Lanetli motosiklet

FİLMLERİNİ seyrettiğim yönetmen Theo Angelopoulos’un (1935-2012) bir motosiklet kazasında öldüğünü/öldürüldüğünü okuyunca, Costa Gavras’ın “Z” filmini anımsadım.

Haberin Devamı

Milletvekili Lambrakis, bir motosiklet kazasına kurban gitmişti.
Benim gözümde artık motosiklet birer ölüm makinesi gibi gözüküyor.
Yeni çektiği film de güncelin izinde bir konuymuş. İyi film yönetmenleri, güncelden yola çıkıp bir arkeolog gibi derine inerler.
Yönetmen iki kez İstanbul’a gelmiş, bir gelişinde İKSV’nin düzenlediği Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin Altın Lâle Jürisi Başkanı olmuş, diğer gelişinde de gene aynı festivalde, Yaşam Boyu Onur Ödülü almıştı.
Z romanının yazarı Vasili Vasilikos, İstanbul’a gelmişti, romanı üzerine konuşmuştum.
Söyleşimiz yayınlanmıştı.
Gerçek bir ölümün öyküsü üzerine konuşurken, siyasetle edebiyatın ilişkilendirilme biçimi üzerine ilgi çekici düşüncelerini, yorumlarını açıklamıştı. Türkiye’de yayımlandığında da çok okunan bir roman özelliği kazanmıştı.
Vasilikos, romanın kentleşmeden sonra ortaya çıktığını, romanın kente ait edebiyat türü olduğu yargısınız hiç unutmadım.
O filimde yanılmıyorsam, seyirciyi isyan ettiren bir sahne vardı.
Ölümü planlayanlar, daha sonra sirtaki oynamışlardı.
Eğer şimdi iddia edilen doğruysa, taammüden iki ölüm belleğimde birleşti.
Siyasetin sanatta anlatılması, zalimleri, diktatörleri çok korkutur. Çünkü sanat, kötülükleri unutturmaz, insanoğlu yaşadıkça, her kuşakta bunu anımsatır.
Bakın Gavras’ın Z’si yaşıyor, Angelopoulos’un filmlerinin yaşadığı, yaşacağı gibi.
Aynı ülkede, aynı topraklarda, tarih kötü sayfalarını yazmaya devam ediyor demek ki.

* * *

SİNEMA eleştirmelerinin yazılarını okudum, gazetelerde ve dergilerde.
Sevin Okyay’ın yazısından seyrettiğim filmler konusunda bilgi edindim. Atilla Dorsay’ın kısa ama yoğun yazısı da bana gene bellek tazeleme konusunda yardımcı oldu.
Unutamadığım filmleri arasında Ulis’in Bakışı’nı özellikle yazmalıyım.
Bir şilepte, Lenin’in kırık/kırılmış heykeli, Tuna nehri üzerinde götürülürken siyaset tarihi gözlerimin önünden geçiyordu.
İktidarların, siyasal rejimlerin, yükselişlerin, düşüşlerin, unutuşların, tapmaların öyküsü.

* * *

YENİDEN seyretme arzusu duydum.

----------------------------

Haberin Devamı

İki önemli not:

* Neveser Kökdeş hakkındaki yazımdan sonra, yazıma bazı eklemeler gönderdi okurlarım. Onları size de aktaracağım:
Neveser Kökdeş’in bestelerini iyi icra edenlerin başında İnci Çayırlı’nın olduğunu hatırlattılar. Bir eksikliği giderdim.
Ayrıca onun bestelerini söyleyenler arasında mutlaka Yasemin Esmergül’ün adı da geçmeliydi. Gerçekten belki de en çok söyleyen oydu.

* Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Yayın Koordinatörü Filiz Çiçek Bil’den aldığım e-posta’yı aşağıda okuyacaksınız:
“7 Ocak 2012 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde yayımlanan “Arkeoloji denince...” başlıklı makalenizde “Cumhuriyetin Çocukları Arkeolojinin Büyükleri Nimet Özgüç ve Tahsin Özgüç” adlı kitaba yer verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Türkiye Bilimler Akademisi’nin çok değerli iki şeref üyesi Prof. Dr. Nimet Özgüç ve merhum Prof. Dr. Tahsin Özgüç’ün ilham veren yaşam öykülerinin anlatıldığı bu kitap, Türkiye Bilimler Akademisi tarafından Yaşamöyküsü Dizisi’nin 5. kitabı olarak Sayın Nursel Duruel’e hazırlatılmış ve yayımlanmıştır. Ancak makalenizde kitabın yayıncısı olarak Türkiye Bilimler Akademisi’nin adının geçmediği dikkat çekmektedir. Türkiye’de yayın duayenlerinden biri ve okurlarına en doğru, eksiksiz bilgiyi ulaştırmayı ilke edinmiş bir yazar olarak sizi takdirle izliyor ve hoşgörünüze sığınarak kitabın yayıncısının Türkiye Bilimler Akademisi olduğu bilgisini hatırlatmak
istiyorum. Saygılarımla”

Filiz Çiçek Bil
Türkiye Bilimler Akademisi Yayın Koordinatörü

Yazarın Tüm Yazıları