yılını yaşıyoruz, filmleri, bu tarihi yeniden gözden geçirmek hatta görebilmek, toplumsal tarihimizi, insan katmanlarını inceleyecek biri için bulunmaz değerde bir malzemedir.
Kapıdan girer girmez gördüğüm afişler, birçok anımı canlandırdı, adeta bir çağrışımlar seline kapıldım.
Neden Majik Sineması’nın biletini aldım, çünkü çocukluğumda söylenen bir kanto dilime takıldı: “Majik Sineması’nda görmüşleri seni...” Çünkü yıllar önce sevgilinizle sinema önünde görünmeniz hayra alamet sayılmazdı.
Başımı biraz daha yukarıya kaldırınca, operet türünün unutulmaz oyuncusu Muammer Karaca’nın Karım Beni Aldatırsa filminin afişine takıldı gözlerim.
Onun da şarkısını hatırladım: “Karım beni aldatırsa, ben ona neler yaparım...”
Sinema salonunda, Türk filmlerinden bölümler gösteriliyordu. Sergi ziyaretçilerinin salona girmelerini mutlaka tavsiye ederim. Bu filmlerin içinde hepimizin tarihi var. Zevk ölçütlerimizden yaşamımıza, cinsel duygularımıza, moda anlayışımıza kadar her şey gümüş ekrana yansıdı.
Çok güzel hazırlanmış bir sergi, özellikle seyirci fotoğrafları dünle bugünün seyircisi arasındaki farkı anlatıyor.
Geçmişin en önemli özelliğini yansıtan sinema lambalarını inceleyin, tarihe önemli bir not düşüyor, bir dönemi aydınlatıyor o lambalar.
Birçok oyuncuyu gördükçe kendi sinema bilginiz, kültürünüz de bir sınavdan geçecek. Kimleri idol bellemişiz sorusunu soracaksınız.
Sinema seyircisi, sinemanın ilk maddesidir. Çekilen filmler seyirci için yapılır, seyircisiz bir sinema anlamsızdır.
* * *
SERGİNİN çok iyi hazırlanmış bir kataloğu var. Seyirci kimliğini, sinemanın çeşitli yönlerini uzmanlardan, yazarlardan okuyabilirsiniz.
Hangi sinemalar vardı? Ben Beyoğlu sinemalarının yanı sıra başka semtlerdeki sinemaları da gördüm. Sultanahmet cihetine geldiğinizde iki sinemayı bilmemek mümkün değil: Çemberlitaş ve Alemdar.
O semtlerin seyircisi Türk filmlerinin sadık seyircisiydi.
Pazar günleri, askerlerin izin gününde Sirkeci sinemaları dolup dolup boşalırdı, diğer bütün sinemalara göre bilet ucuzdu.
Saray Sineması’nın, Emek Sineması’nın yerinde yeller esiyor! Lâle Sineması, Ar Sineması’nı da analım. Şehzadebaşı Sinemaları, yerli ve yabancı filmlerin biraz daha ortalama olanlarını gösterirlerdi.
Peki sinema bize nasıl geldi? İlk seyredenler ne yaptı, nasıl karşıladı?
Bu soruların yanıtını ünlü yazarların yazılarından okuyabilirsiniz... Katalogdan okuyacağınız üzere, bilhassa İstanbul dışındaki kentlerin sinemayla tanışması daha da ilgi çekici öyküler.
Oya Eczacıbaşı, Sunuş’ta serginin gerekçesini açıklıyor.
Levent Çalıkoğlu da katalogdaki Yüzyıllık Aşk, Film ve Hayal yazısında, serginin niteliği konusunda düşüncesini iletiyor.
Gökhan Akçura-Müge Turan, Fatih Özgüven, Özge Yılmaz, Agâh Özgüç, Naim Dilmener, Sevin Okyay’ın yazıları kataloğun önemli diğer yazıları.
* * *
SİNEMA toplumsal hafızamızın birikimidir, sinema ile seyircisinin arasındaki ilişkiye odaklanan bu önemli sergi 4 Ocak 2015 tarihine kadar ziyarete açık! Mutlaka görmelisiniz.
Paylaş