Paylaş
Eski kuşaktan olanlar bilir. Bir kişi yeni işe başladığında ya da okulunu bitirdiğinde ailesi, özellikle de babası ona bir dolmakalem armağan ederdi. O da yıllarca saklanırdı.
Bendeki kalem sevgisi rahmetli küçük teyzem Saadet Yazar’ın ortaokul sıralarında armağan ettiği dolmakalemle başladı.
Dün fuarı gezerken gözlemlediğim, ziyaretçilerin ilgisinin hayli yüksek oluşuydu.
Böyle fuarları gezerken, şöyle bir kuralı zihninizden çıkarmayın: “Bu fuarda ben zevkime ve keseme göre ne alabilirim?”
Sık sık kırtasiye dükkânlarını ziyaret etmiyorsanız, size haber veren kırtasiyeci dostlarının yoksa, bu fuarların işlevi önemlidir.
Sadece yazmanın dışında kimi dolmakalemler mücevher statüsüne girer. İşlevini aşan bu abartıları seyrederim ama doğrusu da yazının işlevini abarttığı için sevmem.
Katılanlarla konuştum, genç kuşağın yavaş yavaş dolmakalem alıcısı olduğunu söylediler.
Eski kuşak dolmakalem kullanırdı, mürekkepleri de farklıydı.
Bâki Hoca (Abdülbaki Gölpınarlı) dolmakalem kullanırdı. Osman N. Karaca da dolmakalemine kahverengi mürekkep koyardı. Sabahattin Ali yeşil mürekkebi tercih edermiş.
Abdülhak Hamit iki ayrı kitabı iki ayrı mürekkeple yazarmış. Uzun bir masada.
Fuarda hoşuma giden bir yan da ithal kalemlerin yanı sıra bizim ustalarımızın da el emeği kalemlerinin sergilenmesi. Onlar da girişte yan yana kalemlerini gösteriyorlar, meraklıları atölyelerine davet ediyorlardı.
Bir doktor dostumun yaptığı dolmakalemin ayrı bir yeri vardır dolabımda.
Kalem kutularını da gördüm, korunması için el emeğinin en güzel örnekleridir.
Bana kalem kutularını gazeteci dostum Garbis Keşişoğlu yurtdışından getirirdi.
Ne var ki bazı dolmakalemlerin kutuları da ayrı bir tasarım olduğu için başka kutulara konulmaz.
Dolmakalem alırken uç tercihleri de ilgilisinin alıcı gündeminden çıkmaz. Hat sanatının ustalarının kalemleri de şimdi bir kutuda sunuluyor. Hatta bir kutuya üç değişik uç konuluyor ve değiştirilebiliyor.
Sevdiğiniz bazı şeyler tutkuya dönüşür.
Hatta bağımlılıktan söz edilebilir mi?
Bir arkadaşım bana bir roller kalem armağan etti, firmanın başında bir dostum vardı onu aradım ve serinin dolmakalemini de rica ettim. Takım tamamlanmalıydı. Gecenin geç saatinde kapının zili çaldı, aşağı indim ve dolmakalemimi aldım.Bunu yaparken de rahmetli sevgili dostum Prof. Metin Özek’in bana söylediği şeyi hatırladım.
Benim kırtasiye tutkumu bildiği için, bağımlılıktan söz ederken beni örnek gösteriyordu. Gece yarısı kalemi alırken rahmetle onu da andım.
Turgut Özal, televizyonda konuşma yaparken elinde hep bir kalem olurdu. O marka kalem meşhur olmuştu. Herkesin gömlek cebinde o kalem vardı.
Dolmakalemlerden söz açmışken mürekkepleri ihmal edemeyiz.
Fuarda mürekkep çeşitliliğini, şişe dizaynlarını es geçmeyin, içi kadar dışının da güzelliğini ihmal etmeyin.
Güzel yazıların ustalarına da uğrayın, mümkünse adınızı ya da istediğiniz başka cümleyi yazdırın, masanızı, duvarınızı onlarla süsleyin. Günlük kırtasiyeci ziyaretlerinizde tanımadığınız markalarla da burada karşılaşabilirsiniz. Mürekkeplerin yanında kartuş da seçebilirsiniz.
Rollerball kalemler de kullanışlı özelliği ile alıcı buluyor. Cepte taşınma kolaylığı tercih sebebi.
Yazısı nasıl diye sorarsanız? Tükenmezkalemle dolmakalemin hybrid modeli diyebilirim.
Kurşunkalemi anmadan böyle bir yazıyı bitirmek haksızlık olur.
Ben kitaplarımdaki satırların altını kurşun kalemle çiziyorum. 4 ve 6 numara kalemle. Ne var ki numaraların yazısı da markaya göre değişiyor.
Hastalık döneminden, hobilerden söz ederken, genç kuşaktan bazı okurlarım bunun maddi yanına değindiler. Biriktirme sözü daha doğru olabilir.
Fuarı gezenlerle sonradan konuşabilsem, izlenimlerini öğrenebilsem, farklı kuşakların yaklaşımlarını dinlesem benim için hoş bir deney olur.
Size iyi gezmeler diliyorum.
Paylaş