Paylaş
20 Ocak’ta göreve başlaması beklenen ABD Başkanı Donald Trump’ın, Sağlık Bakanı olarak işaret ettiği Kennedy Jr.’nin, okul yemeklerinden işlenmiş gıdaları kaldırma sözü vermesinin ardından, 18 yaşındaki Bryce Martinez isimli bir genç, Big Food denilen 11 ünlü gıda devine; Tip 2 diyabet ve karaciğer yağlanmasına yakalandığı ve de 18 yaş altı çocukları ürünlerine ‘bağımlı kılarak, hasta etmeye sebebiyet verme’ suçlamasıyla, ‘türünün ilk örneği’ olarak yorumlanan bir dava açtı. Bu vesile ile gelin işlenmiş gıdalar ve zararlarına bir de beraber bakalım. Çünkü Türkiye’de de 2016 verilerine göre çocukların yüzde 10’u obez, yüzde 25’iyse fazla kilolu.
‘BIG FOOD’ BENİ HASTA ETTİ
BIG FOOD, küresel gıda sektörünün güçlü ve en etkin şirketlerini ifade etmek için “eleştiri” amaçlı kullanılan bir terim. Peki hangileri bunlar derseniz davalı şirketlerin 11’i şöyle: Coca-Cola, Conagra Brands, General Mills, Kellanova, Kraft Heinz, Mars Inc., Mondelez International, Nestle USA, Post Holdings ve WK Kellogg Co. Dünyanın dört bir yanına paketli- aşırı işlenmiş gıda, yani “abur cubur” ithal eden şirketler bunlar. Davacı Martinez, şimdi 18 yaşında. İfadesine göre, 16 yaşından beri Tip 2 diyabet ve bir hastalığı olmadığı, alkol tüketmediği halde kronik karaciğer yağlanması var. Hayatının geri kalanını hasta ve acı içinde geçireceği iddiasında. Onu, ünlü avukatlık firması Morgan&Morgan savunuyor. 10 Aralık’ta açılan davada şimdi sıra davalıların savunmalarında. İlk açıklama ise ABD Tüketici Markaları Derneği Kıdemli Başkan Yardımcısı Sarah Gallo’dan geldi. İşlenmiş gıdaların tanımına dair bilimsel bir mutabakat olmadığını belirten Gallo, “Yiyecekleri yalnız işlenmiş oldukları için sağlıksız olarak sınıflandırmaya çalışmak yanıltıcıdır” diyerek, davalı şirketlerin ABD Gıda- İlaç Dairesi (FDA) tarafından belirlenen standartlara uyduğunu savundu.
TÜRKİYE 10. SIRADA
Savunmalar ne yönde olur, davadan ne karar çıkar ya da bir şey çıkar mı bekleyip, göreceğiz. Fakat bilimsel çalışmalar ışığında, “aşırı işlenmiş” gıdaların “masum” olduğunu söylemek pek mümkün değil. Bunun için Dünya Sağlık Örgütü’nün yürüttüğü obezite çalışmalarına bakmak yeterli. Aşırı işlenmiş gıdanın hayatımıza aktif şekilde girdiği, 1990-2022 yılları arasındaki bir araştırmaya göre; 5 yaş üstü çocuk ve ergenler arasında obezite oranı 4 katına çıktı. Bu oran kadın yetişkinlerde 2, erkeklerde ise 3 katı civarı. Öte yandan Türkiye’de de durum ciddi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de 15 yaş ve üstü bireylerde obezite oranı 2022’de yüzde 20.2 oldu. Avrupa’da obez ülkeler sıralamasında ise ilk 10’dayız.
DİKKAT! ETRAFIMIZ ‘NAYLON’ YİYECEKLERLE SARILI
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya’yı aradım. Çünkü onun sloganı “anam babam usulü tencere yemeğinden şaşma.” Davayı ve süreçleri özetledim. Diyor ki: “Daha dur! İlerleyen dönemler buna benzer daha ne davalar göreceğiz.” Şöyle devam ediyor: “Aslında beslenmek değil de doymak için yiyoruz. Strese girince de sevinince ya da üzülünce de bayram da seyran da biri ikram edince de bir yerde görüp, canımız çektiğinde de yiyoruz da yiyoruz. Hep bir anlam yüklüyoruz yemeğe. Ancak yediğimizin ne olduğunu pek bilmiyoruz. Yani arabasına hangi benzini alıp, aracının performansını arttıracağını günlerce düşünen biz, konu kaliteli beslenmeye yani kendimize iyi yakıt koymaya geldiğinde büyük yanlışlar yapıyor, ultra işlenmiş gıdalara koşuyoruz. Trans yağı çok yüksek, Çin tuzu dediğimiz Monosodyum Glutamat, stabilazatörler, lezzet arttırıcı, aroma vericiler gibi gıdanın tat, doku ya da kokusunu daha çekici hale getirmek için içine her tür kimyasal, tatlandırıcı, renklendirici maddeler konulan kolay erişilebilir gıdalardır ‘ultra işlenmiş’ gıdalar. Etrafımız lif oranı düşük ancak yağ, şeker, tuz ve yapay maddelerden yüksek bu gıdalar ile sarılmış durumda.”
ÇİN TUZU TEHLİKESİ
“Biz, acı- ekşi- tatlı- tuzlu biliyoruz ya oysa beşinci bir tat var; Umami. Genelde fermente ürünlerde bulunan ve bir tür aminoasit olan bu ‘baskın’ tat, işlenmiş gıdalara sentetik olarak, Çin tuzu bilimsel adıyla Monosodyum Glutamat (MSG) formatında eklenebilir. Bu, yiyeceklerin lezzetini ‘vazgeçilmez’ yaparken, diğer tat reseptörlerini de bloke eder. Annenizin tencere yemeklerini sevmenize rağmen belirli süre hamburger, cips, pizza yediğiniz takdirde bu eski sağlıklı tatları sevmemenizin nedeni bu işte. Yanı sıra hazır tatlılarda, kek ve bisküvilerde kullanılan nişasta ya da mısır bazlı endüstriyel şeker var. Tüm bunlar, şüphesiz karaciğer yağlanmasına, pankreastaki enzimleri bozarak diyabete yol açmakta, kolesterolü arttırmakta. Bunlar ‘naylon’ yiyeceklerdir. Lif, vitamin, mineral... Hiçbir şey yok içlerinde.”
SAĞLIKLI BESLENME BİLİNCİ OLUŞTURMALIYIZ
“Benim bir hastam mesela bazı hocaların tavsiyelerine uyup, günde 3-4 yumurtalı, bol tereyağlı, bol tuzlu diyet sonrası şu an siroz başlangıcında. ABD’deki davaya dönecek olursam, bir sonuç çıkmaz! Çünkü tercih meselesi. Tercih edip etmemek kişinin, çocuk ise ebeveyninin elinde. Sigara gibi biraz.
Ödül olarak çocuğunuza sigara verir misiniz? Ama her gün çikolata, cips, kek, bisküvi vs. veren var. Hadi verdin bari haftada bir ver. İnsan eliyle çocuğuna her gün zehir yedirmemeli. Çocuk obezitesi 40 yılda 4 kat arttı. Bu gidişle bu bir pandemiye dönecek. Dolayısıyla önce sağlıklı beslenme bilinci oluşturulmalı.”
Paylaş