Paylaş
Gerek İstanbul’un gerek Türkiye’nin gerekse benzer coğrafyaların, büyük şehirlerin temel ‘gündem’ meselelerinden biridir şiddet. O şehirde, bölgede yaşanan adli vakalar, suç addedilen hadiseler, hangi dönemde olursa olsun, mercek altına alındığında bize gerek kültürel, gerek sosyal, gerek hukuksal, gerek tarihsel, gerek sosyolojik, gerek ekonomik gerekse siyasal açıdan çok şey söyler!
Toplumsal düzeni, suç ekseninde incelemek mümkündür...
Bugünkü halimiz ve sebepleri ortada! Kadın cinayetleri, tacizler, ölümle sonuçlanan kavgalar...
Peki 19’uncu yüzyılın sonunda İstanbul nasıldı? Adli kayıtlarda kimler daha çok yer alıyordu? Adalet mekanizması nasıl çalışırdı? Suç hangi toplumsal sınıfta daha yaygındı? Bir etnik grupla veya bölgeyle sınırlandırmak ne kadar mümkündü?
Bugün ‘güncel’ haliyle karşımıza çıkan toplumsal sınıflar, o zaman nasıldı?
Bu ve daha fazla sorunun yanıtını Roger A. Deal’ın ‘Namus Cinayetleri-Sarhoş Kavgaları-II Abdülhamid Döneminde Şiddet’ kitabında bulacaksınız.
Namus Cinayetleri, Sarhoş Kavgaları-II. Abdülhamid Döneminde Şiddet Roger A. DealÇeviren: Zeynep RonaKitap Yayınevi176 sayfa, 27.50 TL
Abdülhamid dönemi öncesinden, genel reform hareketleriyle başlayan ilk bölüm, dönemin yargı reformlarıyla devam ediyor. II. Abdülhamid döneminde İstanbul’a değindikten sonra, ceza ve adalet sistemine, etnik ilişkilere, siyasi duruma, suçla ilgili genelgeçer verilere kadar geliyor.
İkinci bölümde dönem içinde ‘suç’la iç içe bir dünya kabadayılar ve külhanbeyleri inceleniyor. Pangaltı Cinayetleri ve Şehzadebaşı Cinayeti gibi dönemin meşhur vakalarına da odaklanıyor.
Yazar, bütün kuramsal altyapıyı kurduktan sonra, tarihi ve sosyal perspektiften somut vakaların analizini yapıyor.
Bu bilgiler ve örnekler ışığında Türkiye’deki bazı olayları bugün de bu verilerle yorumlayabiliyoruz.
Yazarın ‘Giriş’teki bazı saptamalarını okumalıyız:
“Özündeki öneminin ötesinde, kişiler arasındaki şiddeti incelemek için başka birçok neden var. Bu araştırma için II. Abdülhamid dönemi İstanbul’unu seçmemin birkaç nedeni vardır.
“1877–78 Osmanlı–Rus Savaşı’nın yarattığı çöküntünün izleri hâlâ sürmekle birlikte, imparatorluk (bu dönemin büyük bölümünde) barış içindeydi. Hükümet birçok şeyin üstünü parlak bir cilayla örtebilecek kadar güçlüydü, ama bu cila sık sık sıyrıldığında altındaki ilginç olgular açığa çıkabiliyordu...”
Kitap, dönemin ‘suç’ haritasını çıkarırken bugüne dair de önemli veriler sağlıyor.
Örneğin, Galata Limanı bölgesindeki içkili yerlerde özellikle yabancı gemiciler çok içtikleri için bu bölgede daha yoğun ‘şiddet’ kaydının olduğuna dikkat çekiyor. Pangaltı Cinayetleri’nde ise kadın-erkek ilişkilerindeki çarpıklığı görmek mümkün...
Tarihin gerçeklerini bilmek, bugünü doğru yorumlamak için okunması gereken bir kitap.
Paylaş