İZMİR KİTAP FUARI dokuz yıldır, kitapla okuru, okurla yazarı buluşturuyor.
Kitap, İzmir’in baharını güzelleştiriyor, kitap kapaklarının renkleri sanki denizin mavisine gökkuşağı renklerini katıyor.
Pazar sabahları; bütün şehirlerde mahmurluğun izlerini taşıyor.
Yeni yeni uyanan insanlar, özel bir güne başlamanın yarı tembelliğinin sefasını sürüyorlar.
Deniz kıyısındaki bir kahvede yazdım, Konak Pier’de.
Bu yıl İzmir Kitap Fuarı’na 155 yayınevi katıldı.
Yazarların söyleşileri, imza günleri, okurların yazar hakkındaki soruların yanıtlanmasını sağlayacak.
Bu yıl fuar, fuar alanı içinde güzel, yaşama alanları da olan bir mekanda gerçekleşti. Gelenlerin oturabilecekleri, aldıkları kitaplara göz gezdirebilecekleri yerleri çok beğendim.
Yalnız kitap fuarına bakmak bile Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina’nın yarattığı İzmir’in kültürel atılımı hakkında fikir verebilir.
* * *
KİTAP Fuarı’nda açılan çok önemli, etkileyici bir sergiden mutlaka söz etmeliyim.
Serginin adı; ‘Hikayemi dinler misin? -Tanıklıklarla Türkiye’de İnsan Hakları ve Sivil Toplum.’
Bu sergi, bizim resmi siyasal tarihimizin nasıl utanç belgeleri ile dolu olduğunu gösteriyor.
Bugün gülünç gelen, insan haklarını ihlal öykülerinin, bireysel trajik tarihimizi oluşturduğunu bize unutmamak şartıyla hatırlatıyor.
İnsan hakları ihlalleri konusundaki örnekleri göremezsiniz İzmir’de değilseniz ama kitabını alıp mutlaka okumalısınız.
Oyuncu Meral Niron’a bir uyarı gelir resmi makamlardan, sahnede böyle oynama diye. Çünkü ölen sendikacı kocasının ardından, sahnede onun bıraktığı yerden devam edeceğim diyerek ceketini giyer.
Müeyyet Boratav’ın da suç başlangıç tarihi(!), hükümeti uyaran bir afiş asarken düşüp yaralanan bir öğrenciyi, tıp fakültesinin son sınıfındayken tedavi etmekle başlamıştır.
Hatası(!) öğrencinin komünist(!) olmasıdır.
Bu olaydan çıkarılacak sonuç, Hipokrat Yemini’nin kapsama alanına muhaliflerin giremeyeceğidir.
Rifat Bali de, 12 Eylül’den sonra Musevi Cemaati ile ilgili belgelerin yok edildiğinden yakınmaktadır.
Çünkü bir sözün büyük, korkutucu bir gerçeği ifade ettiğini söylemektedir. ‘Papeliko, sataniko... (Kağıtçık, şeytancık)’
* * *
YAZIMI bitirdikten sonra gene Fuar’a gideceğim. Yeni okurlarla tanışacağım. Göremediğim edebiyatçı arkadaşlarımla hasret gidereceğim.