MİHA muhabirlerinin röportajlarından oluşan kitabı okudum.
Adı, “Gide Gide”. Başlığı da şu: “Ya bu çocuklara bir şey olursa!”
Kitabın başındaki ithafı yazıma almalıyım:
“Kitabımızı, 1951-1958 yılları arasında kaleme aldığı röportajlarıyla geçmişi aydınlatan usta röportajcı Yaşar Kemal’e adıyoruz...
Yazılarınız hep başucumuzdaydı...”
Miha Muhabirleri
Röportaj, ilgimi çeken, ustalıkla yapıldığında insana o kişiyi tanıtan, günümüzün çok kullanılan bir türü. ‘Gide Gide’ başlığı, röportajın büyük ustalarından Fikret Otyam’ın Cumhuriyet’teki ünlü röportajlarının adıydı.
O röportajlardan belleğimde kalan, röportajının başında daima Ahmed Arif’ten dizeler yer alırdı.
‘Gide Gide’nin başında, röportaj denince akla gelen büyük usta Yaşar Kemal’in Röportaj üstüne başlıklı yazısı var, röportajın diğer yazı türlerinden farkını şöyle özetliyor:
“Röportaj bir yaratmadır. Gerçeğe, gerçeğin, yaşamın özüne yaratılmadan varılmaz. Yaratmadan hiç kimse hiçbir şekilde gerçeği yakalayamaz, yakalarsa da karşısındakine anlatamaz. Haber gerçek değil mi, bence haber gerçeğin simgesidir. Haberin arkasında neler var, neler dönüyor, ne yaşamlar, dramlar, sevinçler... Ama bunu bize veremez. Röportaj haberin varamadığı yere varandır. Nasıl? Yaratarak, gerçeği değiştirerek değil, yaratarak!”
Yaşar Kemal bu yazısında röportajın niçin gelişmediğini, neden cılız kaldığını, gerek edebiyat içi gerek edebiyat dışı gerekçelerle de açıklıyor.
* * *
MİHA MUHABİRLERİ şimdiye kadar üç kitap yayımlamışlardı:
“Sevgimiz Özgürlüğümüzdür, Kes Korkak Alıştırma Elini, Çıplak Kralın Terzileri.” Ama şimdi Marmara İletişim Fakültesi’nde çalışmalarını sürdüremeyecekler. Kayıhan Güven, “Röportaj, haberin özüne doğru bir yolculuktur” yazısında, “Röportaj nedir?” sorusunun yanıtını arıyor.
Miha Muhabirleri’nin başarılarını anlamak, onlardan kimi adların yaptıklarını öğrenmek için, Semra Dursun’un Şu Bizim Mihalılar yazısını mutlaka okuyun.
Genç kuşağın bu alandaki başarılarını, yeteneklerin gün ışığına çıkmasını okurken, bu tür girişimlerin noktalanmasının da hüznünü duyuyorsunuz.
Yazının son paragrafı, genç kuşağın yaratıcı hevesinin gerçeklememesinin de ağıtını içeriyor: “Miha’nın son döneminde çalışmış arkadaşlarımızın hepsi bir mozaiğin parçalarıydı; tek başlarına bir dünya görüşleri vardı ama birleştiklerinde insanı düşündüler hep, haber yaptıklarında insanı sorguladılar hep, sonra bir araya gelerek iyilik, güzelliği düşündüler hep, haber onlar için bir amaç olmadı, bir araçtı insanı anlamak için.”
* * * DİLERİM, Miha Muhabirleri’nin emeklerini okuyalım, yeni bir kaynak onların devamını sağlasın. Genç kuşaklara karşı borçlarımızı unutmayalım.