İslâv kederinden Türk Müziği'ne

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Zagrep...

İkinci Dünya Savaşı... Zagrep... Lili Marlen... Zarah Leander...

Hırvatistan'ın başkenti Zagrep'e iner inmez hafızamda sadece bu dört kelime çınladı.

Slovenya'ya inip havaalanına ayak bastığımda, dış dünyaya açılan bütün perdelerimi kapamıştım, içeriye gün ışığı sızsın istemiyordum. Zagrep de bu duygularımı tekrar yaşadığım bir şehir.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in uçağında yaşadığım çeşitliliği seviyorum. Güneydoğu'nun belediye başkanlarından işadamlarına kadar, benim ancak burada görebileceğim vatandaşlarım. Ancak Süleyman Demirel gibi birisi, Türkiye'nin insan unsurundan ilmek ilmek böyle bir Türkiye kilimi yaratabilir.

Buna kendine özgü, kök boyalardan yapılmış bir Isparta halısı da diyebilirsiniz.

***

TÜRKİYE'de artık insanların birbirinin yaptıklarından haberdar olduğunu da, Cumhurbaşkanı'nın uçağında fark ettim.

Bir dostum bana, ‘‘Sen edebiyatçıların ve müzikçilerin olmadığı yerde mutsuz oluyorsun, bu yüzden çevrendekileri de mutsuz olmaları için taciz ediyorsun’’ dedi.

Sanırım doğru.

İçe kapanık bir otel gecesinde bir başka masadan çağrıya çok sevindim.

Kurtul Altuğ, beni Ziya Taşkent ve Kutlu Payaslı ile tanıştırdı.

Dertleşmeleri, Türk Müziği'nin durumu üzerine konuştuklarımızı bir başka yazımda aktaracağım.

Saat 23.00'te otelin restaurantından lobiye çıktığımızda, Kutlu Payaslı'yı piyano tuşlarında gezinirken bulduk.

Müziğin çağrısına kim hayır diyebilir? Ziya Taşkent bu çağrıya sesiyle cevap verdi.

İşte o saat, Zagrep'teki bir otelde Türkiye'yi yaşamaya başladım. Şarkılar, anılar, hafif sarakaya almalar, piyanonun çevresi gittikçe kalabalıklaştı.

Hüseyin Mayadağ'ın bestelerinden Sezen Aksu'ya kadar geceyi aydınlatan bir müzik yolculuğu... Arif Sağ gelir gelmez, Attila İlhan'ın dizesi aklıma düştü, türküleri kulağından tuttuk ve Zagrep'e getirdik.

‘‘Pencereden Kar Geliyor’’ diye başlayınca Arif Sağ, bozkırın sessizliği Slav hüznüyle buluşuverdi. Behçet Necatigil, bazı şiirlerin bazı yaşları beklediğini yazmıştı. Yahya Kemal BeyatIı'nın Kar Mûsikîleri şiirini, İslâv kaderinden zevk almayışını şimdi anlayabildim.

Tamburi Cemil Bey'i dinledikten sonra Körfez'deyim artık demişti. Ben de Kutlu Payaslı'yı, Ziya Taşkent'i, Arif Sağ'ı dinledikten sonra bütün gece Körfez'deydim.

Yazarın Tüm Yazıları