Yakından gördüğünüz manzaraları, binaları, bir şehrin bütün topoğrafyasını, bu kentin ayrı güzelliğini, 1000 feet yükseklikten çekilmiş fotoğraflara bakarken yeniden keşfedersiniz. Fotoğrafçı Alp Alper, İstanbul’u havadan çekerken bu fotoğrafları dört ayrı mevsimde düzenlemiş. Bu albümde yalnız fotoğraflara bakarak, İstanbul’u yeniden tanımayacaksınız, fotoğraflara eşlik eden yazılardan da lezzetini artırıcaksınız. Her yazar bir mevsimi seçmiş ve İstanbul ile o mevsim hakkında bir yazı yazmış. Kimler neler yazmış? Hangi mevsimleri hangi yazarlardan okuyacaksınız? * * * Sunay Akın, İstanbul üstünde uçmak’ta kuşları yazıyor. Gerçekten de, İstanbul ve uçmak kelimeleri kuşları çağrıştırıyor: “İstanbul üstünde uçanlar arasında öncelik kuşların olmalı elbette! Kentin kanatlı sahipleri arasında ilk sırayı da martılar alır. Deniz tavuğu da denilen martıların beyaz gövdesi, sarı ayak ve gagaları, İstanbul’un iki yakasını bir araya getirmeye çalışan vapurlara da renk verir. Vapurların gövdesi beyaz, bacası ve can simitleri sarıdır. Araba taşıyan vapurlara siyah rengi veren de karabataklardır.” Ara Güler, Fotoğraflara bakarken başlıklı Önsöz’ünde, bir İstanbullu ve bir İstanbul fotoğrafçısı olarak, bir kentin yok oluşundan yakınıyor: “Alp Alper’in uzun yıllar boyunca gökyüzünden çektiği fotoğraflara bakarken acı ve hüzünle şunu fark ettim. İstanbul’un zaman içinde ne kadar çok bozulduğunu ve bu süreç içinde estetikten ne kadar uzaklaştığını gördüm bu fotoğraflarda. Siz istediğiniz kadar bakış açınızı ve bulunduğunuz noktayı değiştirip durun. Çirkinlik her zaman yine kocaman bir çirkinlik olarak kalıyor... İstanbul artık bir zamanların o güzel ve cazibeli kraliçesi değil, veremli, hastalıklar içinde kıvranan bir kadın görünümündedir... Kurtulur mu? Bana kalırsa ne yazık ki artık kurtulamaz! İşte bu kitap bize bunu kanıtlıyor.” Nemika Tuğcu’nun Yaz mevsimini anlattığı yazısının başlığı Taşralı Kız. Ondan bir bölüm okuyalım: “Yalanın bazen işe yaradığını, İstanbul’un bu büyülü kentin her mevsim, hatta her gün yeni bir yüzle karşıma çıkıp beni şaşırtabileceğini, mevsimlerine asla güvenilmeyeceğini, ‘taşralı’ olmanın insanı zenginleştirdiğini anlıyorum... Rüzgârlarım gündoğusundan esiyor. Yaz bitiyor...” Mario Levi, iyi bir İstanbul yazarı olarak Sonbaharı İstanbul’da Yaşamak’ın ne olduğunu bakın nasıl anlatıyor: “Karanfillerin artık eskisi gibi kokmamasından kaç insan acı duyuyor?.. Kim bilir... O koku ne çok insanı bir arada tutmuştu oysa... İstanbul’da sonbahar hâlâ güzel, diyordu bir şarkı. İstanbul’da sonbahar hâlâ güzel... Yaşamaya veya yazmaya devam eder miydik öyle olmasaydı?..” M. Zaman Saçlıoğlu da, Kış’ı tasvir ediyor: “Aralık ayının başında, birkaç gün önce ya da sonra başlayan Ülker Dönümü Fırtınası ile kışa girilir. Ardından birer ikişer sökün eder öteki fırtınalar. Zemheri’ler. Karakış’lar, Karansalos’lar, Ayandon’lar derken rüzgâr kimi zaman sert, kimi zaman yumuşak, ama kış dilinden eser. Ta ki cemrelere kadar...” * * * FOTOĞRAFLARIN yanında, fotoğrafı çekilen yerler hakkında bilgilerin de yer aldığı albüm İstanbul’da yaşayan herkesin sahip olması gereken bir kitap belki de. Doğrusu bu fotoğraflar, bende havadan İstanbul’u seyretme arzusu uyandırdı.