Paylaş
Kitabı yazma amacını da önsözde açıklıyor:
“Şehir, eski devirlerden bu yana sürekli bir cazibe merkezi olmuş ve çevresindeki topluluklarca arzulanmıştır. Çevre uygarlıklar bu gözde mekâna gayet görkemli isimler vermişlerdir. Bulgarlar “Çarigrad” yani çarın şehri, Araplar ise “el-Mahrusa” yani gözetilen, korunan kent unvanını yakıştırırken, şehre sahip olanlar da ellerindeki cevherin farkında olduklarını yine kullandıkları başka sıfatlarla göstermişlerdir, İmparator Konstantin, temellerini attığı kente ‘Nea Roma’ yani Yeni Roma diyerek ilkçağ dünyasının en görkemli kentinin veliahttı olan bir yerleşimde hüküm sürdüğünü ilan eder. Bir diğer Doğu Roma imparatoru olan ve devlete altın çağını yaşatan Justinyanus ise şehri ‘Ebedi kent’ olarak nitelendirir. Osmanlılar da payitahtlarına ‘Dersaadet’ yani mutluluk kapısı demeyi tercih ederler.
TARİH BOYUNCA KİLİT KONUMDA
İstanbul, tüm bu unvanları fazlasıyla hak eder. Zira kent, Megaralılar tarafından temellerinin atıldığı ilk anlardan itibaren kilit konumunu muhafaza etmeyi bilmiş ve bir metropol olma özelliğini korumuştur. Pers-Yunan savaşlarında ve sonrasında Yunan sitelerinin kendi aralarındaki Peleponnes savaşlarında rol almış, Roma devrinde çıkan iç isyanlarda taraf olmuş, hatta bu isyanların birinde muhalefet ettiği Septimius Severus tarafından büyük bir zarara uğratılmıştır.
Ancak gerek bu hükümdar gerek sonraki Roma imparatorları kentten vazgeçememişler ve bunun neticesinde Büyük Konstantin, şehri Roma imparatorluğunun merkezi yapmıştır. Hz. Muhammed’in hadisine konu olan şehir, Batı Hıristiyanlarının da düşlerini süslemiştir. 1204’te büyük bir yağmaya sahne olurken, 1453’te şehre giren Osmanlılar, Bursa ve Edirne’yi bir yana bırakarak İstanbul’u saltanatlarının merkezi haline getirmişlerdir. Şehirdeki Osmanlı iktidarının ilk hükümdarı olan Fatih, tıpkı şehre adını veren Büyük Konstantin gibi, yeni başkentine farklı yerlerden nüfus getirtmiştir. Kenti pagan devri ve Hristiyanlık döneminin abidevi eserleri ile donatan Konstantin’le yarışırcasına, o ve vezirleri birbiri peşi sıra külliyeler etrafında gelişen mahalleler inşa etmişlerdir.
KEYİFLİ BİR ŞEHİR TARİHİ
Elinizdeki eser, genel okuyucu kitlesine hitap etmektedir. İstanbul hakkında yapılan pek çok çalışma popüler ya da bilimsel dergilerin, armağan kitaplarının ya da yayınların içinde kalmakta, bu veriler genel okur kitlesine ulaşamamaktadır. İstanbul üzerine kaleme alınan söz konusu çalışmalardan hareketle 22 bölümlük bir İstanbul tarihi yazma ihtiyacı duymamın temel hareket noktası hem bu çalışmaların okurlarla paylaşılması hem de keyifli bir şehir tarihinin ortaya çıkarılmasıdır. Dönemlerin sınıflandırılmasında şehrin tarihine damgasını vurmuş belli başlı olaylar, geçiş devreleri, değişim-dönüşüm ya da kırılma evreleri esas alınmıştır. Eser, İstanbul’u tüm yönleriyle ele alma iddiasında değildir; zira bunun zorluğu ortadadır. Çalışmayı kaleme alırken, okurlarımla paylaşmayı arzuladığım bazı ilginç hadiseler ve gelişmeler arasından bir seçki yaptım. Bu noktada, mesleğimin de bir etkisi olsa gerek. Her öğretmen mesleğini icra ederken, tarihin bazı evrelerine değişik noktaları ön plana çıkararak yaklaşır. Doğal olarak bu kitap da yazarının bir İstanbul seçkisi niteliğindedir.”
İstanbul’u sadece yaşamayıp dününü ve bugününü merak edenlerin kitaplığında bulunması gereken bir çalışma.
(İstanbul Tarihi - İmparatorluklar Başkentinin 2500 Yıllık Tarihi, Kronik Kitap)
Paylaş